Tarihteki ilk haber fotoğrafının konusu neydi? Türkiye’deki ilk gazete reklamı hangi ürünü tanıtıyordu?
İlk uluslararası haber ajansı nerede kuruldu? Türkiye’de uçaktan çekilip gazetede yayımlanan ilk fotoğraf hangi olayı konu alıyordu?
Dünyanın ilk internet bağlantısı nerede yapıldı? Türkiye’de açılan ilk internet kafenin saatlik ücreti bugünün parasıyla kaç liraydı?
Yazının icadından üretsel yapay zekâya dek, iletişimde inovasyonun tarihçesini madde madde anlatırken bu soruları ve çok daha fazlasını yanıtlıyoruz.
Türkiye’ye telgrafın yaklaşık 10 yıl, gazetelerde ilk fotoğrafların 42 yıl, telefonun 36 yıl, sinemanın 8 yıl, ofset baskının 75 yıl, radyonun 7 yıl, teleksin 40 yıl, bilgisayarın 14 yıl, karasal TV yayınının 32 yıl, renkli TV’nin 30 yıl, faksın 18 yıl, Teletekst’in 16 yıl, kablolu TV’nin 40 yıl, e-postanın 13 yıl, çağrı cihazının 24 yıl, cep telefonunun 15 yıl, internetin en az 4 yıl gecikmeyle geldiğini biliyor muydunuz?
Peki ya Avrupa’nın büyük şehirlerinin birçoğunda bu teknoloji henüz yokken Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 1926’da Türkiye’nin ilk otomatik telefon santralinin Ankara’da kurulduğunu?
Medya teknolojileri için özellikle 19. yüzyıl sonundaki “Yaldızlı Çağ” ile 1940’lı ve 1970’li yılların neden önemli olduğunu da Journo‘nun dönüm noktası niteliğindeki yaklaşık 200 önemli tarihi içeren bu kapsamlı kronolojisinde bulacaksınız. Doğrudan Türkiye ile ilgili olan yaklaşık 50 maddeye © simgesini sayfada aratarak ulaşabilirsiniz.
Milattan önce 3000’ler — İlk alfabe ve yazı sistemleri Ortadoğu’da geliştirildi. Geçmişte bilim insanları, Sümerler’in milattan önce 3400–3100 yılları arasında Mezopotamya’da geliştirdiği çiviyazısının dünyaya yayıldığını kabul ediyordu. Bugünse bilimcilerin yaygın kabûlü, dünyanın farklı bölgelerinde birbirinden bağımsız olarak çeşitli yazı sistemlerinin geliştirildiği şeklinde. Sümerler’in ardından en eski yazı sistemi Mısır’da milattan önce 3250’li yıllarda geliştirilen hiyerogliflerdir. Bunun ardından, milattan önce 1200’lerde Çin’de, 500’lerde ise Orta Amerika’da (Olmec hiyeroglifleri ve Maya yazısı) geliştirilen yazı sistemleri gelir.
Milattan önce 2000’ler — İlk tuğla baskılar Mezopotamya’da, ilk mühürler Çin’de yapıldı. Çinliler sonraki yüzyıllarda bu tekniği, taş ve bronz bloklarla kumaşa baskı yapmak için kullandı.
Milattan önce 490’lar — Bir Yunan askeri, Yunan ordusunun Persleri yendiğini Maraton’dan Atina’ya kadar koşarak bildirip haberin sözlü iletimi konusunda en bilinen tarihsel örnek oldu. Bu olay bir yandan da efsanelerle ve mitolojiyle harmanlandı. En ünlü efsanede o askerin adı Feidippides diye geçer.
Milattan önce 200’ler — İstanbul’da (Byzantion) milattan önce 257 yılında doğan Aristofanes tarihte sistematik olarak ilk kez noktalama işaretlerini kullandı.
Milattan önce 100’ler — İzmir (Smyrna) yakınlarında milattan önce 120 yılında doğduğu tahmin edilen Hermagoras, gazeteciliğin temeli kabul edilen 5N 1K tekniğini ortaya çıkardı.
Milattan önce 59 — “Acta Diurna,” Roma İmparatorluğu döneminde günlük resmî haberlerin kaydedildiği belgelerdi. Bu yayını dünyadaki ilk gazete kabul edenler olsa bile Acta Diurna modern anlamda gazeteden çok farklıydı. Yönetici sınıfın halk tarafından bilinmesini istediği yasal, idâri ve askerî gelişmeler taş veya metale işlenip Roma Forumu gibi yerlerdeki mesaj panolarına asılırdı. Jül Sezar döneminde başlayan uygulama, imparatorluk başkentinin Roma’dan İstanbul’a taşındığı 330 yılına kadar sürdü.
Milattan sonra 105 — Kâğıt Çin’de icat edildi. Kâğıt benzeri ürünler yüzyıllardır üretilse de bu icadın modern görümüne kavuşması Çin sarayında görevli Cai Lun‘un ağaçtan yapılan kâğıt hamurunu geliştirmesiyle mümkün oldu. Aslında milattan önce 3000’li yıllardan beri Mısırlılar aynı adlı bitkiden yaptıkları papirüs kâğıdını kullanıyordu. Matbaanın gelişmesiyle kâğıda talebin arttığı ve maliyetinin düştüğü 15. yüzyıla dek Avrupa’da dana derisinden yapılan vellum ve diğer hayvanların derilerinden üretilen parşömen, dünyanın büyük bölümünde ise hayvan kemikleri, taş ve kil tablet gibi diğer yüzeyler yazılı iletişimde yaygın olarak kullanılmaya devam etti.
593 — İlk matbaa Çin’de kullanılmaya başlandı. Tang Hanedanı döneminde tarihî kayıtlara geçen bu ilk matbaada ağaçlar oyulup ahşap kalıplar hâline getirildikten sonra üstlerine boya sürülüyor ve Budizm’in önemli metinleri ile resimleri kumaş üstüne basılıyordu.
868 — İlk basılı kitap olarak kayıtlara geçen “Elmas Sutra” Çin’de yayımlandı. Dut ağacından yapılmış kâğıt sayfalara ahşap (kalıp) baskıyla üretilen Sanskritçe kitapta Mahayana Budist geleneğinin temel inanışları anlatılıyor. Sonundaki “herkesin ücretsiz dağıtımına açıktır” ibaresiyle telif haklarından kamu yararına feragat edilen ilk eser olma özelliğini de taşıyan Elmas Sutra, bugün British Museum’da sergileniyor.
1021 — Dünyanın ilk romanı Japonya’da yayımlandı. Murasaki Şikibu adlı kadının yazdığı Genji’nin Öyküsü adlı romanda, saraydaki iktidar mücadelesi içinde bir aşk hikâyesi anlatılıyor. “Genelde düzyazı şeklinde yazılıp kitap olarak yayımlanmış uzunca anlatısal kurmaca” diye tanımlayabileceğimiz romanlar, Japonya’nın hemen ardından Çin’de ve İslam dünyasında görülmeye başlayıp 1605’te Cervantes’in Don Kişot’uyla Avrupa’ya da girecekti. Latince ‘novella’dan Avrupa dillerine geçen (örneğin İngilizce’de “novel”) sözcük, özünde “haber” ile aynı şekilde, “yenilik, gelişme, güncel olay” kökünden geliyor.
1040 — Çinli mucit Bi Şeng, matbaada kullanılan hareketli harfleri geliştirdi. İlk olarak porselenden ürettiği hareketli harfleri dizip mürekkep sürerek kitap bastı. Daha sonra Uygur Türkleri de bu tekniği onlardan aldı. Çin’de 1161 yılında ilk kez metal hareketli harflerle para basılacaktı. Metal hareketli harflerle basılan ve günümüze kadar gelen en eski kitap ise Zen Budizmi metinlerini içeren “Jikji” idi. Bu kitap Kore’de, 1377 yılında basıldı.
1000’ler — Manastırlarda keşişlerin elle kopyaladığı eski metinler, Avrupa’nın Karanlık Çağ’ı boyunca bilginin yer yer korunmasını sağlamıştı. Bu yüzyılda katedral okullarının da yükselişiyle Avrupa’da okuryazarlık oranı arttı, işitsel iletişimden görsel/metinsel iletişime geçiş hızlandı. Avrupa’nın unuttuğu, ancak Müslüman dünyasının koruyup yorumladığı klasik Yunan ve Roma metinlerinin tercümeleri, özellikle Endülüs üzerinden alınmaya başladı.
1100’ler – Bologna, Paris ve Oxford gibi şehirlerde özerk üniversitelerin yükselişiyle Avrupa’da kitaplara talep arttı. Genelde parşömene elle yazılıp kopyalanan ve dağıtılan metinlerde, üniversitelerin etkisiyle bir standartlaşma sağlandı ve referans kaynaklar oluştu. Böylece bilginin iletiminde yeni bir dönem başlattı.
1200’ler – 1300’ler — Bir asır önce Müslüman ülkelerle temasın sonucu olarak Avrupa’ya giren kâğıt; İtalya, Fransa ve İspanya’da kurulan kâğıt fabrikalarında kitlesel olarak üretilmeye başladı. Avrupalılar artık kâğıda, parşömen ve velluma kıyasla daha kolay erişilebiliyor ve onu daha ucuza satın alabiliyordu.
Matbaanın Yaygınlaşması ve “Gutenberg Çağı”
1439 — Johannes Gutenberg Strasbourg’da Avrupa’nın hareketli harflere dayanan ilk matbaasını kurdu. Bu kıtadaki elverişli toplumsal ve ekonomik koşullar, Çin’in ve Kore’nin aksine Avrupa’da matbaanın hızla yayılmasını sağladı. Artan talep ve düşen maliyetler gibi nedenlere Journo’nun şu içeriğinde ayrıntılarıyla değinmiştik. Metal hurufat kullanan Gutenberg, matbaasında ilk olarak bir İncil basmıştı. 1450’lerden 2010 yılına kadar dünyada yaklaşık 130 milyon farklı kitap basıldığı tahmin ediliyor.
1453 — Osmanlılar’ın İstanbul’u fethi ile birlikte Doğu Roma başkentindeki Bizans aydınlarının ve sanatçılarının önemli bir bölümü Avrupa ülkelerine göçtü. Floransa, Paris ve Viyana gibi şehirlerde açtıkları okullar ve yazdıkları kitaplar, Antik Yunan ve Roma eserlerinin, yeni kurulan matbaaların da etkisiyle yaygınlaşmasına yardımcı oldu. Avrupa’da sanatın, bilimin ve teknolojinin bilgi altyapısı sağlamlaştı.
1493 — Osmanlı’da ilk matbaayı Endülüs’ten Türkiye’ye kaçan Yahudiler kurdu. Bu matbaanın 1493’te yayımladığı Musevi fıkıh kitabı “Arba Turim” Osmanlı topraklarında basılan ilk eserdir. Osmanlı’daki diğer azınlıklardan Ermeniler 1567, Rumlar 1627’de ilk matbaalarını kurdu. İlk Türk matbaası ise ancak 18. yüzyılın başlarında kurulabilecekti. Yani matbaa Osmanlı Yahudileri’ne kabaca 50 yıl, Osmanlı Ermenileri’ne 100 yıl, Osmanlı Rumları’na 200 yıl, Osmanlı Türkleri’ne ise 300 yıl gecikmeyle geldi. ©
1501 — Papa 6. Alexander’ın emirnâmesi, “basına ilk sansür” diye de nitelenir. Bu fermanla Papa, Gutenberg’in de bir matbaa kurduğu Mainz gibi kentlerde, bölgedeki piskoposun önceden verdiği onay olmadan kitap basılmasını yasaklamıştı. Cezası idamdı. Ancak Hristiyan Avrupa’da Martin Luther gibi öncülerin liderlik ettiği dinde reform hareketi ve Protestanizm yükselip Katoliklik giderek güç kaybettiğinden Vatikan bu sansürü etkin olarak uygulayamadı. Papa’nın iktidarının güçlü olduğu yerlerde baskıya maruz kalan kitap yayıncıları daha liberal bir başka şehre veya ülkeye gidip sansürü aşabiliyordu.
1556 — Venedik hükûmeti, “Notizie scritte” (Yazılı duyurular) adlı resmî bir yayını aylık olarak çıkarmaya başladı. Bu İtalyanca yayın; siyasi, ekonomik ve askerî gelişmeleri derleyen bir elyazması bülten olarak modern gazetelerin öncüsüydü. Dönemin Venedik parasıyla 1 gazzetta karşılığında satın alınabildiği için ‘gazete’ye ismini de bu yayın verecekti.
1565 — İlk kurşunkalem İngiltere’de üretildi. Cumbria bölgesinde keşfedilen madenden çıkarılan grafit, hammadde olarak kullanılmıştı. Kurşunkalemin seri üretimi ise ancak 1662’de Almanya’da başlayacaktı.
