Söyleşi

Gazetesini kapatmamak için iki kez banka kredisi çeken genel yayın yönetmeni

Hüsniye Karakoyun
Dersim yerel medyası, 5 Ocak’tan beri kayıp olan Gülistan Doku için son 13 gündür Uzunçayır Barajı’nda devam eden ve dün sonlandırılan arama çalışmalarını aylardır haberleştiriyor. Tunceli Emek de bu haberi yakından takip eden yerel gazetelerden. Peki, tüm Türkiye’nin izlediği bu tür yerel haberler hangi koşullarda yapılıyor?
Tunceli Emek’in sahibi ve genel yayın yönetmeni Hüsniye Karakoyun, salgın döneminde gazetesini kapatmamak ve çalışanlarını işten çıkarmamak için iki kez banka kredisi çekmiş. Uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra istifa edip memleketinin medyadaki gözü ve sesi olmaya karar veren Karakoyun, 10 yıldır Dersim’de gazeteci…
Büyük medya kuruluşlarının çalışan sayısını azalttığı bu dönemde, küçük bir kentte gazetesini hayatta tutma çabasını duyduğumuzda, Hüsniye Hanım’ın hikâyesini herkes öğrensin istedik. “Koşullardan dolayı kimse çalışmadığı hâlde, bütün çalışanlarımın maaşını tam ödedim, sigortalarını tam yatırdım” diyen Karakoyun, gazetesini “ömrü yettiğince” yaşatmak için bir tür “evlilik sözü” vermiş.

Sohbetimizin en başında “Neden” diye soruyorum, “neden zarar etmeyi hatta iflas etmeyi göze alarak yerelde gazetecilik yapmakta ısrar ediyorsunuz?” Yanıtı hayli öğretici:

“Bir şeyi çok sevdiğinizde galiba onun için çözümler de buluyorsunuz. Mesela bu gazete ilk çıkardığımızda haftalıktı, Tunceli’de iki tane matbaa basmak istemiyordu. Altı ay boyunca her hafta Elazığ’a gidip bastırıp getirdim. Sonraları çok düşündüm. Mesela bir sevgilim olsaydı, o aşk uğruna her hafta Elazığ’a gider miydim, diye. O zamanlar yollar da çok kötüydü, virajlar çoktu. Gitmezdim herhalde, ama bu gazete için her hafta gittim. Bu sevgi, bir şeye bağlığınız, onu yaşatma çabanız aslında çözümler üretmenize de neden oluyor.”

‘Zorlukları görüp hiç vazgeçmedim, kendimi duvarlara hapsetmedim’

Hayatı boyunca zorluklarla mücadele ettiğini söyleyen Karakoyun, “Biz 10 kardeştik, sadece ben okudum, koşullarımız o kadar ağırdı ki… Doğal olarak bünyem zorluklara karşı bağışık” diyor. Her mesleğin kendine göre zorlukları olduğunu belirten Hüsniye Hanım şöyle devam ediyor:

“Ama bu zorlukları görüp hiç vazgeçmedim, kendimi duvarlara hapsetmedim. Gazeteyi ilk kurduğumuzda üç ayda almamız gereken resmi ilanı 11 ayda alamadık. Dokuz yılda 11 defa resmi ilanlarımız valilik tarafından durduruldu. Fakat cesaretim hep vardı. Doğaya inanıyorum, doğa mutlaka bir yolunu buluyor ve size gösteriyor.”

Üç kız kardeş matbaayı işletmeye başladı

Tunceli Emek’i kurarken kentte gazeteyi bastıracak matbaa bulamayınca banka kredileriyle kendi matbaalarını da kurmuşlar. Karakoyun, aslında matbaada yaptıkları baskı işleriyle gazeteyi hayatta tuttuklarını, ancak salgın nedeniyle matbaa da kapanınca banka kredisi dışında seçeneğinin kalmadığını söylüyor:

“Tunceli’de gazetemi basmayınca, ahdettim altı ay içinde matbaa kurmaya. Hatta kendime bu sözü nasıl verdiğime kendim bile şaşırdım. Sermayem yoktu, birikimim yoktu. Ama ilginç bir şekilde tesadüflerle, eski bir dost matbaa kurmayı teklif etti. Daha sonra o matbaa sürecinden çekildi. Matbaayı biraz krediyle, biraz da senet yaparak satın aldım. Biz üç kız kardeş matbaayı da böyle işletmeye başladık.”

‘Biraz da şanslıyım’

Bir şeyi çok isteyince hep iyi tesadüflerle bu isteklerine ulaştığını söyleyen Hüsniye Karakoyun, bu yüzden biraz şanslı olduğuna da inanıyor. Matbaanın sahibinin kendilerinden istediği paranın bir kısmını banka kredisiyle, kalanı senet yaparak süreç içinde ödediğini, ancak en çok Dersim gibi bir yerde “kadın başına” matbaacılığa başlamanın önyargısıyla mücadele ettiğini gülerek anlatıyor:

“Yaşımız da çok gençti, insanlar bize inanmıyordu, güvenmiyordu. Ancak biz süreç içinde o kadar güzel işler yaptık ve güzel ilişkiler kurduk ki hem matbaa, hem gazete böyle böyle tutundu. Mesela Çemişgezek bize çok uzaktır ve Çemişgezekliler kolay kolay Tunceli’de iş yaptırmazlar, bütün işlerini Elazığ’da yaparlar ama bizim orada bile yıllardır müşterilerimiz vardır.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – GÜMÜŞHANE’DEN ULUSAL HABER ÇIKARMAK

Gelelim Tunceli Emek’i yaşatmak için, salgın döneminde çekmek zorunda kaldığı banka kredilerine:

‘Ne zaman para biriktirsek teknik donanımı yeniledik’

“Bizde matbaa gazeteyi finanse ediyor, gazete matbaayı. Biri tıkandığında, öteki onu sürüklüyor. Matbaaların kurulması için kanunda belirtilen bazı zorunluluklar var. Matbaa yerini satın almamız gerekti. KOSGEB’e bir proje sunmuştum, kabul edilmişti, o zamanlar 100 bin liralık sıfır faizle kredi çekmiştim. O krediyle makineleri aldık, sık sık yeniledik, ne zaman biraz para biriktirsem hep teknik donanımı yenilemeye çalıştım.”

