Dizi

Baby Reindeer tartışılıyor: “Gerçek Martha” röportajı istismar mı, gazetecilik başarısı mı?

Baby Reindeer'den bir sahnede Donny ve Martha karakterleri

Bu yıl Netflix’te yayımlanan “Baby Reindeer,” bir gazetecilik tartışmasını da beraberinde getirdi. Gerçek olaylara dayanan dizide, komedyen olma hayalleri kuran Richard Gadd’in başından geçen ısrarlı takip ve taciz hikâyesi anlatılıyor. “Martha” takma adıyla canlandırılan “tacizci” olduğunu öne süren Fiona Harvey ise dizinin popüler olmasının ardından ortaya çıkıp kanal kanal gezmeye başladı. Ardından Netflix’e 170 milyon dolarlık bir tazminat davası açtı.

Ünlü İngiliz televizyoncu Piers Morgan’ın Fiona Harvey röportajıyla kızışan tartışmada temel sorular şunlar: Gazeteci, habere konu olan taraflardan birinin tuzağına, spekülasyona ve reyting kaygısına düşmeden; toplumu bilgilendirmeyi, konuyu aydınlatmayı ve tarafsız kalmayı nasıl başarabilir? Bir olayda mağduriyetin ve mahremiyetin sınırları bulanıklaştığında gazeteci nasıl tavır almalıdır? İletişim akademisyenleri Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ve Doç Dr. Gül Esra Atalay ile deneyimli gazeteci Şenay Aydemir’in cevaplarını aktarıyoruz.

Kara komediyle psikolojik gerilim türlerini harmanlayan İngiliz yapımı “Baby Reindeer” (Bebek Ren Geyiği) dizisi 11 Nisan’dan beri Netflix’te yayında. Türkiye’de de çok izlenen ve Emmy dâhil birçok ödüle aday gösterilen 7 bölümlük dizinin konusu şöyle:

  • Komedyen olmak isteyen Donny Dunn, Londra’daki bir barda barmenlik yapmaktadır. Bir gün, devamlı müşterilerinden Martha Scott’ı neşelendirmek için ona bir fincan çay ikram eder. Bunun üzerine Martha, Donny’e duygusal olarak bağlanır ve onu hem gerçek hayatta hem de internette ısrarla takip etmeye başlar. Geçmişte cinsel saldırıya uğramanın travmasını hâlâ yaşayan Donny, sonunda Martha’yı polise ihbar eder.

Gerçek hayattan uyarlandığı bildirilen dizi yayına girdikten hemen sonra sosyal medyada ‘gerçek Martha’nın kimliği hakkında spekülasyonlar başladı. Otobiyografisini esas alarak diziyi yazan ve başrolünde oynayan Richard Gadd, izleyicilerin bu spekülasyona son vermesi gerektiğini söylese de internet durmadı. 

“Gerçek Martha” ortaya çıktı, Netflix’e tazminat davası açtı

9 Mayıs’ta Fiona Harvey adlı 59 yaşındaki İskoçyalı bir kadın, ünlü İngiliz televizyoncu Piers Morgan’ın Uncensored (Sansürsüz) adlı YouTube kanalına çıkıp ‘gerçek Martha’nın kendisi olduğunu öne sürdü. Gadd ile Camden şehrinde bir barda tanıştığını doğrulayan Harvey, ancak ona Baby Reindeer‘da gösterildiği kadar fazla e-posta ve mektup göndermediğini söyledi. Dizideki Martha’nın aksine Harvey’nin tutuklanması da söz konusu değildi. Harvey, 6 Haziran’da Netflix’e 170 milyon dolarlık tazminat davası açtı.

