Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya bölümünde yürüttüğüm bir çalışmada elde ettiğimiz veriler, genç okurların yalan haberlerden ve tık avcılığından şikayetçi olduğunu, “X kişisi bunu dedi” haberciliğinden bıktığını gösteriyor. Aynı gençler; şeffaflık, özgürlük ve hak temelli gazetecilik istiyor.
Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda saplanmış kalmış olma halinin en temel nedenlerinden birini artık “havuz” kavramıyla açıklamanın yetmeyeceği tekelleşmenin geldiği durum oluşturuyor. Bu yeni bir durum değil elbette.
1970’lerin hemen başında bağımsız kamu yayıncılığı vasfını yitiren TRT ile başlayan süreçte, 1980’lerin ortasından itibaren basın ve sonrasında yayın kuruluşlarının kurucu ailelerden şirket patronlarına geçmesiyle beraber katlanarak ilerleyen durumun son veçhesini yaşıyoruz.
Kamu yayıncılığı kavramının hakkı verilerek yapılamaması, Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun ve Anadolu Ajansı’nın politize oluşu, iktidar sahiplerinin yazı işleri üzerinden kurmaya çalıştığı baskı son birkaç yıldır pek çok mecrada dile getirildi.
‘Ana akım sonrası’ dönemdeyiz
Kanımca artık içinde bulunduğumuz medya ekosistemini “ana akım sonrası” (post-mainstream) olarak tanımlamamız mümkün. Bir başka deyişle medya ve kültür alanındaki analizlerimize her zaman ışık tutan Antonio Gramsci’nin dediği gibi belki de “eskinin öldüğü, ama yeniden doğamadığı” durumdayız. Ya da durumdaydık.
TGS Akademi 2015’ten bu yana düzenlediği eğitimleri kendilerine ait bir çatı altında birleştireceği #gazetecilerinevi projesini bu hafta hayata geçirdi. Sadece çalışan gazetecilerin değil, işini kaybetmiş olanların, sektöre henüz hazırlanan iletişim öğrencilerinin de kullanımına açık olacak TGS Akademi binasındaki ortak çalışma alanları ve canlı yayın stüdyosu dışında gazetecilere yönelik avukat ve psikolog desteği verileceğini öğrendik.
Yeninin doğum sancıları
Gramsci’ye yaptığım referansta geçmiş zaman kullanmak istiyorum, çünkü Türkiye’de TGS Akademi’nin yeni projesi gibi, dijitalde kendini sıfırdan var etmeye çalışan “bağımsız ve kağıtsız” Diken, Duvar, T24, Bianet, Medyascope gibi “medyalar” yeninin doğum sancılarının habercileri. Bu oluşumların yakın bir tarihte ana-akımı dönüştürmeye başlayacağını umut ediyorum. Peki, “yeni” doğarken gazeteciler nerede olmak, yeni durumu ne şekilde karşılamak istemeliler? Bu soruya vereceğim yanıtın bir parçasını 2017-2018 ‘de Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya bölümünde yürüttüğüm bir çalışmadan aldığım veriler oluşturuyor.
Gazetecilik sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bir kriz yaşıyor. Okurlar tekelleşme, iktidar baskısı, sansür, ekonomik kaygılarla yayılan “tık tuzağı” ya da yalan haber gibi çeşitli nedenlerle “dejenere” olan haberleri okudukça gazeteciliğe olan güvenlerini yitiriyorlar, ya da haber takip etmekten kaçınır hale geliyorlar. Bu konuda yapılan akademik çalışmalarda haber “tüketimi”, “erişimi” gibi süreçleri araştırılırken bir yandan da haberden “kaçınmaya” neden olan faktörler belirlenmeye çalışılıyor.
Ortak özellik kutuplaşma
Okurların haberle olan bu çetrefilli ilişkisini anlamaya çalışan pek çok araştırma ve analiz mevcut. Bizim yürüttüğümüz çalışma da bunların mütevazı bir parçası. Araştırmamız, Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü’nün son dört yıldır Türkiye’yi de içine aldığı yıllık araştırma ya da teyit.org’un geçenlerde yayınlanan araştırması gibi niceliksel verilere dayanmıyor.
Bu çalışmanın ekibi İstanbul’da 21, Atina’da 19, Londra’da 27 üniversite öğrencisine ulaşarak bu okuyucuların haber tüketim alışkanlıklarını niteliksel yöntemlerle, derinlemesine yüz yüze görüşmelere izledi. Dijital haber araştırmalarının verilerinden yola çıkarak belirlediğimiz bu üç medya sisteminin temel özelliklerinden biri polarize olmuş Güney Avrupa sistemine benzemeleri. Evet, Britanya bile.
Haber okuma alışkanlığı 20’li yaşlarda ediniliyor
Üniversite öğrencilerine odaklanmamızın ise iki önemli nedeni var. Birincisi araştırmalar bize gazete (siz ona haber deyin) okuma alışkanlığının 20’li yaşlarda edinilen bir alışkanlık olduğunu, ileri yaşlarda kazanılmadığını gösteriyor. İkincisi, habere erişme, okuma, sosyal medya kullanımı ve benzeri yeni medya trendlerinin 10 yıl içerisinde nelere evrileceğinin ipuçlarının yine kendi içinde tutarlı bir araştırma evreni olan dijital dünyanın içinde doğmuş olan gençlerin sağlayabileceği varsayılıyor.