1605 — Modern anlamda dünyanın ilk gazetesi kabul edilen “Relation aller Fürnemmen und gedenckwürdigen Historien” (Önemli ve anılmaya layık olayların muhasebesi), haftalık olarak Strasbourg’da Almanca yayımlanmaya başladı. Kitap basımı ve satışı yapan Johann Carolus, bu iş sırasında yakın ilişki kurduğu postacılardan ve tüccarlardan öğrendiği gelişmeleri düzenli olarak derleyip yayımlamaya karar verince dünyanın ilk gazetesi doğmuştu.
Kitap biçiminde olduğu gerekçesiyle Relation’u ilk gazete saymayanlar da var. Örneğin İngiliz tarihçi Stanley Morison’a göre, birden fazla sütunun yer aldığı büyük gazete kâğıdına (broadsheet) basılan ve 1618’den itibaren Amsterdam’da Felemenkçe yayımlanan “Courante uyt Italien, Duytslandt, &c.” (“İtalya, Almanya vs.’den son olaylar) adlı yayın dünyanın ilk gazetesi sayılmalıdır. Ne olursa olsun ilk gazeteler, ticaretin hız kazandığı 17. yüzyıldan itibaren özellikle Avrupa’nın kuzey limanlarında, denizcilerin taşıdığı haberlerin yoğunlaşmasıyla yayılmıştır. Aynı dönemde bu kıtada burjuvazi güçleniyor, kentleşme hızlanıyor, ekonomi büyüyor, posta ve iletişim ağları yaygınlaşıyor, matbaa her yere yayılıyor, okuryazarlık oranı artıyor, bir “kamuoyu” ve “yayıncılık piyasası” oluşuyordu. Sırasıyla İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimleri, halkın doğru ve hızlı haber alma ihtiyacını daha da artıracaktı. Dünyanın ilk gazetelerinin kuruluş yıllarını Journo’nun şu içeriğinde görselleştirmiştik.
1636 — İlk dolmakalem tasarımı, Alman mucit Daniel Schwenter tarafından ilk kez ayrıntılı olarak tarif edildi.
1727 — İlk Türk matbaası İbrahim Müteferrika tarafından İstanbul’da kuruldu. İki yıl sonra basılı ilk Türkçe kitap olan Cevheri’nin Vankulu Lügatı burada basıldı. ©
1795 — İstanbul’daki Fransız Büyükelçiliği’nin bastığı Bulletin de Nouvelles‘i Osmanlı ülkesindeki ilk gazete olarak kabul eden uzmanlar var. Elçiliğin içindeki matbaada basılan bu gazete Fransızca idi. 1820’lerde İzmir’de de Fransızca gazeteler basılacaktı. Levanten nüfusun yoğunlaştığı İzmir, Doğu Akdeniz’in önemli ticaret merkezlerinden olduğundan, bu gazetelerin odağında da ticaret ve ekonomi haberleri vardı. ©
1796 — Taşbaskı (litografi) yöntemi geliştirildi. Alman yazar ve oyuncu Alois Senefelder, yazdığı piyesi bastırırken çok para harcayınca kafayı bu meseleye takmış, yaptığı deneylerin ardından metinlerin ve görsellerin kâğıda basılmasında yeni bir yöntem keşfetmişti. Yağ ve asitlerin kimyasal özellikleri kullanılıp kireçtaşından bir plak üstünde istenen içerik basılabiliyordu. Ahşap kalıp gibi malzemelerle yapılan oyma ve rölyef baskının aksine, düz bir yüzeyden baskı ilk kez litografiyle mümkün oldu.
1799 — Napolyon’un Mısır işgâli sırasındaki Fransız propagandasına karşı Osmanlı Devleti’nin bu ülkede üç dilde dağıttığı el ilanları, ilk Türkçe siyasî reklam kabul edilir. Osmanlı’da basının propaganda amacıyla kullanılmasının ilk örneği de bu ilanlar sayılabilir. ©
Birinci Sanayi Devrimi ve “İcatlar Çağı”
1804 — Buharlı lokomotif İngiltere’de Richard Trevithick tarafından icat edildi. Bu, demiryolu üstünde ilerleyen ilk buharlı makineydi. İletişim teknolojisi, ulaşım teknolojilerinden doğrudan etkilendiği için lokomotif birçok açıdan medyada önemli bir dönüşüme neden oldu. Örneğin Batı’da, 1830’lardan itibaren at arabası yerine trenle gazete dağıtımı başlayacaktı. O dönemde dünyanın en büyük gazete pazarı olan İngitere’de saatte 25 km hızla gidebilen at arabaları başkente uzak şehirlere az sayıda gazeteyi ancak 2-3 gün sonra ulaştırabiliyordu. Buharlı lokomotif ise saatte önce 80, sonra 120 km hızla çok daha fazla gazeteyi aynı gün içinde bu şehirlere taşıyabiliyordu.
Buharlı lokomotifin kökleri 17. ve 18. yüzyılda özellikle İngiltere, İspanya ile Fransa’da adım adım geliştirilen ve madenlerde biriken suyu tahliye etmeye yarayan buharlı pompalara dayanır. Çok daha eskiden, Antik Yunan ve Roma döneminde buhar gücünden yararlanan makineler ise deneysel cihazlardan yahut oyuncaklardan ibaret kalmıştı. “Osmanlı Türkiyesi’nin en önemli astronomu” diye anılan Takiyüddin, kebap şişini otomatik olarak döndüren buhar türbini tasarımıyla bu alandaki ilk pratik uygulamalardan birini 1551 yılında ortaya koymuştu.
1811 — Buharlı matbaanın Almanya’da icadı ve dünyada basılı yayıncılığın sanayileşmeye başlaması. Alman matbaacı Friedrich Koenig ve mühendis Andreas Friedrich Bauer‘ın ürettiği ilk buharlı matbaa, saatte 1.100 sayfa basabiliyordu. İkili, o gün kullanımda olan matbaa makinelerinden 4 kat hızlı baskı yapan bu cihazı geliştirip 1814’te İngiltere’deki The Times gazetesine sattı. O dönemde The Times’ın tirajı 5.000 civarındaydı.
1822 — Reklamcılığın gazeteler sayesinde sanayileşmesi başladı. Bu dönemde dünyada en çok sayıda gazetenin çıktığı ülke ABD idi. Amerikan gazetelerinin sayfalarının yaklaşık yarısı reklamla kaplıydı. Reklam sınıfına sokulabilecek mesajlar uzun süredir gazetelerde yayımlansa da reklamcılığı bir endüstri hâline gelmesi 1820’lerde, buharlı lokomotif ve buharlı matbaaların yaygınlaşmasıyla başladı.
1828 — İlk Türkçe gazete yayımlandı. Vekayi-i Mısriyye, Osmanlı Devleti’nden bağımsızlık yolunda ilerleyen Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından Türkçe ve Arapça olarak çıkarılıp bir propaganda aracı olarak kullanıldı. Özel reklamcılığın Türkçe basındaki ilk örnekleri de Vekayi-i Mısriyye’de görüldü. Bu reklamların biri diş ağrısını dindirdiği iddia edilen bir ürünü, diğeri ise saçları güçlendirmeyi vadeden bir başka ürünü tanıtıyordu. ©
1831 — Bugünkü Türkiye sınırları içinde Türkçe yayımlanan ilk gazete olan Takvim-i Vekayi çıkmaya başladı. “Kamuoyu” kavramının oluşmaya başladığı bir dönemde, Avrupa’yı örnek alarak iddialı bir reform ve modernleşme süreci tasarlayan Osmanlı Sultanı İkinci Mahmud, dönemin başkenti İstanbul’da çıkan ilk resmî gazete olan ve birçok dilde yayımlanan Takvim-i Vekayi’yi halkı bilgilendirmek, ikna etmek ve propaganda yapmak için kullanmıştı. Zira İkinci Mahmud, Vekayi-i Mısriyye’nin Mısır’da bu yolla yaptığı propagandanın yanı sıra İzmir’de çıkan Levanten gazetelerinin kamuoyu üstündeki etkisini de son yıllarda görmüştü. Journo’nun şu içeriğinde Takvim-i Vekayi’nin öyküsünü anlatmıştık. ©
1835 — İlk elektromanyetik telgraf, özellikle 18. yüzyıldan beri bu alanda biriken bilgi ve pratiklerden de yararlanan Amerikalı mucit Samuel Morse tarafından tasarlandı. Bu tür telgraflar elektriği sese çevirerek (tık tık) mesaj gönderiyordu. Daha önce optik telgraf kullanılırdı. Optik telgraf, belirli mesafelerle inşa edilen kuleler arasında mesajların görsel sinyallerle (“semafor” denilen ve gösterdikleri yöne göre farklı anlamlar taşıyan işaretler) iletilmesine dayanırdı. Semaforu 1792’de Fransız mucit Claude Chappe geliştirmişti. Kuleler veya istasyonlar arasında dumanla, ateşle ve benzerî yöntemlerle mesaj iletmek ise yüzyıllardır birçok ülkede kullanılan bir iletişim yöntemiydi.
1835 — İlk uluslararası haber ajansı sayılan ve bugünkü AFP’nin atası olan Havas, Fransa’da kuruldu. ABD’de Associated Press 1846’da, Almanya’da Wolff 1849’da, İngiltere’de Reuters 1851’de kurulacaktı. Uluslararası haber ajanslarının arka arkaya açılmasının temel nedeni, telgrafın icadıyla uzak yerlerden muhabirler aracılığıyla hızla haber alma imkânının doğmasıydı.
1837 — İlk ticarî telgraf hattını; İngiliz mucitler William Fothergill Cooke ve Charles Wheatstone Londra’danın Euston ve Camden Town tren istasyonlarının arasındaki 1,6 kilometrelik hatta kurdu. Cooke ve Wheatstone’un “iğneli” telgrafı, Morse’un sisteminin aksine elektriği sese çevirmiyordu. Bu telgraf türü, bir kadran üstündeki ibreleri elektrik akımıyla oynatarak, yani görsel biçimde mesaj gönderiyordu.
1839 — Fotoğrafçılığın yolu açıldı. İlkel fotoğrafların tarihini 18. yüzyıla kadar indirmek mümkün. Fotoğraf makinesiyle çekilen ve hâlâ elimizde bulunan en eski fotoğraf ise 1826 veya 1827’ye tarihlenen, Fransız mucit Nicephore Niepce‘in “Le Gras’da Pencereden Manzara” adlı şu eseri. Fakat 1839’da “dagerotip” denilen fotoğraf basım tekniğinin Fransız sanatçı Louis Daguerre tarafından keşfine dek fotoğrafçılık, ancak kimyager düzeyinde bilgi ve beceri sahiplerinin yapabildiği bir işti. Dagerotip sayesinde ilk ticarî fotoğraf makineleri üretilmeye başladı. 1850’lerden itibaren fotoğraf makinelerinin tasarım ve üretimiyle yeni bir sektör doğacak ve bu cihazlar giderek küçülüp kullanışlı hâle gelecekti.
1840 — Türkiye’nin ilk özel gazetesi olan Ceride-i Havadis yayımlanmaya başladı. Sultan İkinci Mahmud’un reform vizyonunu, oğlu ve veliahtı Abdülmecid 1839 yılında Tanzimat Fermanı ile kurumsallaştırmaya başladı. Ceride-i Havadis de Tanzimat’ın ilk yılında doğdu. İzmir’den İstanbul’a gelen İngiliz William Churchill, Osmanlı Devleti’nin İngiltere’ye verdiği kapitülasyon sayesinde bu gazeteyi çıkarma imtiyazını elde etmişti. Türkiye’de ilk defa dış muhabir (1840’ta İskenderiye) ve savaş muhabiri (1854’te Kırım) görevlendiren, ilk Türkçe reklamları (1840’ta Galata’da bir dükkânda satılan Fransız yapımı duvar kâğıdının tanıtımı) ve ilanları yayımlayan gazete Ceride-i Havadis oldu. Kırım Savaşı sırasında satışını artırıp ekler ve özel sayılar çıkarsa da kâr etmekte hep zorlandı. Journo’nun şu içeriğinde Ceride-i Havadis’in öyküsünü de anlatmıştık. ©
1840 — Türkiye’nin ilk modern posta sisteminin temelini atan Postahane-i Âmire, Sultan Abdülmecid tarafından 1840 yılında kuruldu. İlk yıllarında, Eminönü’ndeki Yeni Camii’nin arkasında, postaların yığılabileceği geniş bir avluya sahip olan, eskiden Vakıflar Bakanlığı (Evkaf Nezâreti) tarafından kullanılan ahşap bir binada hizmet veriyordu. Bir süre sonra buraya sığılamayınca ahşap bina yıkılıp kâgir bir bina yapıldı. Postahane-i Âmire, 1909 yılında ise Sirkeci’de yapılan Büyük Postane’ye taşındı. Eski bina bugün Türkiye İş Bankası Müzesi olarak varlığını sürdürüyor. ©
1840’lar — Türkçe gazetelerde ilk resim kullanımı. Bunlar fotoğraf değildi. Ahşap baskı yöntemiyle elde edilen siyah-beyaz illüstrasyonlardı. Bu ahşap kalıpları üretmek için küçük bir ağaç türü olan şimşir kullanılırdı. ©
1843 — Saatte binlerce gazete sayfası basabilen rotatif makineleri geliştirildi. Amerikalı mucit Richard March Hoe‘nın tasarladığı ve yıllar içinde geliştirdiği bu makinelerde kâğıt ruloları kesintisiz olarak bobinlere sarılıp baskısı yapılırdı. Rotatifler, ABD ve Britanya’dan Kıta Avrupası’na yayılarak gazete yayıncılığını hızla dönüştürdü. Ancak Türkiye bu teknoloji için 20. yüzyıla kadar bekleyecekti.
