Finans haberciliği alanında çalışan gazetecilerle bu işin püf noktalarını konuştuk. Bir yandan sokağın sesini dinlenmenin, bir yandan da verilere dayanmanın önemini vurgulayan finans gazetecileri, ekonomiyi etkileyen bir olayın nedenlerinin yanı sıra haberin niye önemli olduğunun da okurlara ve izleyicilere açıklanması gerektiğini vurguluyor. Bu mini rehberde bonus bir soruyu da yanıtlıyoruz: Bir gazetecinin icadı olan “teknik analiz” bilimsel bir yöntem mi, yoksa finans dünyasının astrolojisi mi?
Para politikalarının, enflasyonun ve finans-siyaset ilişkisinin sürekli gündemde olduğu Türkiye’de ekonomi, bireyleri ve toplumsal yaşamı derinden etkiliyor. Ülkemizdeki ekonomik ve finansal gelişmelerin kamuoyuna nasıl aktarıldığı bu yüzden büyük önem taşıyor.
Medyadaki kutuplaşmanın ekonomi haberciliği üzerindeki etkisini konuşarak başladık söyleşimize. “Medya patronları, sadece medya patronu değil” diyen Sözcü TV Ekonomi ve Tarım Editörü Merve Ekinci’ye göre, kanal ve gazete sahiplerinin, faaliyet gösterdikleri diğer iş alanlarındaki çıkarları doğrultusunda hareket etmesi, medyada bölünmüşlüğe ve gazetecilik mesleğinin saygınlığının azalmasına yol açıyor.
Medya en can alıcı konuları geçiştirebiliyor
Görüştüğümüz bir diğer gazeteci, uluslararası ve köklü bir haber ajansının İstanbul bürosunda üç yıldır çalışan bir finans muhabiri. İsmini vermek istemeyen deneyimli meslektaşımız, “Bağımsız medyanın haber kaynaklarına erişimi kısıtlı, hükûmete yakın medya ise tarafsız değil” diyerek kişisel gözlemini paylaşıyor. Ona göre Türkiye’nin en saygın yayın kuruluşlarının haberlerinde bile kaynaklar genellikle belirsiz. Ortadoğu ve Batı Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde görev almış olan gazeteci, “Türk medyası, haberleri aktarırken genelde en can alıcı konuları geçiştiriyor ve haberin neden önemli olduğu, okuyucuya nadiren söyleniyor” diye ekliyor.
Görüştüğümüz gazetecilerin finans haberciliğine dair tavsiyelerini ve ipuçlarını 10 maddede şöyle özetleyebiliriz:
- Veriye dayalı habercilik yapın
Haberinizi sağlam verilere dayandırın. Doğrulanabilir bilgi, sizi “yanlış haber” suçlamalarına karşı korur.
- Sokağın hikâyesini anlatın
Sadece rakamlarla yetinmeyin; onların ötesindeki insan hikâyelerini de görün. Yurttaşları doğrudan etkileyen konuları haberleştirin. Alım gücü, geçim sıkıntısı gibi konularda vatandaşın yaşadıklarına dair somut örnekler sunun.
- Olayların arka planını açıklayın
Yalnızca “ne oldu” değil, “neden oldu” sorusunu da haberinizde yanıtlayın. Örneğin, bir faiz kararı sonrası Türk lirasının neden değer kaybettiğini ve bu gelişmenin perde arkasındaki dinamikleri aktarın.
- Kaynağa ve odağa dikkat edin
Haberde kullanılan bilgi kaynaklarının güvenilirliğini denetleyin. Bu bilgiler üzerinden odaklandığınız sorunun doğru olduğundan emin olun. Haberinizin gerçekten kamu yararına mı odaklandığını sorgulayın.
- Yatırım tavsiyesi vermekten kaçının
Gazeteci olarak yatırım önerisi sunmak sizin göreviniz değil. Bu konuları uzmanların yorumlarına bırakarak haberle analiz arasındaki sınırı koruyun. İçeriklerin yatırım tavsiyesi olarak algılanmaması için dilinizi dikkatli seçin.
- Bütüncül bakış açısı gerek
Gelişmeleri; ekonomik, siyasî ve sosyal bağlamlarıyla ele alın. Ekonomi ile siyaset iç içe geçtiğinde; yurttaşın ihtiyaçlarını, deneyimlerini ve taleplerini merkeze alan bir gazetecilik anlayışını benimseyin.
Güncel haberlerden birkaç örnek: “Dolar yükseldi”
Ekonomi gazeteciliği, büyük ölçüde veri odaklı bir faaliyet. Tam da bu yüzden diğer gazetecilik alanlarına göre finans haberciliğinin daha iyi bir ünü var. Birçok gazeteciye göre bilim ve veri tabanlı gazetecilik daha güvenli çünkü veriler, yanlışlık suçlamalarına karşı iyi bir savunma sağlıyor.