Bu röportajla Fiona Harvey kadar, bu tür sansasyonel işleriyle ünlenen Piers Morgan da tartışma konusu oldu. Harvey programa çıkmak için kendisine 250 sterlin ödendiğini söyledi. İngiliz basınında program, “en etik dışı röportajlardan biri” diye nitelendi. Kimileri spotların üstüne çevrilmesinden zarar görebilecek sıradan insanların eğlence medyasına malzeme yapılmasının gazetecilik etiğine aykırı olduğunu savundu. Başkaları da, Harvey’nin manipülatif bir kişiliği olduğunu, böyle güvenilmez bir anlatıcıya tüm ülkeye seslenme imkânı sunulup iddialarının yeterince irdelenmemesinin habercilik ilkelerine ters düştüğünü öne sürdü.

“Gerçek Martha” röportajı elbette medya etiğini sorgulatan ilk olay değil, ne de son olacağa benzer. Bu röportaj da diğer örnekler gibi sorular uyandırdı zihinlerde: Gazeteci, taraflardan birinin tuzağına, spekülasyonlara ve reyting kaygısına düşmeden; toplumu bilgilendirme, konuyu aydınlatma, taraflara ses olma gibi tarafsız bölgelerde kalmayı nasıl başarabilir? ‘Antagonist’le röportaj yapılırken gazeteci nasıl konumlanmalı? En net biçimde, gazeteci röportaj yaptığı kişiyle ilişkisini nasıl düzenlemeli? 

Yasemin İnceoğlu: Ortada ciddi bir mahremiyet ihlali var

İletişim akademisyeni, gazeteci ve yazar Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu’nun gazetecilikte etik sınırlar gibi konularda pek çok çalışması bulunuyor. Baby Reindeer dizisi ve sonrasındaki tartışmalar üzerine de kapsamlı bir inceleme yazısı kaleme alan İnceoğlu, Piers Morgan’ın röportajını “ciddi bir mahremiyet ihlali” olarak değerlendiriyor. Dizi gibi kurgu eserlerde yer verilen karakterlerin gerçek hayattaki karşılıklarını bulmayı gazetecilik görevinden çok “ifşa” olarak değerlendiren İnceoğlu’na göre, yapılanlar “tarafların ruh sağlığı ve güvenliği” üzerinde hasar bırakabilecek kadar özensiz ve sorunlu: 

  • Ayrıntıları kamuya mal olmuş bir davayı ya da mahkumiyeti haberleştirmek başka bir şey; kurgulanmış bir mercekle anlatılmış bir hikaye için bir kadının kimliğini aktif olarak ifşa etmek bambaşka bir şey. Bu, “medya tarafından yargılanmaya” maruz bırakır ki bu da zaten kırılgan bir ruh sağlığına sahip olan bir kadının iyileşme beklentilerine ve güvenliği üzerinde ciddi sonuçlara yol açabilir.

“Sorumlu gazetecilik yerine sansasyonel olmaya öncelik veriliyor”

İnceoğlu, gerek Baby Reindeer dizisinin gerekse röportajın gerçekle kurgu arasında girift bir yapıda olduğunu söylerken izleyici olarak bir taraf tutmanın ya da gerçeği bulmanın zorluğundan bahsediyor. Medyanın ise dizi sonrasındaki tavrıyla taraflara zarar veren bir konuma geçtiğini, sorumlu gazetecilikten çok, dizinin ününden yararlanma peşinde sansasyonel bir yol seçtiğine vurgu yapıyor. 

İnceoğlu, Fiona Harvey röportajıyla sınırın geçildiğini ve takipçinin de kurban edildiği bir paradoks yaratıldığı görüşünde: 

  • Buradaki acımasız ironi, filmde gösterildiği gibi, ilgiyi sağlıksız yollarla arayan “tacizci”nin cezalandırıcı bir şekilde spot ışıklarının altına itilme durumu, takipçinin kendisinin de kamusal utancın kurbanı olduğu bir paradoks yaratmakta ve zarar döngüsünü devam ettirmekte. Medya, dur durak bilmeyen haber arayışında, ifşa edilen kadına ciddi zararlar veriyor ve sorumlu gazetecilik yerine sansasyonelliğe öncelik verme yolunu seçiyor.