1847 — Türkiye’de ilk kez telgraf çekildi. Samuel Morse’u icadı nedeniyle bir nişanla ödüllendiren Sultan Abdülmecid önce saray içinde telgraf denemeleri yaptırmıştı. Ardından İstanbul’un ilk telgraf hattı kuruldu. 1,2 km uzunluğundaki bu tek hatlı telgraf, Topkapı Sarayı’nın Ayasofya’ya bakan duvarlarına paralel uzanan Soğukçeşme Sokağı‘ndaki Posta Bakanlığı (Nezâreti) binasıyla, Eminönü’ndeki postaneyi birbirine bağlıyordu. Türkiye’nin şehirlerarası ilk telgraf hattı ise 1855 yılında İstanbul’dan Edirne’ye çekilecekti. Aynı yıl kurulan Telgraf Bakanlığı, 1871 yılında Posta Bakanlığı ile birleştirilecekti. 1853’te başlayan Kırım Savaşı ve Balkanlar’da giderek artan isyanlar nedeniyle Osmanlı’nın özellikle Avrupa’daki eyaletlerinde askerî açıdan faydalı bulunan telgraf hatları hızla yayıldı. İstanbul’un telgrafla Anadolu’ya bağlanması ise 1859 yılını bulacaktı. ©
1848 — Bir habere eşlik eden ilk fotoğraf kullanıldı. Aslında basılı yayınlarda resimlendirme 18. yüzyıl ortasından beri yapılıyordu. Ancak bunlar; ahşap, metal veya taş gibi malzemelerin boyanmasıyla yapılan gravürlerden ibaretti. Bir haberle birlikte basılan ilk fotoğraf ise Fransa’daki haftalık dergi L’Illustration’un 1-8 Temmuz 1848 tarihli sayısında çıktı (altta).
1853 — Medya ve iletişim tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Kırım Savaşı başladı. Telgrafın icadının ve uluslararası haber ajanslarının kurulmasının ardından savaş muhabirliği ilk kez Kırım’da yapıldı. Rusya’ya karşı Osmanlı’nın müttefiki olan İngiltere’de Kırım Savaşı, gazeteler arasındaki rekabeti de artırmıştı. The Times muhabiri William Howard Russell’ın İngiliz resmî politikasına eleştirel yaklaşan Kırım haberleri Londra’da siyasetçileri harekete geçirdi. İlk savaş fotoğrafçılarından olan ve “ilk iliştirilmiş gazeteci” sayabileceğimiz Roger Fenton, İngiliz devletinin teşviğiyle Kırım’a gitti. Fenton’ın Kırım fotoğrafları ahşap kalıplarla Illustrated London News adlı yayında basıldı. İngiliz devleti böylece Kırım Savaşı’na halk desteğini artırmayı ummuştu.
1858 — Associated Press haber ajansı ilk kez ABD ve Avrupa arasında telgrafla haber iletti.
1860 — Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk çocuk dergisi çıktı. 1908’e kadar farklı tarihlerde 20 kadar çocuk dergisi yayımlanacaktı. Çocuklara ve kadınlara özel dergiler, uzun bir süre Osmanlı basınının önemli bir bölümünü oluşturacaktı. ©
1860 — Resmî olmayan ilk Türk gazetesi sayılan Tercüman-ı Ahval, Agâh Efendi ve Şinasi tarafından kuruldu. Tercüman-ı Ahval, Türkçe gazetecilikte birçok ilke imza attı. Örneğin haberlerde ilk kez arabaşlık, altbaşlık ve paragraf kullanan, kaynak gösteren, doğruluk kontrolü yapan, düzeltme yayımlayan, abonelik sistemi uygulayan, reklam tarifesi yayımlayan ilk Türkçe gazete Tercüman-ı Ahval idi. İletişim teknolojisi bağlamında da Tercüman-ı Ahval’ın, Türkiye’nin dört bir yanına postayla ulaşan ilk gazete olduğunu hatırlatmak gerekir. Editöryel bağımsızlığını gölgeleyebilecek her tür malî ilişkiden uzak durması nedeniyle “bağımsız gazeteciliğin” Türkiye’deki ilk örneği Tercüman-ı Ahval sayılıyor. Journo’nun şu içeriğinde bu öncü gazetenin imza attığı ilkleri ayrıntılı olarak anlatmıştık. ©
1860 — Osmanlı topraklarında günlük olarak çıkan ilk Türkçe gazete Ruzname-i Ceride-i Havadis oldu. Daha önce çıkan Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis önceleri haftalık olarak, sonrasında haftada birkaç gün çıkan gazetelerdi. Tercüman-ı Ahval’ın kurulmasıyla Türkçe gazetecilikte rekabet artınca, 1846’da ölen babası William Churchill’den işleri devralan oğlu Alfred Churchill haftalık Ceride-i Havadis’in yanı sıra günlük olarak Ruzname’yi yayımlamaya başlamıştı. Fakat Türkçe basında ilk tiraj savaşı kabul edilen rekabeti Tercüman-ı Ahval kazandı. Alfred Churchill 1864’te ticari olarak başarısız Ceride-i Havadis’i, Sultan İkinci Abdülhamid iktidarında sansürün ağırlaşmasının ardından 1877’de de Ruzname’yi kapattı. ©
1863 — Türkiye’de ilk posta pulu basıldı. Gazetelerin Tanzimat döneminde merkezîleşen posta sistemiyle uzak vilayetlere gönderilmesini mümkün kılan gelişmelerden biri buydu. Ancak Sultan Abdülaziz’in tahtta olduğu bu dönemde Türkiye’deki gazetelerin bağımsız yayıncılık ideali giderek zorlaşan koşullarla karşı karşıya kaldı. 1867’de çıkarılan Âli Kararnâme ile Osmanlı’da basına ağır bir baskı devri başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı bölgelerinde çıkan isyanların ve giderek derinleşen ekonomik krizin etkisiyle Abdülaziz, 1876’daki darbeyle tahttan indirilecekti. ©
1865 — Basında modern reklamcılık bu dönemde başladı. İngiliz girişimci Thomas James Barratt, sabun üreten A. & F. Pears şirketinin reklamlarını tasarlamaya başladı. “Modern reklamcılığın babası” sayılan Barratt, Pears adına yaptığı çalışmalar nedeniyle dünyanın ilk marka yöneticisi kabul ediliyor. 19. yüzyıl sonundan itibaren uluslararası reklam ajansları da kurulmaya başladı. Osmanlığı İmparatorluğu’nda 1871 tarihinde çıkarılan “Alamet-i Farika Nizamnamesi” marka haklarını koruma amacıyla hazırlanan dünyanın ilk yasal düzenlemelerinden biriydi.
1865 — Osmanlı’nın ilk vilayet gazetesi olan Tuna yayımlanmaya başladı. 2 sayfa Türkçe, 2 sayfa Bulgarca olarak çıkan bu yayın, Tuna eyaletinde dağıtılan bir bölgesel gazeteydi. ©
İkinci Sanayi Devrimi ve “Yaldızlı Çağ”
1867 — Q klavyeyi ilk kez geliştiren Amerikalı gazete yayıncısı ve mucit Christopher Latham Sholes, modern daktilonun da ilk tasarımcılarından biriydi. Bu noktada, Q klavyeye rakip olarak Türkçe için özel geliştirilen F klavyeyle ilgili şurada yayımladığımız yazıyı okumanızı tavsiye ediyoruz.
1867 — Anadolu’da çıkarılan ilk vilayet gazetesi Envar-ı Şarkiyye oldu. Erzurum ve çevresinde dağıtılıyordu. ©
1867 — Yurtdışında yayımlanan ilk Türkçe gazete çıktı. Ali Suavi, Namık Kemal ile beraber Muhbir‘i İngiltere’nin başkenti Londra’daki 1A, Grove Place, Hammersmith adresinde yayımlamaya başladı. ©
1869 — Kadınlara yönelik ilk Türkçe süreli yayın olan Terakki-i Muhadderat, Terakki gazetesinin ilavesi olarak çıkmaya başladı. Bu haftalık dergi 48 sayfaydı. ©
1870 — Türkiye’nin ilk mizah dergisi Diyojen, Teodor Kasap tarafından yayımlanmaya başladı. Hikâyesini şu içerikte anlatmıştık. Kadınlara ve çocuklara özel yayınlarla beraber mizah dergileri de Osmanlı basınının önemli bir kısmını oluşturuyordu. ©
1874 — İlk Türkçe roman yayımlandı. Türkiye’de Osmanlıca harflerle kitap olarak basılan ve bizzat yazarının da “roman” diye sunduğu ilk Türkçe yapıt Mehmet Celal‘in Hayal-i Celâl‘i idi. Bundan iki yıl kadar önce gazetede tefrika edilen Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanı ise ancak 1875’te kitap olarak yayımlanacaktı. İlk Türk romanı konusundaki tartışmalar hayli ayrıntılı. Tanzimat Dönemi’nin Osmanlı yazarları bu edebî türü Fransız yazarlardan aldıkları için onu bu ülkede olduğu gibi “roman” diye adlandırdılar. Latince ‘novella’dan diğer Avrupa dillerine geçen (örneğin İngilizce’de “novel”) şekliyle sözcük, özünde tıpkı “haber” gibi, “yenilik” kökünden geliyor. ©
1875 — İlk ofset baskı makinesi icat edildi. Bu makinenin, kalıptaki mürekkebin önce bir “blanket” silindirine, ardından kâğıda aktarılmasına dayanan ve bugün hâlâ kullanılan bir çalışma prensibi vardı. Basım hızını daha da artıran ofset makineleri, gazete üretiminin sanayileşmesine büyük katkıda bulunsa da 1950’ye kadar Türkiye’de kullanılmayacaktı.
1876 — İlk telefonun patentini Alexander Graham Bell “Telgrafın Geliştirilmesi” başlığıyla ABD’de aldı. Bell, telefonla ilk görüşmeyi yardımcısı Thomas Watson ile yaptı. Aslında telefon benzeri cihazlar 18. yüzyıldan beri geliştirilmeye çalışılıyordu. Özellikle Alman mucit Johann Philipp Reis‘ın 1860’larda geliştirip kendi adını verdiği telefon, ses sinyallerini elektriğe dönüştüren ilk cihaz olduğu için önemli bir dönüm noktasıydı.
1877 — İlk fonograf Amerikalı mucit Thomas Edison tarafından üretildi. 19. yüzyılda gramofon, 1940’lardan itibaren pikap diye adlandırılan bu cihaz için analog sesler önceleri balmumu kaplı kartonlardan yapılan silindire kaydediliyordu.
1887’de “Gramaphone” markasını tescilleyen Alman mucit Emile Berliner, daha sonra plak adı verilecek ilk düz diskler de dâhil birçok geliştirmeyle bu icadın birçok ülkede evlere girmesini sağladı. 60 yılı aşkın bir süre boyunca gramofonlar, her yüzünde bir şarkı bulunan ve “taş plak” denen kayıtları çalardı. Pikap üstünde dakikada 78 kez dönmesi gerektiğinden gramafonların taş plaklarına “78’lik” de denirdi. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD’de müzik şirketlerinin yoğunlaştırdığı araştırma-geliştirme faaliyetleri sonucunda plak türleri çeşitlendi. Vinil denilen bir tür plastikten yapılan, 30 veya 25 cm çapındaki uzunçalarlar (LP: Long play) yavaş yavaş yaygınlaştı. LP’lerin aksine tüm albümün kaydedilemediği, sadece bir şarkının (arka yüzle birlikte 2 şarkı) yer aldığı 7 inç (17,78 cm) çapındaki ‘single‘lar önemli bir alternatif kayıt mecrası oldu. Bu single plaklara, dakikadaki dönüş hızları nedeniyle “45’lik” de denirdi.
1878 — Dünyanın ilk telefon santrali ABD’de açıldı ve ilk telefon rehberi yayımlandı. Tek sayfalık karton rehberde 21 abonenin bilgisi yer alıyordu. Ancak ABD’nin iki kıyısı arasındaki ilk telefon görüşmesi için 1915’i, Atlas Okyanusu’nun iki yakasını birleştiren ilk telefon görüşmesi için 1924’ü beklemek gerekecekti.