Ancak verilerin sabitliğine rağmen, Türkiye’de haberler, farklı kuruluşlarca farklı şekillerde sunuluyor. Ekinci, bu durumu basit bir örnekle anlatıyor:
- 1 dolar 36,5 lirayı gördüğü zaman, bu rekor bir devalüasyonu işaret ediyordu. Değer kaybının ötesinde bir erime söz konusuydu. Sözcü TV bu haberi, “Türk lirası dolar karşısında eridi” başlığıyla verebilirken, A Haber veya TRT, “Dolar yükseldi” başlığı atıyor. İşte yayın politikası farkı burada… Haber aynı haber, ama dili bambaşka.
2010’lu yılların sonlarında Türk lirası dolar karşısında değer kaybederken, iktidar güdümündeki medya, TL’yi Meksika pesosu, Brezilya reali gibi gelişmekte olan ülkelerin para birimleriyle kıyaslamış, “ABD’yi TL korkusu sardı” gibi başlıklar atmıştı.
Birçok platformda mizah konusu olsalar da, bu başlıkların manipülatif etkisini Ekinci şöyle anlatıyor: “Bağımsız medyayı izleyenlerde vatandaşın alım gücünün düşüp yoksullaştığı fikri oluşurken, diğer tarafta ekonomi ve politikaya ilişkin yanıltıcı bir gerçeklik algısı yerleşiyor.”
Enflasyon haberleri: Veriler aynı, yorumlar farklı
Enflasyon haberleri, medyada en sık “çerçevelenen” konularından biri. Salt verilerle yurttaşa sunulan dar çerçevenin dışına çıkmak için gazetecilerin sokağın nabzını tutması gerekiyor.
Örneğin, Mart 2024’teki Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri yıllık enflasyonun %39,05’e düştüğünü gösteriyordu, ancak Ekinci’nin belirttiğine göre tüketiciler, alım gücünün azaldığını, tüm gelirlerinin gıda ve kiraya gittiğini söylüyor:
- Merkez Bankası’nın anketlerine göre reel sektörün, yani iş dünyasının enflasyon beklentisi düşüyor. Peki ya hanehalkı? Piyasanın enflasyon beklentisi %20’lerdeyken, hanehalkının 12 ay sonrası için beklentisi hâlâ %60’a yakın.
- Aslında Sözcü TV de, Halk TV de, A Haber de, TRT de verileri aynı kaynaktan, yani TÜİK’ten alıyor. Ancak biz halkın hissettiği enflasyonun ve enflasyon beklentisinin yüksek olduğunu haberleştirirken, X bir yayın kuruluşu, “Halkın enflasyon beklentisi düştü” başlığıyla gerçeği göz ardı edebiliyor… Onlar salt bilgiyi verirken biz, tüketicinin talebi doğrultusunda, hissedilen enflasyon gibi konuları işliyoruz.
Bir başka örnek olarak kişi başı milli gelir verilerine değinen Ekinci, bu sayı artsa bile gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle asgari ücretlinin ya da emeklinin büyümeden ne kadar pay aldığının sorgulanması gerektiğini vurguluyor.
Finans haberciliğinin ana hedef kitlesi
İki gazeteci de, siyaset ve finans haberciliği ayrı alanlar olmasına karşın, bu alanlardaki gelişmelerin birbirini etkilediğini söylüyor. Türkiye’de daha çok siyasetin ekonomiye yön vermesi söz konusu olsa da Türk lirasının hızlı değer kaybı gibi finansal gelişmeler hükûmetin politikaları üstünde de sert etkiler yaratabiliyor.
Bu bağlamda finans gazeteciliğinin ana hedef kitlesini iş dünyası, sektör çalışanları, piyasa analistleri ile borsa, fon ve dijital varlık yatırımcıları oluşturuyor. Öte yandan, finansal haber okuyucuları arasında hobi düzeyinde al-sat yapanların sayıları gitgide artıyor; bu kişiler, uzmanlar karşısında bilgi ve yetilerini geliştirmek istiyorlar.
Finans haberciliğinde verilerden yola çıkarak yapılan analizler önemli yer tutuyor. Bu alanda çalışan gazeteciler piyasa verilerinin yanı sıra özellikle Türkiye, ABD ve Avrupa merkez bankalarının açıklamalarını yakından takip ediyor. Refinitiv Eikon gibi programlar, piyasaları canlı olarak takip etmek için faydalı araçlar olarak görülüyor. Ayrıca Reuters başta olmak üzere finansal piyasaların takibinde öne çıkan uluslararası ajanslar, anlık bilgi akışı sağladıkları için vazgeçilmez kaynaklar.
Bu kaynakların ve Sözcü TV’nin yanı sıra Türkiye’de Bloomberg HT ve CNBC-e gibi kanalları takip ettiğini söyleyen Ekinci, Ekonomi Gazetesi’ndeki yazıları ve röportajları da dolarizasyon, enflasyon ve geleceğe dair öngörüler açısından değerli buluyor.
