Gazi Mustafa Kemal Paşa, ilk ve tek basın toplantısını İzmit’te, Büyük Taarruz ile zaferin kazanıldığı, ancak henüz Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanıp Cumhuriyet’in ilan edilmediği 16 Ocak 1923 Salı günü İzmit Kasrı’nda düzenlemişti.
Vakit, Akşam ve Tevhid-i Efkâr gibi gazetelerin temsilcileri İstanbul’dan gelip bu tarihi basın toplantısına katılmıştı. “Hiç kimse hükûmetin düşündüğü gibi düşünmek zorunda değildir” diyen Mustafa Kemal’e gazeteciler özgürce sorularını sordular.
Cumhuriyet’in ilan edilip hilafetin kaldırılacağının sinyallerini veren Atatürk, gelmesini hiç istemediği bir soruya verdiği cevaptan memnun kalmadığını sonradan itiraf etse bile, sonuçta hedeflerine ulaştı. Kocaelili gazeteci Süriye Çatak Tek, o basın toplantısında neler yaşandığını yazdı.
Türkiye, 1923 yılı başında Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış, askerî zaferin diplomasi masasında tescillenmesi için Lozan müzakerelerini sürdürüyordu. Saltanat iki ay önce kaldırılmış olsa da belirsizlikler vardı. Basında ve kamuoyunda yeni devletin yönetim biçimi ve halifelik makamının statüsü gibi konular hararetle tartışılıyordu.
Batı Anadolu’daki askerî birlikleri denetlemek ve halkla görüşmek üzere 14 Ocak 1923’te bir yurt gezisine başlayan Gazi Mustafa Kemal Paşa, ertesi gün annesinin ölüm haberini aldığında İzmit’teydi. Bu kentte 16 Ocak’ta yapacağı basın toplantısı o kadar önemliydi ki Mustafa Kemal, hemen İzmir’e gidip annesinin cenazesine katılamayacaktı.
Mustafa Kemal, basın toplantısı için kente gelen gazetecilerle 16 Ocak’ta İzmit Tren Garı’nda buluştu. Bugün de bir saray-müze olarak ziyarete açık olan Kasr-ı Hümâyun’a geçildi. Burada 21.30’da başlayan basın toplantısı, 17 Ocak gecesi saat 03.00’e kadar sürecekti.
Atatürk hayatı boyunca birçok defa gazetecilerle bir araya gelmiş olsa da, bunlar teke tek verilen özel demeçlerdi. “Basın toplantısı” olarak düzenlediği ilk ve tek etkinlik, bu olacaktı.
Bâbıâli’nin önemli gazetecileri davet edildi
“İzmit Kasrı Mülâkatı” diye de anılan tarihî toplantıya, basının merkezi olan İstanbul’dan Vakit başyazarı Ahmet Emin Yalman, Tevhid-i Efkâr başyazarı Velid Ebüzziya, İleri başyazarı Suphi Nuri İleri, İkdam yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Tanin yazarı İsmâil Müştak Mayakon, Akşam yazarı Falih Rıfkı Atay ve Yenigün başyazarı Yunus Nadi Abalıoğlu davet edilmişti.
Gazetecileri İstanbul’dan alıp İzmit’e getiren Büyük Millet Meclisi Hükûmeti İstanbul Temsilcisi Dr. Adnan Adıvar ve eşi Halide Edip Adıvar da toplantıda yer aldı. İzmit kökenli tek gazeteci olarak İleri gazetesinin İzmit muhabiri Kılıçzade Hakkı basın toplantısına katılmış ve sonradan Nutuk’a dahi konu olacak soruyu Atatürk’e sormuştu.

Kasr-ı Hümâyun’un alt katındaki salonda hazırlanan masada Atatürk, gazetecilerin sorularını yanıtlarken meclisten getirilen dört stenograf ise ayrı bir masada konuşulanları not etti.
Kadınlara seçim hakkı ve Kürt sorunu da konuşuldu
Atatürk, bu toplantıda ilk kez devletin rejiminin Cumhuriyet olacağını, hilafetin kaldırılacağını, başkentin İstanbul olmayacağını, yeni meclisin seçimle geleceğini, “Halk Fırkası” adıyla bir parti kuracağını; ayrıca kadınların seçme ve seçilme hakkı, Kürt sorunu, azınlıklar meselesi, kapitülasyonlar, Türkiye’nin diğer devletlerle ilişkileri gibi birçok konuyu uzun uzadıya gazetecilere anlattı veya bu konularda önemli işaretler verdi.