1879 — Kâğıt hamurundan yapılan modern kâğıdın kitlesel üretimi dünyada başladı. Bir yandan da elektrikli aydınlatma ABD ve Avrupa’da hayatı kökten değiştirmeye başladı. İngiliz mucit Humphry Davy elektrikli aydınlatmayı ilk kez pratiğe döken karbon arkını 1805’te geliştirmiş olsa da bu icadın büyük binalarda ve sokaklarda kullanılıp ticarileşmesi 1870’lerde başladı. 1879’da iki rakip mucit (İngiltere’de Joseph Swan ve ABD’de Thomas Edison) önceki buluşları da kullanarak karbon filamentli ampul ile çığır açtı. Bu icatlar, sinema projektörleri ve fotoğraf makinesi flaşları gibi medyayla ilgili cihazlarda da kullanılıyordu. Ancak elektrikli aydınlatma, her şeyden önce, insan için gecenin anlamını ve işlevini değiştirdiğinden önemliydi. Kitap okumaktan geceleri sinemaya gitmeye dek bunun medya tüketimi açısından da sayısız boyutu vardı.
1880’ler — Türkçe gazetelerde ilk renkli resimler yayımlandı. Daha önce basılan resimler siyah-beyazdı. Türkçe basında fotoğraf kullanımı ise hâlâ yoktu, çünkü Türkiye’deki gazetelerde bunun için gereken baskı teknolojisi henüz bulunmuyordu. ©
1881 — Türkiye’de ilk kez telefon kullanıldı. İlk telefon hattı, İstanbul’da Sultanahmet’teki Posta-Telgraf Bakanlığı’nda bulunan bakan odasıyla, Sirkeci’deki Telgraf Müdürlüğü arasında kurulmuştu. Ardından Osmanlı Bankası’nın Galata ve Eminönü şubeleri ile Liman Dairesi’nin Karaköy ve Kilyos tesisleri arasına da telefon hatları çekildi. Ancak Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid, “gizli kapaklı işler görülmesine çok müsait bir Frenk icadı” diye nitelediği telefonun iktidarını tehdit edebileceği gerekçesiyle 1886’da bu cihazın ülkeye girişini yasakladı. ©
Devrik sultan Abdülaziz yerine 1876’da tahta çıkarılan İkinci Abdülhamid ilk aylarında özgürlükçü bir siyaset izlemiş, Tanzimatçı aydınların güdümünde Osmanlı’nın ilk anayasasını ve parlamentosunu ilan etmişti. Ancak kısa süre sonra Rusya ile savaşı bahane eden Abdülhamid, 1878’de Anayasa’yı ve Meclis’i lağvetti. Böylece başlayan ve 1908’deki Jön Türk Devrimi’ne kadar 30 yıl süren İstibdat Dönemi’nde kitle iletişimi ve habercilik üstündeki ağır baskı ve sansür, Türkiye için iletişim teknolojilerinde yenileşmenin önünde bir başka engel oldu. Oysa bu dönemde ülkeler birbirine bağlanıyor, yeni bir dünya kuruluyordu. Örneğin 1886’da Fransa ile Belçika, 1891’de ise Fransa ile İngiltere arasına ilk telefon hatları kurulmuştu. Osmanlı Devleti, ancak Abdülhamid’in devrilmesinden sonra, 50 hat kapasiteli ilk manuel telefon santralını 1909 yılında açılan Sirkeci’deki Büyük Postane binasında, ilk yerli telefon şirketini ise 1911’de kurabildi. İstanbul nüfusunun geneline yönelik ilk telefon şebekesi ise 1914 martında devreye girdi.
Türkiye’nin ilk telefon numaralarından olan 9495, ülkenin ilk reklam ve ilan ajansı olarak 1909 yılında kurulan İlancılık Reklam şirketine aitti. Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) ve Kurtuluş Savaşı (1919-1923) sırasında telefon hatlarının devlet için önemi daha iyi anlaşılsa da bu teknolojiye yatırımın sistematik hâle gelmesi ancak Cumhuriyet’in ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle mümkün olacaktı. Türkiye’deki ilk otomatik telefon santrali 15 Eylül 1926’da Ankara’da 2000 hat kapasitesiyle faaliyete geçti. Aliye Önay’ın konuyla ilgili makalesine göre Türkiye iletişim teknolojisinde “muasır medeniyet seviyesini” ancak Atatürk döneminde yakaladı ve hatta aştı, çünkü 1926’da Avrupa’nın büyük şehirlerinin birçoğunda bile otomatik telefon santrali henüz yoktu. Türkiye’de ilk şehirlerarası telefon görüşmesi Ankara-İstanbul arasında 1 Temmuz 1928’de, Avrupa ile ilk konuşma ise 1932’de yapıldı.
1886 — Linotip ve monotip adı verilen sıcak dizgi makineleri icat edildi. Bu makineler de Batı’da gazete üretiminin sanayileşmesine büyük katkıda bulundu. ABD, dünyanın en büyük gazete pazarı unvanını bu teknolojinin yaygınlaştığı yıllarda İngiltere’nin elinden aldı. Ancak Türkiye’de sıcak dizgi makineleri için de 20. yüzyıla kadar beklenecekti. Linotip ve monotipten Journo’nun şu içeriğinde bahsetmiştik.
1886 — Otomobil icat edildi. “Atsız araba” fikrini gerçekleştirmek için Avrupa ve ABD’de çok sayıda mucit çaba harcasa da, modern anlamda ilk otomobili Alman mühendis Carl Benz üretip patentini aldı. İletişim teknolojisi, ulaşım teknolojilerinden doğrudan etkilendiği için otomobil medyada da önemli bir dönüşümü getirdi. Örneğin otomobille ve sonrasında kamyonlarla gazete dağıtımı başladı. Bu teknoloji, medyanın merkezileşmesine katkıda bulundu. Hemen her ülkede büyük şehirlerdeki ulusal gazeteler, yeni dağıtım ağları sayesinde yerel yayınlarla rekabet etmeye başladı.
1882 — İlk film kamerası, Fransız bilimci Étienne-Jules Marey tarafından geliştirildi. “Kronofotografik tabanca” adı verilen bu cihaz gerçekten de bir silah şeklindeydi. “Namlu” bir teleskop gibi uzanıp görüntüyü alıyor, eski bir tüfeğin tamburası gibi görünen bölümdeki kronomatografik tabaka üstüne saniyede 12 fotoğrafı kaydediyordu.
Sonraki yıllarda birçok farklı kamera ve film geliştirilecekti. Polonyalı mucit Kazimierz Proszynski’nin 1909’da tasarladığı Aeroscope, elde tutulup taşınabilen ilk film kamerası olacaktı. 1920’lerde televizyonla ilgili araştırmalar sırasında, sonraki tüm elektronik tasarımların esas alacağı “video kamera tüpü” icat edilecekti. Bu cihaz, CCD ve CMOS gibi görüntü algılayıcıların geliştirilip fotoğraf ve video kaydının dijitalleştiği 1980’lere kadar yaygın olarak kullanılacaktı. Sony’nin 1983’te piyasaya süreceği “Betamovie” ise kamera ve video kaseti birleştiren son tüketiciye yönelik ilk cihaz (camcorder) olacaktı.
1888 — İlk sinema filmi gösterildi. Fransız mucit Louis Le Prince, İngiltere’nin kuzeyindeki Roundhay’de, “Bahçe Sahnesi” adlı sessiz kısa filmin gösterimini yaptı. Bu eser, günümüze kalan en eski sinema filmidir.
1888 — İlk kompakt fotoğraf makinesini George Eastman geliştirdi. Kodak şirketinin bu icadıyla beraber gazetelerde güncel fotoğraflara çok daha fazla yer verilmeye başladı.
1890 — Türkçe gazetelerde ilk fotoğraflar yayımlandı. Türkiye’de uzun yıllardır fotoğraf stüdyoları var olsa da basın teknolojisi geri kalmıştı. Avrupa’da gazetelerde ilk fotoğrafların yer almasından yaklaşık 40 yıl sonra Türkçe basın fotoğraflarla tanışabildi. ©
1895 — İlk radyo (telsiz) iletişim sistemini İtalyan mucit Guglielmo Marconi, 19. yüzyıl sonundaki çok sayıda bilimsel keşiften yararlanarak geliştirdi. 1901’de radyo dalgaları ilk kez Atlas Okyanusu’nun iki kıyısı arasında yayımlandı. Ancak yaklaşık 20 yıl boyunca radyo sadece bir “kablosuz telgraf” gibi kullanılabildi. Bugün bildiğimiz anlamda radyo yayıncılığı, 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı sırasında Kanadalı mucit Reginald Fessenden’ın “sürekli dalga” vericileri ve “AM” sistemini geliştirmesiyle mümkün oldu.
1896 — Türkiye’deki ilk sinema gösterimleri yapıldı. Yıldız Sarayı’nda Osmanlı hanedan mensuplarına yönelik özel gösterimlerin ardından, halka açık ilk toplu sinema gösterimi 12 Aralık 1896 tarihinde Galatasaray Lisesi’nin karşısındaki Sponeck Birahanesi‘nde Jamin ve Henri adlı iki Fransız tarafından düzenlendi. Birahanede 1.5 metrelik bir perde üstünde sergilenen “canlı fotoğraf lubiyyatı (eğlencesi)” sırasında, o yıllarda Fransa’da çok meşhur olan Lumiere Kardeşler‘e ait kısa filmler gösteriliyordu. Soyadları bilinmeyen Jamin ve Henri’nin, Lumiere Kardeşler’in görevlendirmesiyle Türkiye’ye geldiği sanılıyor. Sonuçta sinema teknolojisi dünyadan yaklaşık 8 yıl sonra Türkiye’ye girmiş oldu. Bir Türk’ün işlettiği ilk sinema ise ancak Abdülhamid’in devrilmesinin hemen ardından, 1910’da Şehzadebaşı semtindeki şu noktada “Milli Sinema” adıyla kurulacaktı. ©
1906 — Dünyanın ilk uzun metraj sinema filmi Avustralya’da gösterime girdi. Charles Tait‘in yönettiği “Kelly Çetesinin Öyküsü” adlı film 60 dakikaydı.
1908 — Türkiye’nin ilk fotomuhabiri olarak kabul edilen Ferit İbrahim Bey, Resimli Kitap adlı dergide gazeteciliğe başladı. ©
1908 — Türkiye’nin ilk basın meslek örgütü sayılan Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniye kuruldu, ancak kısa bir süre sonra faaliyetleri kesildi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Türk gazetecilerin bir gezi için Almanya’daki basın meslek örgütlerinden davet alması üzerine eski cemiyeti diriltme fikri doğdu. Bu girişimin sonucu olarak 1917’de kurulan Osmanlı Matbuat Cemiyeti de, kısa süre sonra birçok üyesi Milli Mücadele’ye katılınca âtıl kaldı. Kurtuluş Savaşı’nın sürdüğü 1921’de Millî Mücadele’nin merkezi olan Ankara’da Türkiye Matbuat Cemiyeti kuruldu. Bu kurum da, faaliyetlerinin neden ve ne zaman bittiğine dair kesin bir bilgi bulunmamakla beraber, savaşın kazanılıp basının ağırlık merkezinin yeniden Ankara’dan İstanbul’a kayması üzerine Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarihe karışacaktı. Bugüne kadar gelebilen gazeteci cemiyetlerinin İstanbul ve Ankara’da kuruluşu için, Türkiye’nin çok partili hayata geçtiği 1946 yılını beklemek gerekecekti. ©
1909 — Türkiye’deki ilk reklam ve ilan ajansı olan İlancılık Reklam, 1909 yılında David Samanon, Jak Hulli ve Ernest Hoffer tarafından “Hoffer, Samanon ve Huli İlanat Acentesi” adıyla kuruldu. Cumhuriyet gazetesinin yazı işleri müdürü Kamil Salih Sel de daha sonra ajansa ortak olacaktı. ©
1911 — Türkiye’deki ilk yerli haber ajansı olarak kabul edilen Osmanlı Telgraf Ajansı kuruldu. ©
1914 — İlk Türk filmi çekildi. Aynı zamanda ilk Türk kısa filmi ve belgeseli olan “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” Osmanlı ordusunda yedek subay olarak görev yapan Fuat (Uzkınay) Bey tarafından kayda alınmıştı. Film bugün kayıp olsa da yıkımın fotoğraflarını şu sayfada görebilirsiniz. Filmin hikâyesini ise şöyle özetleyelim:
Osmanlı İmparatorluğu, İkinci Abdülhamid’in tahtta olduğu 1877-1878 yıllarında yaşanan ve “93 Harbi” diye bilinen savaşı Rusya’ya karşı kaybetmiş, Rus ordusu İstanbul’daki Yeşilköy’e (o zamanki adıyla Ayastefanos) kadar gelmişti. Ayastefanos’ta imzalanan barış antlaşmasında tahtını kurtaran İkinci Abdülhamid; Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, Kıbrıs, Kars, Ardahan, Artvin’in Osmanlı’dan kopuşu da dâhil ağır şartları kabul etti. Ruslar, savaşta ölen askerlerinin hatırasına Yeşilköy’de bir zafer anıtı da dikmek istiyordu. İkinci Abdülhamid, bunun salt bir zafer anıtı olmasının Türk halkının tepkisini çekeceğini belirterek Ruslar’ın adına “zafer anıtı” demedikleri bir anıt yapmasına izin verdi. Böylece Rus askerlerin kemiklerinin muhafaza edildiği anıtsal bir Ortodoks mezar-kilisesi Ruslar tarafından inşa edildi. Anıtın bulunduğu nokta, günümüzün Basınköy semtinde, Florya Ormanı’na bitişik askerî alan içinde kalıyor. Sonraki yıllarda İstanbul halkı bu yapıyı bir “utanç abidesi” olarak görmüş, hatta “heykel-i melûn” (lanetli anıt) diye anmıştı.