Çalışanlarına kâr payı dağıtan bir yerel gazete

“Gazete dağıtımının kolaylaşması için de bir araç almıştım. Sonra bir iç mimarla anlaşarak, gazete binasının içini yeniledik. Pandemiye de o yüzden çok hazırlıksız yakalandık. Hep yatırım yaptığımız için hiç birikmiş paramız yoktu. Her şeyden önce aylık zorunlu 42 bin TL giderimiz var. Basın işkolu olduğu için sigorta primlerimiz de yüksek. Ayrıca biz çalışanlarımıza kâr payı dağıtan da bir gazeteyiz. Altı çalışanımız var, kâr yaptığımız zaman yüzde 10’unu personelle paylaşıyoruz. Bir de pandemiden hemen önce üç kişiyi işe almıştım. Hiç kimseyi işten çıkartmak istemedim. Banka kredisi tek seçeneğimdi.”

Hüsniye Karakoyun salgın süreci başladığında koşulları çalışanlarıyla paylaşmış ve onları işten çıkartmayacağını, sonuna kadar direneceğini söylemiş:

“Çalışanlarla 20 Mart’ta bir toplantı yaptım. Dedim ki, eğer bir gün sizi işten çıkarırsam bilin ki ben dibe vurmuşum ve dükkânı kapatıyorum. Ve bu süreçte koşullardan dolayı kimse çalışmadığı halde, bütün çalışanlarımın maaşını tam ödedim, sigortalarını tam yatırdım.”

Bir gazeteciye niye yemek ısmarlanır ki?

Biri 25 bin, diğeri 47 bin olmak üzere iki kredi çektiğini anlatan Hüsniye Karakoyun, haftalarca kimsenin fiilen çalışmadığını, sadece bir çalışanın gidip gazeteyi bastığını anlatıyor. Tunceli Emek’in internet sitesinden yayını devam ediyor. Büyük medyanın bile bu şartları yerine getirmekten imtina ettiğini hatırlattığımda ise şu yanıtı veriyor Hüsniye Karakoyun:

“Ne kadar zengin olursanız o kadar açgözlü oluyorsunuz herhâlde, ben o yüzden zenginleşmekten hep çok korktum. Hatta birlikte çalıştığım arkadaşlara koyduğum kurallar var, yemekli bir toplantıya ya katılmamalarını istiyorum ya da gittiklerinde yedikleri yemeğin parasını ödemelerini. Bir gazeteciye niye yemek ısmarlanır ki? Birinin ısmarladığı pilava kaşık sallarsanız, bir daha onunla ilgili haber yapamazsınız.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – HEDİYE DOLMA KALEMİ ALMALI MI?

Peki, bu kadar uğrunda bedel ödediği gazetesi okurdan ilgi görüyor mu? Tunceli Emek’in tirajını ve net satışını sorduğumda ise biraz da iç geçirerek ondan şu yanıtı alıyorum:

‘Gazete çok basılıyor, hiç satılmıyor’

“Gazete çok basılıyor, hiç satılmıyor. Biz gazeteyi 1000 adet basıyoruz, zaten Basın İlan Kurumu’nun ilan almak için koyduğu 500 adet baskı zorunluluğu var. Bunu yapmazsak resmi ilan hakkımızı kaybediyoruz. Ama biliyorsunuz, bu süreçte her yer kapalı olduğu için resmi ilan da yoktu. Zaten Tunceli küçük bir yer, resmi ilan veren kurum sayısı da çok az. Burada üç yerel gazeteyiz. Daha önce 568 tane abonemiz vardı, ama internetin de yaygınlaşmasıyla abone sayımız 100’e düştü. Çünkü insanlar zaten gazetenin internet sayfasında haberi okuyor ve abone olmaya ihtiyaç duymadıklarını söylüyor. Haklı da buluyorum bu sitemlerini.”

İyi günde, kötü günde…

Bu yüzden gazetesini daha çok ücretsiz dağıttığını söylüyor Hüsniye Karakoyun. “Peki bütün bu zorluklara neden yerelde gazetecilik yapıyorsunuz” diye sohbetin başındaki sorumu yeniden sorduğumda ise ilginç bir yanıt veriyor:

“Benimki evlenirken verilen söz gibi: İyi günde, kötü günde… Bu gazete 10 tane çıksa bile çıkmaya devam edecek. Bir şeyi çok seversiniz ve onun nedeni yoktur. Aşk gibi. Ben bu gazeteyi kurarken, demiştim ki, ömrümün sonuna kadar… Ömrüm yettiğince ayakta tutmaya çalışacağım.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – GOOGLE’IN TÜRKİYE’DE DESTEKLEMEYE KARAR VERDİĞİ 5 YEREL GAZETE İLE KONUŞTUK

 

Müjgân Halis

Gazeteciliğe 1995 yılında Evrensel gazetesinde başladı. Daha sonra sırasıyla Radikal gazetesi, Aktüel dergisi, Kanal D, ixir, e-kolay ve Sabah'ta muhabir ve editör olarak çalıştı. Batman'da Kadınlar Ölüyor ve Bu Toprağın Ötekileri adlı iki kitabı var. Hâlen serbest gazeteci olarak çalışıyor.

Journo E-Bülten