Teknik analiz: Bilimsel bir yöntem değil
Verilerin kaynağı ve kullanılan araçlar kadar, onları yorumlarken başvurulan yöntemler de önemli. Bitirirken, finans haberciliği alanında sıkça gördüğümüz, özellikle sosyal medya çağında yaygınlaşan tartışmalı bir analiz yöntemine değinelim: YouTube ve X gibi platformlarda her gün çok sayıda örneğini görebileceğiniz “teknik analiz.”
Öncülleri 200-300 yıl önce Hollanda ve Japonya’da görülse de, modern anlamda teknik analiz yöntemini, Wall Street Journal gazetesinin de sahibi olan Dow Jones’u kuran Amerikalı gazeteci Charles Dow (1851-1902) geliştirmişti.
1899 yılında gazetesinde bir başyazı dizisi başlatan Dow, Amerikan borsasının verilerini derleyip vardığı sonuçları paylaştı. Daha sonra “Dow Teorisi” olarak adlandırılan teknik analiz yöntemine göre, verilerdeki dönemsel örüntüler kullanılıp iş döngüleri hesaplanarak hisse hareketleri tahmin edilebilirdi.
1948’de Robert D. Edwards ve John Magee’nin yayımladığı “Hisse Senedi Trendlerinin Teknik Analizi” ile bu yöntem kurumsallaştı. Geçmişte sadece basit grafik çözümlemelerine dayalı olan teknik analiz, bilgisayarların gelişmesiyle karmaşık istatistiksel yöntemlere, trend analizine ve grafik formasyonlarını içeren geniş bir çalışma alanı hâline geldi.
Yine de teknik analizi dikkate almak gerekiyor
Özetle, finansta teknik analiz, bir hisse senedinin geçmişteki fiyat hareketlerini ve değerindeki iniş çıkışları gösteren bir çizelge üzerinden destek ve direnç seviyelerini belirlemeye yönelik bir yöntem. Temel analizin aksine, teknik analizde, ilgili şirketin faaliyet alanı, borçluluk durumu, kârlılığı vb. etmenler incelenmeyip sadece hisse fiyatının seyrine bakılıyor.
Teknik analizin bilimselliği tartışma konusu. Çünkü bilimsel araştırmalar, piyasaların matematikte “sarhoş yürüyüşü” denen kaotik ve öngörülemez bir gidişat sergilediğini gösteriyor. Bilimsel yöntemin temel ölçütleri (örneğin yanlışlanabilirlik, test edilebilirlik, deneysel kanıt, kuramsal temel, yeniden üretilebilirlik ve öngörü gücü), teknik analizde yok. Bu nedenle örneğin ünlü ekonomist Burton Malkiel, teknik analizin, “daha çok astrolojiye benzediğini” söylüyor.
2017’den beri finansal piyasalardan haber bildiren yabancı meslektaşımız ise önemli bir noktaya dikkat çekiyor: Teknik analiz bir “sahte bilim” olsa bile, yadsınamayacak sayıda yatırımcı her gün bu analizlere göre ticarî kararlar alıyor. Dolayısıyla teknik analiz, kendi kendisini gerçekleştiren bir kehanete dönüşebilir. Çok sayıda yatırımcı teknik analiz yaparak benzer tahminlerde bulundukları için piyasa da bu yönde ilerleyebilir.
Bu nedenle yabancı meslektaşımıza göre teknik analizi dikkate almak gerek. Hisseler incelenirken çoğunlukla teknik ve temel analizlere birlikte başvurulduğunu söyleyen gazeteci haber yazımına ilişkin şu notu paylaşıyor: “Sadece ve sadece teknik analizi dikkate almak, hikâyenin bütününü anlamak ve anlatmak için yeterli olmayacaktır.”
“Gazeteciler, yatırım tavsiyesinde bulunmamalı”
Bank of America gibi uluslararası finans kuruluşları bu yöntemlere dayanarak hisse senetleri için tavsiyeler verdiğinden, bu tür bilgilerin haber akışlarında takip edilmesi gerektiğini belirten Ekinci de şöyle diyor:
- Bir finans danışmanı ya da akademisyen, makalesinde, bloğunda, yayımladığı videoda ya da katıldığı canlı yayında teknik analiz yapabilir, bu yatırım tavsiyesine girer. Gazeteciler, yatırım tavsiyesinde bulunmamalı.
Sonuç olarak, finans haberciliği, özellikle ekonominin siyasallaştığı Türkiye gibi ülkelerde, hem uzmanlar hem de toplumun geneli için yaşamsal bir öneme sahip.
Ancak veriler, yoruma açık ve farklı şekillerde sunulabilir olduğundan, gazeteciler, haberde kullandıkları bilginin kaynağına ve haberin tüketici odaklı olup olmadığına her zaman dikkat etmeli.
Hakikatin aktarımı, bilhassa ekonomi ve finans gazeteciliğinde, yurttaş temelli bir habercilik yaklaşımını zorunlu kılıyor.
İLGİLİ:
Kriz haberi yapan gazeteciler: “Maaşım, geçim derdini yazdığım yurttaştan daha düşük”
Dolar kuru ve opsiyonlar arasında: Medyamız ve finansal okuryazarlık