Abdülhamid devrildikten sonra İttihat ve Terakki Partisi yönetimi 1914’te Rusya’ya savaş ilan edince “Moskof karşıtı” Türk milliyetçiliğini canlandırmak için bu durumu kullanmak istedi. Rus anıtını yıkıp fotoğrafını gazetelerde, filmini de sinemalarda propaganda amacıyla yayımlayacaklardı. Bu iş için bir kameraman ve yönetmen bulmaları gerekiyordu. İş ortağı Ali Efendi’nin Sirkeci’deki lokantasını mekân yapıp 19 Mart 1914’te Türk işletmecilere ait ikinci sinemayı burada açan Fuat Bey, birkaç ay sonra yedek subay olarak askere alınmış ve ekimde Osmanlı donanmasının Rus limanlarına saldırısıyla Türkiye Birinci Dünya Savaşı’na girmişti. Sinemasında makinistlik de yaptığından film oynatıcısının nasıl çalıştırıldığını bilen Fuat Bey, kamera kullanmayı ise daha önce hiç denememişti. Askerde verilen görev üzerine birkaç saatlik pratikle bu işi de öğrendi. Görevi, 14 Kasım 1914 cumartesi sabahı Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin yıkılışını siyah-beyaz filme almaktı. Bunu yapan Fuat Bey, ilk Türk filmini çekmiş oldu. Anıtın yıkımını fotoğrafçı Rahmizâde Bâhâeddin ile Tasvîr-i Efkâr gazetesinin ismi bilinmeyen bir muhabiri fotoğraflarla da belgelemişti. Kısa film ise çekildikten sonra Budapeşte’ye götürülüp banyo edildi. “Sinema Haberleri” gazetesinin 30 Kasım 1914 tarihli sayısında “Tezâhürât-ı Milliye – Moskof Âbidesinin Tahribi Ali Efendi Sinemasında” başlığıyla çıkan habere göre film ilk kez Fuat Bey’in ortak olduğu sinemada 1914’ün aralık ayında birkaç gün boyunca gösterildi. Filmin nerede olduğu uzun süredir bilinmiyor. Askerî sinema arşivinin 1941 yılında İstanbul’dan Ankara’ya taşınması sırasında kaybolduğu doğruysa belki bir gün bir yerde ortaya çıkabilir. Filmin yandığı, atıldığı veya yurtdışına kaçırıldığı iddiaları da var.
O yıllarda çekilen belgesel niteliğindeki bu tür kısa filmler bir yana bırakılırsa, uzun metraj ‘Türk sineması’nın aslında 1917’de başladığı söylenebilir. Uzmanlar, Türk basınının öncülerinden Sedat Simavi‘nin çektiği “Casus” ile Bican Efendi’nin “Belediye Müfettişi” filmlerinin 1 Ekim 1917’de Beyoğlu’ndaki Royal Sineması’nda gösterime girdiğini ve dönemin gazetelerinde bunun “Milli Sinema başladı” diye yorumlandığını belirtiyor. ©
1915 — Uçaktan çekilen bir fotoğraf ilk kez Türkçe bir gazetede yayımlandı. Türkiye’de gazeteciliğin öncülerinden Velid Ebüzziya, 11 Ekim 1915’te Çanakkale cephesinde kendi kullandığı uçakla 1.000 metreyi aşan bir irtifadan düşman karargâhını ve birliklerini fotoğraflayıp kendisine ait Tasvir-i Efkâr gazetesinde basarak bu ilke imza attı. Seddülbahir ve Arıburnu gibi savaş için kritik noktaları gösteren o fotoğrafları şu sayfada görebilirsiniz. ©
1920 — Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk haber ajansı olan Anadolu Ajansı, Mustafa Kemal’in emriyle Halide Edip ve Yunus Nadi tarafından kuruldu. ©
1920 — Dünyanın ticari lisanslı ilk radyo yayını ABD’nin Pittsburgh kentinde KDKA adlı istasyon tarafından yapıldı. 1920’deki ABD başkanlık yarışı ilk kez radyodan canlı olarak haberleştirildi.
1922 — İlk üç boyutlu sinema filmi gösterildi. 1922’de Los Angeles’daki Ambassador Hotel’de perdeye yansıtılan “The Power of Love” (Aşkın Gücü) adlı uzun metraj film, “3D” teknolojisini sinemaya soktu. Ancak bu teknoloji yıllarca tutmadı. 1980’lerde ve 1990’larda bir dizi filmle yeniden denendi, ama yine çok başarılı olmadı. 2004’te IMAX teknolojisiyle sunulan üç boyutlu ilk animasyon filmi olan The Polar Express’in başarısı yeni denemelere yol açtı. 2009’da Avatar filmiyle zirveye ulaşan 3D sinema sonrasında yeniden düşüşe geçti.
1926 — Dünyanın ilk televizyon yayını İngiltere’nin başkenti Londra’da İskoç mucit John Logie Baird tarafından yapıldı. Benzer denemeler farklı ülkelerde yaklaşık 20 yıldır yapılıyordu ancak Baird’inki tam anlamıyla ilk TV yayını kabul ediliyor. Amerikalı mucit Philo Farnsworth da ertesi yıl tam elektronik ilk televizyonu geliştirdi.
1926 — İlk elektrikli oyun çubuğunun (joystick) patentini C. B. Mirick aldı. ABD donanmasının araştırma biriminde çalışan Mirick’in amacı, tasarladığı uzaktan kumandalı uçaklar için bir kumanda cihazı geliştirmekti.
1927 — Türkiye’nin ilk radyosu olan İstanbul Radyosu, Sirkeci’deki Büyük Postane binasının bodrum katında yayın hayatına başladı. ©
1927 — Sesli ilk uzun metraj sinema filmi ABD’de gösterime girdi. Konuşmaların duyulabildiği ilk film gösterimi 1900 gibi erken bir tarihte Paris’te yapılsa bile yaklaşık 30 yıl bu teknoloji ticarileşmemişti. ABD sinemalarında 6 Ekim 1927’de gösterime giren The Jazz Singer adlı film, birkaç dakika olsa da konuşma seslerine yer vererek bir ilke imza attı. Vitaphone adlı sistemin kullanıldığı Warner Bros yapımı bu müzikalde, bir gramafon plağına kaydedilmiş sesler filmle eşzamanlı olarak oynatılıyordu. Kısa süre sonra ses de filmin üstüne kaydedilmeye başladı. 1920’lerin sonuna gelindiğinde “sessiz film” çağı artık geride kalmıştı.
1933 — İlk teleks hizmetini Almanya’nın PTT’si sunmaya başladı. Metin temelli mesajların telefon hatları üstünden aktarılmasını sağlayan teleks cihazı için araştırma-geliştirme faaliyetleri 1920’lerde Almanya’da başlamıştı. 1933’te Reichspost’un kamuya açtığı hizmet sayesinde Almanlar, dakikada 66 kelimeyi telefon hattı üstünden karşıdaki teleks cihazına gönderebiliyordu.
1936 — Dünyanın ilk yüksek çözünürlüklü ve düzenli televizyon yayını BBC tarafından başlatıldı. Ancak kısa süre sonra araya İkinci Dünya Savaşı girdi. Televizyon yayınlarının kitleselleşip dünyaya yayılması savaş sonrasında mümkün oldu. Medya tüketimi açısından televizyonun diğer mecralardan farkını, Kanadalı iletişim kuramcısı Marshall McLuhan’ın görüşlerini özetlediğimiz şu içerikte bulabilirsiniz.
1938 — İlk fotokopi makinesinin patentini Amerikalı mucit Chester Carlson aldı. Bu icat, korsan yayıncılıktan fanzin kültürüne dek birçok düzeyde toplumsal ve ekonomik etkiler yaratacaktı.
1938 — İlk tükenmezkalem üretildi. Macar-Arjantinli Ladislao Jose Biro bu icadının patentini İngiltere’de aldı. Kâğıda bir şey yazdıktan sonra mürekkebin kurumasını bekleme derdi bitti.
1941 — Stereo sesli ilk sinema filmi gösterime girdi. Walt Disney’in Fantasia adlı bu filmi için Fantasound adı verilen özel bir ses kayıt süreci geliştirilmişti.
1941 — Dünyanın programlanabilir, tam otomatik ilk dijital bilgisayarı olan Z3’ü Alman mucit Konrad Zuse geliştirdi. Z3 matematiksel işlemler yapabiliyor ve 22 bit uzunluğunda 64 kelimeyi hafızasında tutabiliyordu.
1944 — Türkiye’de ilk kez bir gazete havayoluyla taşındı. Nuri Demirağ, Türkiye’nin ilk yerli yolcu uçağını yapmıştı. 26 Mayıs 1944 tarihli ilk İstanbul-Ankara seferinde 2 pilotun yanı sıra Nuri Demirağ, Tasvir-i Efkâr gazetesinin o dönemki sahibi (Velid Ebuzziya’nın yeğeni) Ziyyat Ebuzziya, Vatan gazetesi muhabiri Faruk Fenik ve 5.000 adet Tasvir-i Efkâr nüshası vardı. İstanbul’da yayımlanan bu gazete, yayından sadece 1.5 saat sonra Ankara’da okuyucularla buluştu. ©
1945 — Modern anlamda ilk bilgisayar kabul edilen ENIAC, ABD’de geliştirildi. Daha önce hesaplama amaçlı çok sayıda elektromekanik cihaz üretilmiş olsa da, 10 Aralık 1945’te Pennsylvania Üniversitesi’nde kullanılmaya başlayan ENIAC dünyanın genel amaçlı ilk elektronik ve programlanabilir bilgisayarıydı. Mevcut elektromekanik cihazlardan 1.000 kat daha hızlı işlem yapan ENIAC’ın ilk 6 programcısı da kadındı. İkinci Dünya Savaşı sırasında topçuluktaki askerî hesaplamalarda kullanılmak üzere geliştirilen ENIAC, 1950’de ilk hidrojen bombasının yapılmasını sağlayacak termonükleer reaksiyon denklemlerinin çözülmesinde kullanıldı.
Üçüncü Sanayi Devrimi ve “Bilgi Çağı”
1947 — İlk transistör geliştirildi. John Bardeen ve Walter Brattain’ın ABD’deki Bell Laboratuvarı‘nda bir yarı iletken kullanarak tasarladığı nokta temaslı bu transistör, geçmişte kullanılan vakum tüplerine yerine geçti. Böylece çok daha küçük ve enerji tasarruflu gelecekte bilgisayarların ve dijital iletişim teknolojilerinin geliştirilmesinde kritik rol oynayacaktı. Bugün neredeyse her elektronik cihazda transistörler var.
1948 — Dünyanın ilk kablolu televizyon hizmeti ABD’de başladı.
1948 — Gazete yayıncılığında Türkiye için birçok ilke imza atacak Hürriyet, Sedat Simavi tarafından kuruldu. Renkli fotoğrafların kısa sürede iletilip basılmasını sağlayan Telecronix sistemini 1972’de kuran Hürriyet, dünyada bu teknolojiyi kullanan az sayıda gazeteden biriydi. Hürriyet, Münih ofisiyle, yurtdışında büro açan ilk Türkçe gazete de oldu (1964). ©
1951 — İlk bilgisayar tabanlı gazete basımı gerçekleştirildi. UNIVAC bilgisayarı, ABD’de basılı gazete üretiminde kullanıldı ve süreçleri daha da hızlandırdı.
1952 — Türkiye’de ilk televizyon yayını İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yapıldı. Amatör vericiler kullanan İTÜ TV aynı zamanda Türkiye’nin ilk televizyon kanalıydı. O dönemde TV yayıncılığının yasal altyapısı olmadığından bu bir tür “korsan” yayındı. İTÜ TV altyapısının büyük bölümü 1970’de TRT’ye devredildi. ©
1952 — İlk dijital grafikli bilgisayar oyunu olan OXO, İngiliz akademisyen Sandy Douglas tarafından geliştirildi.
1954 — Dünyada ilk renkli televizyon yayınları başladı. Aslında renkli televizyon teknolojisi yıllar önce geliştirilmişti. Ancak cihazların pahalı, yayınların düzensiz olması nedeniyle yaygınlaşmamıştı. Analog televizyonlar için renk kodlama sistemi olan NTSC’nin ABD’de geliştirilmesinin ardından TV kanalları renkli ve düzenli ticâri yayıncılığa başladı. 1 Ocak 1954’te Pasadena şehrinde yapılan Gül Yürüyüşü, televizyondan renkli yayımlanan ilk programdı.