Bu röportaj savunmasız bir kişinin sömürülmesinden başka bir şey değil

Piers Morgan, YouTube röportajını X’te şöyle anons etmişti: “Baby Reindeer‘in Gerçek Martha’sı ortaya çıkıyor ve büyük çıkış yapan Netflix dizisiyle ilgili ilk TV röportajını veriyor. Fiona Harvey kendi sözünü söylemek ve ‘yanlış bilgileri düzeltmek’ istiyor. Kendisi bir insanı ısrarla takip eden bir psikopat mı? Yarın @PiersUncensored’da öğrenin.” 

İnceoğlu, Gadd’ın The Independent’a, Martha’ya ilham veren gerçek kişinin “zihinsel açıdan rahatsız biri” olduğunu söylemesinin üzerine, Piers’ın yine de röportajı yapıp onu bu tweetle duyurmasını “sorumsuz” ve “etik dışı” bulduğunu ifade ediyor. İnceoğlu’na göre Harvey ile yapılan röportaj, savunmasız durumdaki bir kişinin sömürülmesinden başka bir şey değil.

Şenay Aydemi̇r: Morgan’ın bu tavrında şaşılacak bir durum yok. Çünkü izleni̇yor

Dizi ve sinema dünyasına dair köşe yazıları yazan, röportajlar yapan Şenay Aydemir ise olaya etik kavramının muğlaklığı üzerinden yaklaşıyor: 

  • Her başlıkta olduğu gibi burada da ‘etik’ tartışmalı ve sınırları/ sorumluluk bölgesi muğlak bir kavram aslında. Belki bir dönem öyle değildi ama artık bu aralarında The Guardian’ın da bulunduğu ‘Batı medyası’ tarafından alt üst edildi. Reytingin, tirajın, tıklanmanın tek başarı standardı olarak biçimlendiği günümüzde Piers Morgan’ın bu tavrında şaşılacak bir durum yok. Çünkü izleniyor.

“Söz hakkının sınırlarını nasıl çi̇zeceği̇z?”

Şenay Aydemir, The Guardian başta olmak üzere İngiliz medyasında Morgan’ın röportajına yöneltilen eleştirilerdeki tespitleri yer yer doğru bulsa da eksik noktaların altını çiziyor: 

  • Konuk alınan kişinin akıl sağlığında bazı sorunlar olduğu, en azından manipülatif davranma eğilimi içerisinde olduğu bilinerek kendisine söz hakkı verilmesini gazetecilik etiğine aykırı bulmanın sınırlarını nereden çizeceğiz? Böylesi bir kadının hikâyesini (eğer gerçekten oysa) bir dizinin parçası hâline getirmek ne kadar etik misal?

Gül Esra Atalay: Diziye “etik” deyip röportajı yargılamak ne kadar doğru?

Üsküdar Üniversitesi’nde Yeni Medya sosyolojisi, sosyal medya ve toplum gibi alanlarda dersler veren iletişim akademisyeni Doç Dr. Gül Esra Atalay, Fiona Harvey röportajının eleştirildiği noktalardan dizinin kendisinin de eleştirilmesi gerektiğini söylüyor. 

Dizinin Gadd ve Harvey arasında her ne yaşanmışsa bunu tek taraflı bir bakış açısıyla izleyiciye aktardığını ifade eden Atalay; karşılıklı sınır ihlalleri, hastalıklı bağlanma stilleri ve duygusal gelgitlerle dolu bir ilişkiyi yalnızca Gadd’ın perspektifinden izlediğimizin altını çiziyor. Buradan yola çıkarak, “Gerçek Martha” olarak işaret edilen Harvey’e kendisini ifade etmesi için ses vermenin gerekli bir davranış olduğunu söylüyor Atalay şöyle diyor: 