Türkiye’de haber okuyucuları, habere çoğunlukla sosyal medya üzerinden erişiyor. Bu durum ilk kez Reuters’ın 2016 raporunda 18-24 yaş grubunun araştırmaya konu olan 26 ülkenin tümünde gençlerde en yüksek seviyede tespit edildi. Türkiye, özellikle yukarıda kısa sözünü ettiğimiz sebeplerden dolayı medyaya olan güvenin en düşük seviyede olduğu ülkelerden biri.
Medya gençlerin sesini ne kadar duyuyor?
Hal böyleyken, yeniden doğacağını umut ettiğim medya ekosistemimiz, dönüşeceğini umduğumuz ana akım, onların sesini ne kadar duyuyor? Genç okurlar ne istiyor dersiniz? Aşağıda tamamen gönüllü olarak araştırmamıza katılmış İstanbul’da yaşayan öğrencilerin çok değerli olduğunu düşündüğüm görüşlerinden bazı satır başların, isimlerini ve okullarını anonimleştirerek yer vermek istiyorum.
Örneğin ailesinden gazete okuma alışkanlığı almış bir iletişim okuyan bir gencin, artık yazılı gazete okumasa da gazeteler konusunda söyledikleri ilgi çekici. Gazetelere, gazeteciliğe olan güvenin nereden kaynaklandığını, nerelerde ne sebeplerle kaybedildiğini iyi tespit etmek gazeteciliğin yaşadığı tıkanmışlığı aşacak yolda ışık tutucu olabilir.
‘Basılı gazeteye daha çok güveniyorum’
Bu katılımcı şöyle diyor: “Sanırsam basılı gazeteye nedense, küçüklükten gelen bir durum, kesinlikle güveniyorum diyemiyorum ama basılı gazeteye daha çok güvenim var. Çünkü küçükken mutlaka bir gazete olurdu, oradan okurlardı, tartışırlardı; aslında annem babam, bütün akrabalar olsun, gazete etrafında tartışırlardı, ondan dolayı galiba basılı gazeteye bir güvenim var benim.”
Pek çok genç okuyucu gazetelerin objektif olmadıklarından yakınıyor. “Yandaş medya” kavramı özellikle geleneksel medya ile ilgili yapılan yorumlarda güvensizlikle birlikte ifade ediliyor. İletişim okuyan bir genç okuyucu “Bizim ülkemizde işler biraz karışık olduğu için, mesela medya havuzu diye bir tabir olduğu için, bir haberi çeşitli yerlerden teyit etmen gerekiyor” diyor.
Farklı kaynaklardan teyit ediyorlar
Genç okuyucuların yanlı olduğunu düşündükleri haberciliğe, kaynaklara karşı buldukları çözüm, haberi teyit etmek, birden fazla kaynaktan okumak, farklı görüşlere de “göz atmak”. Genç okuyucunun gazetecilerden ve gazetelerden beklentisi, yalan habere veya ve tık gazeteciliğine meyletmemesi.
Gençlerin haber okumaktan zaman zaman kaçındıkları durumlar da var. Bu durum İstanbul’da okuyan çoğu genç okuyucuda “siyaset haberlerinden ve ülkenin negatif gündeminden yorulmak” olarak tarif ediliyor. Mühendislik öğrencisi bir katılımcının ifade ettiği hayal kırıklığı belki de genç okuyucuyu yakalayabileceğimiz noktalardan biri:
Siyaset haberleri bunaltıyor
“Bir kerede Türkiye’de şöyle çok güzel bir haber görmek isterdim, özgürlükler ile ilgili şöyle bir şey yapıldı. Atıyorum transseksüel insanların korunması için şöyle bir yasa çıkarıldı. Eşcinsel insanlara şöyle bir yasa çıkarıldı veyahut hayvanlar için şöyle bir şey yapıldı. Ben böyle haberler görmek istiyorum açıkçası. Evet cumhurbaşkanı çıktı, böyle böyle dedi, bir sene bunun üzerine konuşuldu. Böyle şeyler görmek istemiyorum. Çünkü Türkiye’de sürekli siyasi ve onu okuyorsun onu okuyorsun insanlar bunalıyor yani, ben bunalıyorum şahsen.”
Basın özgürlüğünü yeniden hatırladığımız, belki de hiç unutmadığımız bugünlerde, yapısal ve yakıcı sorunları biliyoruz. Basın özgürlüğü diğer hak ve özgürlüklerden ayrı düşünülemez.
Umutlandıran sonuçlar
Haber tüketim alışkanlıkları konusuna önümüzdeki günlerde yer yer yine değinmeye devam edeceğim ama aslında bu genç okuyucunun yorumları bize basın özgürlüğünün diğer hak ve özgürlüklerden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha gösteriyor. Türkiye’nin medya sistemindeki yapısal ve yakıcı sorunları biliyoruz. Ama genç okuyucuların haberlerden beklentileri konusunda vurgu yaptıkları noktaların şeffaflık, özgürlük ve haklara dayalı habercilik olması beni umutlandırıyor.
Gençler haber okumak istiyor, hayatlarına değen, değer katan, ufuklarını açan, tarafsız ve hak ve özgürlükleri önemseyen haberler. Bugünün gençleri 10 yıl sonra çalışma hayatında karar alıcı mekanizmaların içinde yer alacak.Hem ana-akımın hem de bağımsız medyadaki editörlerin gençlerin isteklerine kulak vermesi, medya sistemindeki tüm olumsuzluklara rağmen, bu okuyucuları hemen, her türlü dijital mecrada yakalayıp iyice kapsamalarının yeni doğan medya ekosisteminin yaşaması için çok elzem olduğuna inanıyorum.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – GAZETECİLERİN OTOSANSÜR İLE İMTİHANI