1955 — Televizyondan yayımlanan ilk savaş diye bilinen Vietnam Savaşı başladı. 1975’te ABD ordusunun bu Asya ülkesinden çekilmesiyle sonuçlanacak savaş sırasında medya tarihi açısından önemli birçok gelişme yaşandı. Savaşın en kanlı yılı olan 1968 geldiğinde ABD televizyonlarında haber programlarının oranı iki kat artmıştı. Vietnam’da kaydedilen görüntüler uçakla Tokyo’ya getiriliyor ve en önemli haberler uyduyla ABD televizyonlarına aktarılıyordu. ABD medyası, resmî kaynakların açıklamalarına eleştirel yaklaşmayı da bu dönemde öğrenmiş; bağımsız gazetecilik aşama kaydetmişti.
1958 — Eğlence amaçlı ilk bilgisayar oyunu geliştirildi. Amerikalı fizikçi William Higinbotham, Tennis for Two adlı bu oyunu, önceki benzerlerinin aksine akademik araştırma için değil, tamamen eğlence için tasarlamıştı.
1958 — İlk modem piyasaya çıktı. Dijital verilerin, geleneksel telefon hatları gibi analog mecralar üstünden aktarılabilmesini sağlayan, gerekli sinyal dönüşümlerini yapabilen bu cihazdı.
1958 —Dünyanın ilk iletişim uydusu olan SCORE, NASA tarafından fırlatılıp yörüngeye yerleştirildi. ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower Noel’i kutladığı ses kaydını taşıyan uydu, bu mesajı kısa dalga radyo üstünden Dünya’ya gönderdi. Böylece insan sesi ilk kez uzaya çıkıp ardından Dünya’nın farklı bir bölgesine yansıtılmış oldu. Ancak tasarımı gereği SCORE ancak birkaç ay yörüngede kalabildi. NASA’nın 1962’de fırlattığı Telstar-1 ise uydudan ilk TV yayınını yapacaktı.
1950’lerin sonu — Entegre devre icat edildi. “Çip” diye de bilinen bu buluş, modern bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin önünü açtı. Entegre devrenin gelişimine giden yolda Almanya, Japonya ve İngiltere gibi ülkelerden birçok uzmanın katkısı olsa da baş mucitlerden ikisi olarak ABD’den Jack Kilby ve Robert Noyce sayılabilir. Kilby ilk entegre devre tasarımı yapmış ve ilk çalışan prototipi 1958’de ABD’de üretmişti. Ancak bu tasarım, kitlesel üretime uygun değildi. Noyce’un 1959’da ürettiği silikon temelli ilk tek parça entegre devre ise kitlesel üretime uygundu.
1960’lar — İlk fiber optik kablolar geliştirildi. “Fiber optiğin babası” diye bilinen ve bu nedenle 2009’da Nobel Ödülü kazanan Çinli fizikçi Charles K. Kao ve İngiliz mühendis George Hockham bu teknolojinin geliştirilmesinde önemli rol oynayan isimlerdendir. Verinin ışık sinyalleri olarak cam veya plastikten yapılmış ince teller üstünde aktarılmasına dayanan icat, internetin de yolunu açtı.
1960 — Türkiye’de ilk bilgisayar kullanılmaya başladı. IBM-650 model bilgisayarı, yol yapımında gereken hesaplamaları daha hızlı yapabilmek için Karayolları Genel Müdürlüğü satın almıştı. Ardından üniversitelere akademik araştırma amaçlı bilgisayarlar alındı. ©
1962 — İlk çağrı cihazı piyasaya sürüldü. İngilizce “pager” diye bilinen bu cihaz 1940’lardan beri geliştirilse de onu kişisel mesajlaşma için ticarî bir ürüne dönüştüren ABD’nin telefon tekeli Bell Systems oldu. Yaklaşık çeyrek asır gecikmeyle geldiği Türkiye’de çağrı cihazları fazla yaygınlaşmasa da Japonya gibi bazı ülkelerde 2020’lere kadar kullanıldı.
1963 — Kısaca “kaset” diye bilinen ve “Compact Cassette” ticari adıyla geliştirilen ilk manyetik teyp kasedi, Hollandalı mühendis Lou Ottens tarafından tasarlandı.
1964 — İlk faks makinesini ABD’deki Xerox şirketi piyasaya sürdü. Taranan belge, metin ve görsellerin telefon hatları üstünden uzaktaki bir yazıcıya iletilmesini sağlayan bu cihaz, ilk modern faks makinesiydi. Bu cihazın kökleri ise 100 yıldan uzun bir zaman önce, 1843’te Alexander Bain’in geliştirdiği “Elektrikli Yazıcılı Telgraf” cihazına dayanıyordu. Sonraki yıllarda, örneğin 1924’te AT&T şirketinin gazeteye basılabilecek kalitede 15 adet fotoğrafı ABD’nin Cleveland şehrinden New York’a göndermesi gibi önemli atılımlar yapılsa da bunlar büyük ölçüde araştırma ortamlarında kalmış, 1960’lara kadar ticarileşmemişti. Xerox’un faks makinesi, teleksin aksine fotoğraf da iletebildiği için devrim niteliğindeydi. Faksın Türkiye’ye gelişi ise 1982’yi bulacaktı.
1965 — Parmakla çalıştırılan ilk dokunmatik ekran İngiltere’de Eric Johnson tarafından üretildi. Işıklı kalem gibi ek cihazlarla çalıştırılan dokunmatik ekranlar 1940’ların ortasından beri geliştiriliyordu.
1967 — “Disket” olarak da bilinen ilk floppy disk ABD’de IBM tarafından geliştirildi. “Yüksek hızlı ve geniş kapasiteli depolama” bu disketler sayesinde mümkün oldu. Disket icat edilmeden önce mobil veri depolama için delikli kart ve kaset gibi daha kullanışsız araçlar yaygındı. Ancak bu araçlar disketten çok daha ucuz olduğu için daha yıllarca kullanımda kaldı. 1970’lerden itibaren disketler ve disk sürücüler giderek ucuzladı ve bu durum değişti. Bu dönemde bilgisayarlar da giderek küçülüyordu.
1968 — İlk VR (sanal gerçeklik) ve AR (artırılmış gerçeklik) cihazı ABD’de bilgisayar bilimci Ivan Sutherland ve öğrencileri tarafından geliştirildi. Başlığın adı “Sword of Damocles” (Damokles Kılıcı) idi.
1968 — İlk yazıcı (printer) ABD’deki Digital Equipment Corporation (DEC) tarafından geliştirildi. Bu, “nokta vuruşlu” (dot matrix) bir yazıcıydı. Ardından 1977’de ilk lazer yazıcı olan Xerox 9700 gelecekti. HP ise 1984’te ilk mürekkep püskürtmeli (inkjet) yazıcıyı üretti.
1968 — Türkiye’deki ilk resmî televizyon yayını TRT’nin Ankara’daki Mithatpaşa stüdyosundan yapıldı. Bu deneme yayını yaklaşık 1.5 saat sürdü. ©
1968 — Amerikalı mühendis Douglas Engelbart‘ın San Francisco’da ABD Bilgisayar Derneği Konferansı’ndaki konuşması, “Tüm Sunumların Anası” diye tarihe geçti. Engelbart bu sunumda, modern kişisel bilgisayar sisteminin birçok öncüsünü tanıttı. Bunlar arasında ilk bilgisayar faresi (mouse), daha sonra Windows’ta uygulanacağı gibi pencerelerle görselleşen ilk işletim sistemi, yıllar sonra internette de kullanılacak tıklanabilir bağlantılardan oluşan ilk hipertekst, ilk video konferans ve Word benzeri ilk kelime işlemci de vardı (altta). Hipertekst kavramını ilk olarak Ted Nelson 1963’te ortaya atsa da, dünya çapında internet üstünde uygulanması 1989’dan itibaren “WWW” ile mümkün olacaktı.
1969 — İnternet doğdu. ABD’deki iki üniversitedeki bilgisayarlar arasında kurulan dünyanın ilk internet bağlantısının ağı nasıl çökerttiğini daha önce anlatmıştık. Ardından ABD’de ARPANET ve İngiltere’de NPL adı verilen iki ağ, ilk kez uluslararası bağlantı kurdu. Hantal bilgisayarlar ve çok yavaş bağlantıların damga vurduğu internetin emekleme dönemini Web 1.0 çağı diye ananlar var. O günlerde ilk kez uygulanan “paket değişimi” yöntemini ve 1983’te standartlaşan TCP/IP adlı protokolünü ise bugün bile kullanıyoruz.
1971 — İlk e-posta ARPANET üzerinden Ray Tomlinson tarafından gönderildi. Türkiye ise Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana illeri arasında ilk “elektronik mektup” hizmeti için 1984’ü bekleyecekti.
1971 — Türkiye’de televizyondan canlı yayımlanan ilk maç, İzmir’de oynanan ve TRT’den naklen verilen Karşıyaka-İstanbulspor futbol karşılaşması oldu. ©
1972 — İlk oyun konsolları piyasaya çıktı. Atari şirketi ABD’de kuruldu ve Magnavox Odyssey dünyanın ilk oyun konsolu olarak evlere girdi. Bu patlamanın bir nedeni de, artık hemen hemen tüm elektronik cihazlarda bulunan entegre devrelerin bu dönemde ucuzlaması ve giderek küçülmesiydi.
1972 — İlk LED ekran üretildi. İlk bilgisayarlar, ampullerden oluşan ön panellere sahipti. Bu yüzden çıktılar yazıcıdan alınır, ön panel ise sadece programlama için kullanılırdı. LED ekranlar bunu değiştirdi. Ayrıca 1964’te üretilen ilk tek renk plazma ekran da önemli bir gelişmeydi.
1973 — İlk cep telefonu görüşmesini Motorola şirketinden mühendis Martin Cooper yaptı. New York’ta bir kaldırımda kendi geliştirdiği cep telefonunu çıkarıp rakip şirket Bells’deki meslektaşını arayan Cooper “cep telefonunun babası” diye biliniyor. İlk cep telefonu şebekesi 1979’da Japonya kurulacak, ilk ticari cep telefonu olan Motorola DynaTAC 8000x ise 1983’te ABD’de piyasaya çıkacaktı.
1973 — Türkiye’nin ilk otomatik teleks santrali kuruldu. Teleks, Türk basınının 1990’lara kadar haber iletiminde yoğun olarak kullanacağı bir cihaz oldu. Önce faks, ardından e-postanın yaygınlaşmasıyla teleksin devri geçecekti. ©
1974 — Dünyanın ilk Teletekst servisi olan Ceefax, Birleşik Krallık’taki BBC bünyesinde yayına başladı. Ceefax’in yayını 2012 yılına kadar sürecekti. Teletekst teknolojisinin dünyadaki ve Türkiye’deki yolculuğunu şu Journo içeriğinde anlatmıştık.
1974 — İlk “kişisel bilgisayar” (PC) sayılan Altair 8800 piyasaya sürüldü. ABD’deki MITS şirketinin ürettiği bu cihaz, ticarî açıdan başarılı ilk kişisel bilgisayardı. 8-bit Intel 8080 işlemcisi, ilk kez kullanılan Microsoft’un Altair BASIC programlama dili ve sonradan standartlaşan S-100 veri yoluyla Altair 8800, “mikrobilgisayar” devriminin öncüsü oldu.
1975 — İlk dijital fotoğraf makinesini Eastman Kodak şirketinden Steven Sasson geliştirdi.
1976 — Milyonlarca eve giren ilk video kasetleri VHS (Video Home System) adıyla Japon JVC şirketi geliştirdi.
Televizyon sektöründe manyetik teyplere görüntü kaydı 1950’lerde başlasa da VTR denilen video teyp kayıt cihazları çok pahalıydı. Ev tüketimine yönelik ilk video kaset kayıt cihazı (VCR) İngiltere’de Telcan markasıyla 1963’te piyasaya çıkmıştı. Ancak TV’deki görüntüyü manyetik teyplere kaydedebilen bu cihazlar 1970’lere kadar bugünün parasıyla yaklaşık 10 bin dolar gibi yüksek fiyatlarda kaldı. 1976’da VHS kasetlerin çıkmasıyla bu durum değişti. Çok daha ucuz olan bu kasetlere en az 2 saat video kaydı yapılabiliyordu. Sony’nin rakip olarak çıkardığı Betamax formatı VHS kadar tutmadı. Bu arada VCR cihazları kısaca “video” adıyla, Türkiye ekonomisinin dünyaya açıldığı 1980’lerden itibaren milyonlarca eve girecekti. “Ev videosu” formatının doğuşu ve kaset kiralama sektörünün oluşması bunu takip edecekti. Video kasetler, dijital video kayıt cihazlarının (DVR), CD’lerin ve internetin yaygınlaştığı 1990’ların sonuna kadar popülerliğini koruyacaktı.
1976 — Apple şirketi ABD’nin California eyaletinde kuruldu ve Steve Wozniak‘ın geliştirdiği ilk ürünü olan Apple I ile birlikte kişisel bilgisayar sektörüne damga vurmaya başladı.