  • Hangi etik kurala dayanarak Netflix’in yaptığı dizi ve iddialarını doğru, Piers Morgan ve konuğununkileri yanlış olarak etiketliyoruz? Bu soruyu sorarsak Piers Morgan’ın çok izleneceği kesin olan böyle bir röportajı yayına taşıması izlenme sayılarından elde edeceği çıkara artı olarak gazetecilik açısından doğru ve gerekli görünüyor. Üstelik dizide “Martha” hapis cezası almış, başka bir deyişle suçu ispatlanmış gibi gösterilse de gerçek hayatta bunu doğrulayan bir bilgiye henüz ulaşılamadı. Fiona Harvey de bunun gerçek olmadığını belirtiyor. Dolayısıyla Piers Morgan’ın bir suçluya, bir ısrarlı takipçiye mikrofon uzattığı yönündeki eleştiriler de boşa düşüyor. 
Soldan sağa: Yasemin İnceoğlu, Gül Esra Atalay ve Şenay Aydemir

“Netflix’in hikâye anlatıcılığındaki sorumluluğu göz ardı edilmemeli”

Yasemin İnceoğlu da Netflix’in ve diğer medya platformlarının hikâye anlatımını etik hususlarla dengelemek ve bireylerin haklarına saygı gösterme konusundaki görevlerinden bahsediyor: 

  • Bu olay, medya kuruluşlarının ve içerik platformlarının gelecekte daha dikkatli ve özenli davranmaları gerektiğini bir kez daha göstermektedir. Medyanın sesi duyulmayanların sesini duyurmak kadar, savunmasızları koruma görevi de vardır. Bu durumda en büyük güç ve sorumluluk Netflix’tedir. Aslında ortada iki savunmasız ve mağdur insan var: biri zengin ve ünlü oldu, diğeri ise herkesin önünde küçümsendi ve alay konusu oldu.

“Mesele içerik üretmek değil, gazetecilik yapmak olmalı”

Halkın merakını, dikkatini üzerinde toplayan her olay, kişi ya da kurumun haber konusu olmasının doğal olduğunu söyleyen Şenay Aydemir, önemli olanın gazeteciliğin sınırları içerisinde kalmak olduğuna dikkat çekiyor: 

  • Böylesine popüler bir dizinin ana kahramanının hikâyesinin kendisinden ilhamla yaratıldığını söyleyen birisi kuşkusuz haber konusudur. Ama bunu nasıl ele alacağınız, hangi soruları sorup hangilerini sormayacağınız, varmak istediğiniz yer gazeteciliğin sınırlarını belirler. Aynı kişiyi üç farklı gazetecinin karşısına oturtun üç farklı röportaj çıkması gerekir! Gerekir diyorum çünkü bugün bütün röportajlar birbirinin aynısı. Fabrikasyon bir üretim söz konusu. 
  • Okurun neyi öğrenmek istediğine dair kararı verebileceğine inandırılmış bir “müdür” tayfası ve buna biat etmiş bir gazeteci kuşağı egemen hâle geldi. 1990’lar ve 2000’lerin başında ana akım gazetelerde sürekli aynı kişilerin aynı şeyleri söyleyen röportajları olurdu. Çoğunlukla popüler tipler… Bugün YouTube’a bakın, fenomenler, çok tıklananlar durmadan birbirlerini konuk ediyorlar. Birbirlerine aynı soruları sorup duruyorlar.

Antagonistle röportaj: Mesafeyi korumak ne kadar mümkün? 

Kurgu içeriklerde ana karakteri (protagonist) engellemeye çalışan karaktere, antagonist (karşı kişi) deniliyor. Baby Reindeer örneğinde Martha (ya da/ve Fiona Harvey) bir antagonist olarak gösteriliyor. Gerçeğe dayandığı iddia edilen kurgunun yeniden gerçek hayata uzanmasıyla yapılan “Martha” röportajı da bu yüzden bir gazetecinin bir antagonistle görüşmesine dönüşüyor.