Mustafa Kemal, basın toplantısı başlamadan önce gazetecilere sadece hangi konulara değinmek istediklerini tek tek sormuş, gündemi oluşturmak için önden notlar almıştı. Gazeteciler sorularını diledikleri gibi sorabilmişler, yanıtlardan tatmin olana dek takip soruları yöneltebilmişlerdi. Bazen de roller değişiyor, Mustafa Kemal’in sorularına gazeteciler cevap veriyordu. Bunun da etkisiyle basın toplantısının süresi beş saati aşmıştı.
Mizansen değil, Mustafa Kemal’i yer yer zorlayan gerçek sorular
Bu arada Mustafa Kemal, bazı soruları yönlendirici karşı sorularla yanıtlayıp ustalıkla gündemi kontrol ediyordu. Ancak ortada bir mizansen yahut “sipariş” soru yoktu. Hatta din konusundaki soruya verdiği yanıttan Mustafa Kemal daha sonra memnuniyetsizliğini ifade edecekti. O soruya dair İsmail Hakkı Yaşar’ın kitabında yer alan diyalog şöyleydi:
Kılıçzade Hakkı Bey: Paşa Hazretleri, yeni hükûmetin dini olacak mı?
Mustafa Kemal: Vardır efendim, fakat İslam dini hürriyet-i efkâra mani değildir.
Hakkı Bey: Yâni hükûmet bir din ile tedeyyün edilecek mi?
Mustafa Kemal: Edecek mi etmeyecek mi bilmem. Bugün mevcut olan kanunlarda aksi bir şey yok. Millet dinsiz değildir, mütedeyyindir. Dini İslam’dır. Dini reddedecek bir sebep yoktur.
Hakkı Bey: Şu hâlde Paşa Hazretleri, bir mesele hakkında herkesin itikadı ve düşüncesine göre bir fikir ortaya koymak hususunda hükûmet beni susturacaktır veya tecziye edecektir. Diyecektir ki sen bu hususta hükûmetin düşündüğü gibi düşünmüyorsun.
Mustafa Kemal: Hükûmetin düşündüğü gibi düşünmeye hiç kimsenin mecburiyeti yoktur. Hürriyet-i hakikiyenin câri olduğu bir memlekette hürriyet-i vicdaniye vardır veyahut yoktur, olduktan sonra bunu düşünmek doğru değildir. Vicdanın icabetini söyler.
Hakkı Bey: Herkesin kendi vicdanını susturmaya imkân görecek mi?
Mustafa Kemal: Heyet-i içtimaiyede hürriyet mukayyadedir. O da bir ferdin değil, heyet-i umumiye-i içtimaiyenin ortak çıkarları icabı mevzu kanunlar iledir. Hürriyet-i vicdaniyemizi ne dereceye kadar kullanabileceğimizi çıkarılmış kanunlarla anlaşılabilir.
Atatürk, o gün kendisine yöneltilmesini hiç istemediği bu soruya verdiği yanıttan memnun olmadığını daha sonra bizzat kamuoyuna açıklayacaktır. 4 yıl sonra Meclis’te okuduğu Nutuk’ta şöyle diyor:
- İtiraf edeyim ki bu suale muhatap olmayı hiç de arzu etmiyordum. Sebebi, pek kısa olması lâzım gelen cevâbın o günkü şerâite göre ağzımdan çıkmasını henüz istemiyordum (…) Gazeteci muhatabımın sualine, “Hükûmetin dini olamaz!” diyemedim. Aksini söyledim. “Vardır Efendim, İslâm dinidir” dedim. Fakat der-akab “İslâm dini hürriyet-i efkâra maliktir” cümlesiyle cevâbımı tavzîh ve tefsir lüzumunu hissettim. Demek istedim ki hükûmet, efkâr ve vicdana riayetle mukayyed ve mükellef olur. Muhatabım, verdiğim cevâbı, şüphesiz, makul bulmadı ve sualini şu tarzda tekrar etti: “Yâni hükûmet bir din ile tedeyyün edecek mi?” “Edecek mi etmeyecek mi bilmem!” dedim. Meseleyi kapatmak istedim. Fakat mümkün olmadı…
Gazeteciler açısından büyük öneme sahip olan ve Türkiye’nin yeni rejiminin kamuoyuyla paylaşıldığı bu basın toplantısına katılan gazeteciler, İzmit’ten ayrıldıktan sonra yazdıkları yazılarda toplantıyı değerlendirdiler.