1976 — Türkiye ilk kez denizaltı koaksiyel kabloyla dünyaya bağlandı. Antalya-Catania arasında Akdeniz’in altına çekilen hat, 480 kanaldan yurtdışıyla haberleşmeyi sağlıyordu. ©
1979 — Müzik başta olmak üzere sesli medyanın tüketiminde devrim yapan mobil kasetçalar Walkman‘i Japon şirketi Sony geliştirdi. Cihaz tüm dünyada 400 milyondan fazla sattı.
1979 — Türkiye’de uydu haberleşmesi için ilk yer istasyonu açıldı. ABD’nin girişimiyle birçok devletin katıldığı bir konsorsiyuma ait olan INTELSAT uydusu kullanılarak Türkiye de dünyayla haberleşmeye başladı. İşletmeci uluslararası konsorsiyum daha sonra birçok ülkenin katılımıyla genişletilecek, INTELSAT ise 2001’de özelleştirilecekti. ©
1980 — 24 saat haber yayıncılığı yapan ilk televizyon kanalı olan CNN yayına başladı. ABD ordusunun Irak’ı işgal ettiği 1990’daki Körfez Savaşı, CNN’in de katkılarıyla, televizyondan canlı yayımlanan ilk savaş oldu. Ancak Amerikan medyası Vietnam Savaşı’nın son yıllarında aldığı bağımsız gazetecilik derslerini unutmuş, CNN gibi büyük medya kuruluşlarının “iliştirilmiş muhabirlerinin” izlediği Körfez Savaşı sırasında da resmî kaynaklara fazla güvenip kamuoyunu yanıltmıştı. Aynı hatalar ABD’nin 2003’teki işgali sırasında da tekrarlanacaktı.
1981 — Türkiye’de ilk renkli televizyon yayını TRT tarafından yapıldı. İlk yıllarda sadece belirli programlar renkli yayımlanıyordu. Tüm TV yayınının renklendirilmesi ise ancak 1984’te başladı. Yani dünyadan tam 30 yıl sonra… ©
1981 — Prime time için hazırlanmış ilk devamlı TV dizisi sayılan Hill Street Blues, ABD’de yayımlanmaya başladı. Pembe diziler 1950’lerden beri televizyonda gösterilse de, hikâyesi ve olay örgüsü birden fazla bölümde devam eden yapımlara, prime time denilen ve en çok izlenen kuşakta yer verilmiyordu. NBC’de 6 sezon yayımlanacak Hill Street Blues, ABD’de bir karakolda polislerin yaşadıklarını anlattığı devamlı hikâyesiyle bu açıdan bir ilkti. Afro-Amerikalı oyuncuların başrol oynaması ve gay bir ana karaktere yer vermesi gibi başka ilklere de imza atan dizi, televizyon tarihine geçti.
1982 — CD diye bilinen kompakt disk, Philips ve Sony işbirliğiyle geliştirilip Japonya’da piyasaya çıktı. Bundan önce, plak boyutundaki lazer disk (LD) 1978’de ABD’de geliştirilmiş, ancak CD kadar yaygınlaşmamıştı. CD’nin yerini, 1996’da Japonya’da geliştirilen ve çok daha yüksek depolama alanı sunan DVD alacaktı.
1984 — Türkiye’nin ilk dijital telefon santrali Ankara Kavaklıdere’de kuruldu. ©
1985 — Türkiye’de ilk fiber optik kablo Ankara’da Ulus ve Gölbaşı arasına çekilirken ilk dijital radyolink sistemi de Ankara-İstanbul hattında hizmete girdi. ©
1985 — Türkiye’de ilk kez çağrı cihazı hizmeti Ankara, İstanbul ve İzmir’de başladı. ©
1987 — Türkiye’de uydu üstünden ilk video konferans bağlantısı kuruldu. ©
1988 — Türkiye’nin ilk kablolu televizyon hizmeti Ankara’nın Çankaya ilçesinde verilmeye başladı.©
1989 — “WWW” (World Wide Web) adı verilen ve internet üzerinde bilgi paylaşımının önünü açan altyapıyı İngiliz mucit Tim Berners-Lee kurdu. Berners-Lee, 6 Ağustos 1991’de dünyanın ilk websitesini yayına aldı. Bu site, WWW projesini tanıtıyordu. Böylece 1960’lardan beri var olan, ancak büyük ölçüde akademik çevrelerin tekelinde kalan internet birkaç yıl içinde kitlesel yaygınlığa kavuştu. Dünyada websitesi sayısı 1992’de 10’a, 1994’te 3 bine, 1996’da ise 2 milyona ulaştı. 2023 itibarıyla dünyada yaklaşık 200 milyonu sürekli olarak güncellenip ziyaret edilen 1,1 milyarı aşkın websitesi olduğu sanılıyor.
1990 — Türkiye’nin ilk özel televizyonu olan Star 1 test yayınına başladı. ©
1990 — İnternetin ilk arama motoru sayılan Archie, Kanada’daki Montreal McGill Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Alan Emtage tarafından yazıldı. O dönemde henüz “WWW” yaygınlaşmamıştı. Archie arama motoru, bildiğimiz anlamda “web sitelerini” değil, Dosya Transfer Protokolü (FTP) ile çalışan siteleri tarayıp endeksliyordu.
1990 — Türkiye’nin ilk Teletekst yayını olan TRT TELEGÜN hizmet vermeye başladı. Sonraki yıllarda özel TV kanallarının Teletekst yayınları başladı. TELEGÜN 2024 itibarıyla Türkiye’de hizmet vermeye devam eden tek Teletekst yayını. ©
1993 — Türkiye’de ilk internet bağlantısı Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) kuruldu ve ilk internet sitesi ODTÜ için yapıldı. O günlerde dünyada sadece birkaç yüz internet sitesi vardı. 1980’li ve 1990’lı yıllarda Cumhurbaşkanı Turgut Özal üniversitelerde kurdele keserek bilgisayar açılışı yapardı. Özal, bir gün gazetelerin diskette satılacağını da söylemişti. ©
1993 — Türkiye’nin ücretli yayın yapan ilk TV kanalı olan Cine 5 kuruldu. Dünyanın ilk ücretli TV kanallarının ABD’de 1970’lerde kurulduğu düşünüldüğünde bu hizmetin Türkiye’ye yaklaşık 20 yıllık bir gecikmeyle geldiği görülüyor. ©
1993 — Geniş bir kitleye ulaşan ilk web tarayıcı olan NCSA Mosaic kullanıma girdi. Bu aynı zamanda metinleri ve resimleri aynı pencerede gösterebilen ilk tarayıcıydı. Ancak popülerlik koltuğunu, 1994’te piyasaya çıkan Netscape Navigator’a kısa süre sonra kaptırdı.
Dördüncü Sanayi Devrimi ve “İmgelem Çağı”
1994 — İlk akıllı telefon sayılan IBM‘e ait Simon piyasaya çıktı. Simon, bir cep telefonuyla PDA’in (kişisel dijital asistan) özelliklerini ilk kez birleştiriyordu.
1994 — İlk blog yayına başladı. Swarthmore College öğrencisi Justin Hall, çevrim içi günlüğünde, internette rastladığı ilginç siteleri derleyip görüşlerini yazıyordu.
1994 — Türkiye’nin ilk uydusu olan Türksat 1-A uzaya gönderildi, ancak kalkıştan yaklaşık 12 dakika sonra Atlas Okyanusu’na düştü. Aynı yıl başarıyla fırlatılıp yörüngeye yerleştirilen Türksat 1-B ise 12 yıl boyunca hizmet verdi. ©
1994 — Türkiye’de kayıtlara geçen ilk cep telefonu görüşmesi dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile dönemin başbakanı Tansu Çiller arasında yapıldı. GSM teknolojisi Ankara, İstanbul ve İzmir’de hizmete girdi. Devlet tekelindeki GSM lisansı 1998’de 25 yıllığına Turkcell ve Telsim şirketlerine devredilecekti. Türk Telekom ise 2005’te özelleştirilecekti. ©
1994 — MP3 adı verilen dijital ses kodlama formatı Almanya’da Fraunhofer Araştırma Topluluğu tarafından geliştirildi. MP3 sayesinde, CD gibi ortamlarda sıkıştırılmadan tutulan sesler, kabul edilebilir bir kayıpla sıkıştırılıp çok daha az yer kaplayan dijital dosyalar hâline getirilebiliyordu.
Kişisel bilgisayarların sabit disklerinin küçük, internetin yavaş olduğu o yıllarda MP3, özellikle şarkı ve albümlerin depolanıp paylaşılmasında bir devrim yarattı. 1995 eylülünde ilk gerçek zamanlı MP3 çalar programı olan WinPlay3 piyasaya çıktı ve iki yıl sonra milyonlarca bilgisayarda yerini Winamp‘e bıraktı. Bir yandan müzik sektörü MP3’ün korsan kayıtları kitleselleştirmesiyle sarsılıyordu. Bir yandan da Güney Kore şirketlerinin başı çektiği MP3 çalarlar (ilki 1998’de piyasaya çıkan MPMan) yeni bir sektör yarattı. Artık onlarca kaset ve CD’de depolanan yüzlerce şarkıyı, sabit diskli küçük bir mobil cihazda taşıyıp dinlemek mümkündü. Ancak 2000’lerde internet bağlantısının hızlanması, sabit disklerin ucuzlaması ve müzik akış platformlarının (streaming) yaygınlaşması gibi etkenlerle MP3 popülerliğini yitirdi ve onun yerini akıllı telefonlardan erişilebilen “kayıpsız” ses formatları aldı.
1995 — İnternetteki ilk ses akış (streaming) platformu olarak RealAudio kuruldu. Bu platform, 2011’de kurulup sektörü domine edecek Spotify’ın ve benzerlerinin atasıydı.
1995 — Türkiye’deki ilk internet kafe, İstanbul’un Etiler semtinde açıldı. Bir saatlik ücret, 500.000 liraydı. Bu miktar, 2024 parasıyla 310 lira ediyor. ©
1995 — Amazon’da ilk kitap satışı yapıldı. Jeff Bezos‘un ABD’de bir yıl önce kurduğu bu websitesi, kısa sürede dünyanın en değerli şirketlerinden biri oldu. E-ticaretin sürüklediği dijital patlamanın başrol oyuncularından biri de Amazon’du. Özellikle ABD’de risk sermayesi 1990’ların sonuna dek bu internet şirketlerine aktı. Sonuçta 2000 yılında “dot com balonu” patladı. Pets.com ve Boo.com gibi birçok ünlü e-ticaret sitesi iflas etti. Amazon piyasa değerinin büyük bölümünü yitirse de ayakta kaldı ve rekabetin azaldığı yeni ortamda büyümesini daha da hızlandırdı.
1995 — Tarihin en önemli işletim sistemi diye nitelenen Windows 95, Microsoft tarafından piyasaya sürüldü. Milyonlarca kopyası satılan Windows 95’in görev çubuğu, “Başlat” tuşu ve bildirim alanı gibi özellikleri bugünkü sürümlerde dahi devam ediyor. Büyük oranda Windows sayesinde Microsoft şirketi, uluslararası ticarî bir dev olarak “Büyük Teknoloji” (Big Tech) holdingleri arasına girdi. Windows ile birlikte gelen Microsoft uygulamaları, diğer şirketlerin daha önce kullanılan uygulamalarının yerini aldı. Örneğin Windows’un Internet Explorer‘ı, bir yıl önce çıkan Netscape Navigator’ın tahtına kısa sürede oturdu. Bu yüzden 2001’de ABD devleti Microsoft’a, tarihe geçecek anti-tröst davasını açacaktı.
1996 — Türkiye’nin ilk haber siteleri internette yayına başladı. Bunların çoğu, büyük medya kuruluşlarının, kendilerine ait basılı gazeteler için üretilen haberlerini dijital mecrada aktarıyordu. Milliyet, kâğıt gazetedeki tüm haberleri internete aktarıp burada ücretsiz sunan ilk büyük haber markasıydı. Aynı yıl kurulan XN sitesi birçok farklı gazetenin haberlerini ve köşe yazılarını derleyerek bir başka ilke imza attı. 1998’de kurulacak Net Gazete ise dijitalde doğan ve özgün haber de üreten ilk web sitelerinden biri oldu. ©
1996 — Daha sonra adını Google olarak değiştirecek Backrub adlı arama motoru, ABD’deki Stanford Üniversitesi bünyesinde geliştirildi. Bu arama motoru ilk aşamada, öğrenciler Larry Page ve Sergey Brin‘in bitirme projeleri için kafa yorduğu yeni bir algoritmadan ibaretti. Arama motoru çok başarılı bulununca ikili 1998’de Google’ı şirket olarak kurdu.
1996 — İlk kişisel mesajlaşma (Instant Messaging – IM) uygulaması sayılan ICQ, İsrail şirketi Mirabilis tarafından geliştirildi. Kısa sürede Türkiye’dekiler dâhil on milyonlarca kullanıcıya ulaşan ICQ, daha sonra yerini MSN Messenger, WhatsApp ve Telegram gibi uygulamalara terk etse de, kişisel mesajlaşma dijital mecrada iletişimi kökten dönüştürüp daha mahrem bir şekle bürüdü.