Baby Reindeer dizisinin tanıtım görsellerinden biri

Gül Esra Atalay, bu türden röportajlara, profesyonellik ve mesafe üzerinden bakıyor: 

  • Gazeteci görüşme yaptığı kişilerle arasına kat edilmeyen profesyonel bir mesafe bırakmalı. Profesyonelliği bozacak gereksiz samimiyet, hitap ve ifadelerden kaçınmalı. Sorular yönlendirici ve gazetecinin kendi inanç ve düşüncelerini kapsar nitelikte olmamalı. Eğer bir “antagoniste” söz hakkı verilecekse bu toplum yararı gözetecek şekilde olmalı. Suçu ispatlanmış biriyle görüşülüyorsa örneğin, bu söz konusu suçtan duyulan pişmanlık ve bu bağlamda yaşanılan olumsuz deneyimlere odaklanabilir.

Gazeteci “markalaşınca” içerik de PR malzemesi olabiliyor

Şenay Aydemir ise röportajlarda profesyonel mesafe ve tarafsızlık ilkesinin pratikte pek de mümkün olmadığı görüşünde: 

  • Gazetecilerin konukla ilişkilenmesi meselesi günümüzde çok netameli bir hâle geldi. Gazetecilerin kendisini birer “marka” haline getirmesinin salık verildiği çağda, o markanın başka mühim markalarla yan yana olması değerini artırıyor kuşkusuz. Örneğin, benim alanımdan söyleyecek olursak yönetmenlerle, oyuncularla, yazarlarla oturup kalkmaya başladığınızda “ünlü” bir gazeteci olabilirsiniz. Ama haber alanınıza dair mesafeniz kaybolur. Başka alanlarda dair gözlemlerim bana kalsın ama kültür sanat gazeteciliğindeki en büyük sorunun bu alanda üreten, yaratan ve konuşan insanlarla alana dair haber/ eleştiri/röportaj üretenler arasındaki mesafenin korunamaması. Bu da alandaki içeriklerin çoğunun PR malzemesine dönüşmesine neden oluyor. 

Son olarak, Şenay Aydemir’e “Gerçek Martha” Fiona Harvey ile röportaj yapma şansı olsaydı bu şansı kullanıp kullanmayacağını sorduk. Aydemir’in yanıtı net: “Elbette yapardım!”  Aydemir, gerekçelerini ise şöyle açıklıyor: 

  • İddiasını köpürtmek için değil, doğru olup olmadığını ortaya çıkarmak için röportaj yapardım. Ama buradaki televizyon şovunda iddianın kendisi cezbedici. Gerçeğin bir önemi yok. Hatta gerçek çok daha sıkıcı olabilir. Bütün bu tantanaların sonunda Martha’nın o kadın olup olmadığı çıktı mı ortaya?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Inventing Anna dizisi: Gazetecilik bir temas ve mesafe mesleğidir

Tatilde izleyebileceğiniz 5 gazetecilik dizisi: Succession, After Life ve diğerleri

Yarım Kalan Aşklar, Şahsiyet, Akıncı: Gazeteci gözünden Türk işi gazeteci dizileri

Elizabeth Holmes: Theranos şirketinin yükselişi ve düşüşünden almamız gereken dersler

Haberleri umursayan kaldı mı? The Wire dizisini yaratan gazeteci yazdı

Emel Altay

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon bölümü mezunu. Bir süre dizi setlerinde sanat yönetmeni asistanlığı yaptı. Dergi sektöründe 6 yıl muhabirlik ve editörlük alanlarında dirsek çürüttü. Mart ayında karşılaştırmalı edebiyat yüksek lisansı sevdası ile işinden ayrıldı. O günden beri çeşitli mecralara kültür sanat odaklı içerikler üretiyor.

Journo E-Bülten