“Büyük bir adamın gözünün önünde açtığı pencereden istikbale bakmak”
İstanbul basınında, Halk Fırkası’nın kurulması kararı ve hilafetin kaldırılmasına yönelik sinyaller konusunda eleştiriler çıksa da Kurtuluşu Savaşı’nı vermiş bir ülkedeki yenilikler tüm gazeteciler için heyecan vericiydi. Atatürk, basın toplantısıyla ana hedeflerine ulaşmış, kafasındaki devrim gündemi doğrultusunda bir kamuoyu yaratmıştı.
Vakit başyazarı Ahmet Emin Yalman, 18 Ocak’ta yazdığı başyazısında şöyle dedi:
- Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği izahat bizi ikna etmiştir. Öyle zannediyorum ki memleketimizde pek çoklarımızın hayalinden geçmeyen bir tarz ve zeminde yeni bir istikbal hazırlanmaktadır. Hüsnüniyet besleyenler derecesiz memnun olacak, memleketimizin sâlim ve sâkin hayata kavuşmasını çekemeyenler acı sükût-u hayale uğrayacak.
Yalman, 20 Ocak’ta yayımlanan yazısında ise Atatürk’ün anlattığı rejimi ve yenilikleri şu şekilde ifade ediyordu: “Büyük bir adamın gözünün önünde açtığı pencereden istikbale bakmak ne kadar iyi bir şey…”
Tevhid-i Efkâr başyazarı Velid Ebüzziya ise 21 Ocak’ta, “Başkumandan bugüne kadar bir mücahit idi, bundan sonra bir müceddit [yenilikçi] olmaya azmetmiştir” ifadelerine yer verirken Atatürk’ün eleştirilere verdiği yanıtlarla kendilerini ikna ettiğini yazdı.
Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti “16 Ocak Basın Onur Günü” olarak kutluyor
Akşam gazetesinden Falih Rıfkı Atay da şu değerlendirmeyi yaptı:
- Mustafa Kemal Paşa, mahvolmuş zannolunan orduyu ihya ettikten ve bu ordu ile imkânsız zannolunan zaferi kazandıktan sonra herkesin şüphe ve tereddütle gördüğü inkılap ve teceddüt fikirlerini ortaya attı. Zira o biliyordu ki sırf bu mefkûrelerle tutuşmuş reislerin arkasında, sırf kendi çocuklarının irâdesi ve fedâ-yı nefsi ile hâlâsa eren bu vatan ve bu milleti, tekrar İstanbul’daki saray ve Bâbıâli’ye teslim etmek cinayettir.
Basın toplantısının üzerinden 46 yıl geçtikten sonra, 1969 yılında Kocaeli milletvekili İsmail Hakkı Yarar, “Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı” adlı kitabında o günü anlattı. Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti, basın tarihi açısından büyük öneme sahip olan bu günü, 1988 yılında Yarar’ın kitabından bulup çıkardı ve 1989 yılından itibaren “16 Ocak Basın Onur Günü” olarak kutlamaya başladı.
Atatürk’ün ilk ve tek basın toplantısının yapıldığı Kasr-ı Hümâyun, 2007’den beri “Saray-Müze” olarak ziyarete açık. IV. Murad devrinden itibaren buraya yapılan ahşap av köşkleri yangın ve depremler nedeniyle harap olmuş, günümüze ulaşan iki katlı barok yapı ise Abdülaziz devrinde son şeklini almıştı. Bugün köşkte, basın toplantısına katılan gazetecilerin isimlerinin bulunduğu temsilî bir toplantı masasının yanı sıra Atatürk’ün ölümünü haber veren 1938 tarihli orijinal gazete kupürleri de görülebiliyor.
Kaynaklar:
- İsmail Hakkı Yarar, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı
- Osman Akdere, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı ve Bu Toplantıda Verilen Önemli Mesajlar
- Sinan Meydan, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı
- Dücane Cündioğlu, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Din ve Siyaset
İLGİLİ:
Atatürk son gazete yazılarında Hatay için muhalefet yapmıştı
Atatürk’ün okuduğu kitaplar: İşaretleyip not aldığı 195 eseri inceledik
Atatürk’ün izlediği filmler: Alman müzikallerinden Şarlo klasiğine