1997 — İnternetin ilk sosyal medya ağı kabul edilen Six Degrees kuruldu. Bu site üstünde gerçek isminizle profil oluşturup arkadaşlarınızı ekleyebiliyordunuz. Ondan önce kurulan Classmates.com ve GeoCities gibi siteler de sosyal işlevlere sahipti. 2000’lerin başında kurulacak Friendster, Myspace ve XING gibi platformlar ise kısa süre sonra başlayacak asıl sosyal medya patlamasını haber verecekti.
1997 — Kablosuz internet kullanımını yaygınlaştıran Wi-Fi teknolojisi, IEEE 802.11 standartlarıyla geliştirildi. Yaygın kullanılan ilk Wi-Fi protokolü ise 1999’da geliştirilen 802.11b oldu. Bu teknolojiyi geliştiren ekibin başında yer alan Hollandalı mühendis Vic Hayes, “Wi-Fi’ın babası” diye tanınıyor.
1999 — Müzik endüstrisini sarsan Napster uygulaması ABD’de ortaya çıktı. Shawn Fanning ve Sean Parker’ın tasarladığı bu platformda, MP3 gibi formatlardaki dijital ses dosyaları kullanıcıdan kullanıcıya (P2P: peer-to-peer) milyonlarca insanla paylaşılabiliyordu. Telif hakları ihlalleri nedeniyle açılan davalar yüzünden Napster kısa süre sonra iflas etse de P2P bayrağını, sesin yanı sıra video gibi diğer dosya türlerinin de paylaşılabildiği LimeWire, Gnutella ve BitTorrent gibi ardılları taşımaya başladı. Spotify başta olmak üzere ses akış platformlarının yaygınlaştığı 2010’lara dek P2P (dolayısıyla “korsan”), müziğe ve diğer seslere erişimde başlıca yöntem olacaktı.
2001 — Müzik başta olmak üzere sesli medyanın mobil tüketiminde devrim yapan iPod ve iTunes‘u ABD’deki Apple şirketi geliştirdi. iPod tüm dünyada 450 milyondan fazla sattı.
2001 — İlk 3G (üçüncü kuşak mobil telekom teknolojisi) şebekesini Japonya’da NTT DoCoMo şirketi kurdu. Böylece yüksek çözünürlüklü videoların, seslerin ve diğer medya türlerinin mobil cihazlar arasında transferi mümkün kılındı. 2009’da 4G ile hız ve kalite artacaktı. 2019’da dünyanın birçok ülkesinde hızı daha da artırıp transferde gecikmeyi azaltan 5G’ye geçilecekti. Böylece internetin, Web 2.0 anılan ve multimedya ile ‘Büyük Veri’nin damga vurduğu yeni bir çağa girdiğini savunanlar var.
2003 — Estonyalı yazılımcıların geliştirdiği Skype, ücretsiz çevrimiçi video görüşmeyi dünya çapında popülerleştirdi.
2004 — Kısa süre içinde dünyanın en yaygın sosyal ağı olacak Facebook kullanıma sunuldu. Harvard öğrencileri Mark Zuckerberg, Eduardo Saverin, Andrew McCollum, Dustin Moskovitz ve Chris Hughes’un geliştirdiği platform ilk olarak ABD’deki üniversite öğrencilerine özel bir paylaşım ortamıydı. Zuckerberg bir süre sonra hem kurucu ortaklarını, hem de kendisini fikir hırsızlığıyla suçlayan diğer isimleri saf dışı bırakıp Facebook’un sahibi oldu. Bu noktada, 2007’de kurulan FriendFeed‘i de anmak gerekiyor. “Haber akışı” mantığına sahip olan ve farklı platformlardaki paylaşımları derleyen FriendFeed’i 2009’da Facebook satın aldı ve birçok özelliğini entegre etti.
2005 — Üç eski Paypal çalışanı, kısa sürede dünyanın en büyük video paylaşım platformu olacak YouTube‘u kurdu. Kuruculardan Jawed Karim, 9 gün sonra bu platformdaki ilk video olan “Me at zoo” (Hayvanat bahçesinde ben) başlıklı görüntüyü yükledi. YouTube’u 2006’da Google satın aldı.
2006 — Dünyanın mikroblog temelli en büyük sosyal medya ağı Twitter kullanıma sunuldu. Jack Dorsey, Noah Glass, Biz Stone ve Evan Williams’ın ABD’de kurduğu Twitter, özellikle 2010’da başlayan Arap Baharı sırasında tüm dünyada hem gazeteciler hem de yoğun olarak haber tüketen herkes için bir numaralı platform hâline geldi. 2021’de bu platformu, Tesla ve SpaceX gibi şirketleri yöneten milyarder Elon Musk satın alıp ertesi yıl ismini X olarak değiştirecekti.
2006 — İlk bulut bilgisayar (cloud computing) hizmeti sayılan Amazon Web Services (AWS) tanıtıldı. Bilgisayarların işlemci gücünün, depolama kapasitenin ve veritabanı yönetiminin donanım yatırımı yapmadan uzaktan kiralanabilmesi, işletmelerin ve geliştiricilerin kaynak kullanma yöntemlerini kökten değiştirdi. Amazon şirketi, e-ticaretten sonra bulut bilgisayar hizmetlerinde de bir dev olarak “Büyük Teknoloji” (Big Tech) holdingleri arasına girdi.
2007 — İlk iPhone modeli, Apple CEO’su Steve Jobs tarafından tanıtıldı (altta). Büyük ekranlı, fiziksel klavyesi olmayan, çoklu dokunuşlarla kontrol edilen iPhone görece yüksek fiyatına rağmen kısa sürede milyonlarca satıp Apple’ı 5 yıl içinde dünyanın en değerli şirketi yaptı. Diğer markaların da rekabete girmesiyle iletişim alışkanlıklarını kökten değiştiren akıllı telefonlar hızla yaygınlaştı. Apple da “Big Tech” holdingler arasına girdi.
2008 — Linux tabanlı işletim sistemi Android, Google ve Open Handset Alliance tarafından piyasaya sürüldü. Akıllı telefonların yayılması daha da hızlandı. Android, tablet ve TV gibi cihazlarda da işletim sistemi ekosistemini dönüştürdü. Alphabet ismiyle çatı firma kuran Google da “Big Tech” holdingler arasına girdi.
2010 — Apple şirketi iPad markasıyla tablet segmentine de damga vurdu. Aynı yıl ABD’de kurulan Instagram, görsel içerik odaklı paylaşım modeliyle dünyada sosyal medyayı dönüştürmeye başladı. 2012’de Facebook’a satıldı. Bu dönemde, Facebook’un sahibi olan Meta da “Big Tech” holdingler arasına girdi.
2011 — İkinci Dünya Savaşı yıllarından beri Türkiye’de önce kısa dalga, sonra FM bandından yayın yapan BBC Türkçe saat 18:00’de son kez radyo ortamında dinleyicilerine seslendi. ©
2013 — 1997’de ABD’de bir DVD kiralama servisi olarak kurulan Netflix, 2007’de çevrimiçi video akış hizmetine dönüştükten sonra bu yıl dünya çapında ses getiren ilk özgün içeriği olan “House of Cards” dizisini yayımladı. 2016’da 190 ülkeye açılan Netflix, küresel medya tüketim alışkanlıklarını değiştirirken sinema ve TV sektörlerini de dönüştürdü.
2014 — Gerçek suç olaylarına yönelik bir araştırmacı gazetecilik dizisi olan Serial, podcast yayıncılığının popüleşmesine yardımcı oldu. “Podcasting” terimi, Apple’ın iPod cihazından esinlenerek 2004 yılında ortaya çıkmıştı. Dijital ses dosyalarının internet üzerinden düzenli olarak dağıtıldığı bu yeni medya formatı, bireylerin ve kuruluşların çeşitli konularda sesli içerik üreterek geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. 2019’da Spotify’ın podcast platformu Anchor’ı ve popüler podcast ‘The Joe Rogan Experience’ın yayın haklarını satın almasıyla sektörün ticarî değeri daha da arttı. New York Times gazetesi de 2020’de Serial’ı satın aldı.
2016 — TikTok, Çin’de Douyin adıyla piyasaya sürüldü. 2018’de uluslararası pazara TikTok adıyla giren platform, kısa video içerik odaklı paylaşım modeli ve etkili algoritmasıyla kısa sürede dünyaya yayıldı. Bu da dönemde Twitter’ın satın aldığı Periscope ve Facebook Live platformları da sosyal medyada video canlı yayınları yaygınlaştırdı.
2020 — Tüm dünyada milyonlarca ölüme neden olan COVID-19 salgını sırasında dijital iletişim araçlarının kullanımı büyük ölçüde arttı. Zoom ve diğer video konferans platformları, uzaktan çalışma ve eğitim için önem kazandı. Ancak salgının medyaya yönelik birçok etkisi kalıcı olmadı. Örneğin salgın döneminde her gün milyonlarca kullanıcıya ulaşan sesli sohbet odaklı sosyal medya platformu Clubhouse, salgın sonrasında hızla düştü.
2021 — NFT‘ler (Non-Fungible Token veya Emsalsiz Blok Birim) dijital içerik ve sanat dünyasında popülerlik kazandı. Sanatçı Beeple’ın dijital eseri “Everydays: The First 5000 Days” Christie’s müzayede evinde 69,3 milyon dolara satıldı. Twitter CEO’su Jack Dorsey, ilk tweet’ini NFT olarak 2.9 milyon dolara sattı. NFT’ler, kriptoparaların da yararlandığı blokzinciri teknolojisini kullanarak dijital varlıkların “benzersiz ve doğrulanabilir” hâle getirilmesini sağlayıp sanat ve medya endüstrisinde yeni bir ekonomik model yarattı. Böylece internetin, Web 3 anılan yeni bir çağa girdiğini savunanlar var.
2022 — Metaverse (öte-evren) kavramı, Facebook’un adını Meta olarak değiştirmesiyle birlikte geniş kitlelerce duyuldu. Sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojilerinin entegre edildiği bu dijital evreni, geleceğin iletişim ve sosyal etkileşim platformu olarak tanıtanlar oldu. Blokzinciri ve NFT gibi diğer teknolojiler de ‘metaverse’de yayılmaya başladı. Ancak mevcut VR/AR cihazlarının hâlâ tüm beklentileri karşılamaması gibi nedenlerle bu mecranın en azından bir süre daha çok fazla kullanıcıya ulaşmayacağı yorumları yapıldı.
2022 — GPT-3.5 adlı büyük dil modeliyle desteklenen sohbet botu ChatGPT, merkezi ABD’de bulunan OpenAI şirketi tarafından kullanıma sunuldu. Aynı yıl metinsel komutlardan inandırıcı görseller yaratan yeni yapay zekâ modelleri —örneğin Midjourney, DALL-E ve Stable Diffusion— arka arkaya geniş kitlelere erişti. Bu ürünler, 2020’lerde medyayı kökten değiştirecek üretsel yapay zekâ (Generative AI) teknolojilerinin hızla güçlenip dünya çapında yaygınlaşmasında önemli rol oynadı. 2019’dan beri internette görülen ve “deepfake” denilen sahte görüntülerle diğer mecralardaki dezenformasyonun bu yeni teknolojilerle daha da büyük bir sorun hâline gelebileceği vurgulandı. Journo’nun yapay zekâ tarihiyle ilgili içeriğinde bu teknolojinin gelişimini de ayrıntılı bir kronolojiyle anlatmıştık.
2024 itibarıyla, yapay zekâ uygulamalarını çalıştırabilen güçlü ekran kartlarını üreten Nvidia şirketi artık “Big Tech” (Büyük Teknoloji) holdingleri arasında sayılıyor. Google’ın sahibi Alphabet, Facebook’un sahibi Meta, Amazon, Apple ve Microsoft, “Büyük Beşli” diye biliniyor. Bunlar arasına elektrikli ve otonom araçlar üreten Tesla ile Nvidia‘yı katıp “Magnificent Seven” (Muhteşem Yedili) ismini kullananlar var. Bu 7 şirketin de merkezi ABD’de. Ayrıca Çin’den Baidu, Alibaba, Tencent, Xiaomi (BATX) ve ByteDance‘ı, Güney Kore’den ise Samsung‘u “Big Tech” kategorisine koyanlar bulunuyor. İletişim ve medya teknolojilerinin birçok dalında liderliği bu şirketler yapsa da, bu alanda inovasyonun önemli bir bölümü açık kaynak kodlu yazılım geliştirme topluluklarından, ‘start-up’lardan ve üniversitelerden gelmeye devam ediyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İLETİŞİM TARİHİ
Noktalama işaretleri İstanbul’da icat edilmişti: Nokta ve virgülün kısa tarihi
135 yıl önce İstanbul’da bir gazeteci aylık maaşıyla 80 kilo kahve alabiliyordu
Bağımsız gazeteciliğin ilk manifestosu: Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval için yazdığı mukaddime
Teletekst: İnternetin gölgesinde hayatta kalabilen bir bilgi hizmeti
Vampir yeniçeriler: Osmanlı’nın ilk “Dezenformasyon Bülteni” siyasî propaganda için kullanılmıştı