‘İngiltere Parlamentosu Dijital, Kültür, Medya ve Spor Komitesi’ 18 aylık bir çalışmanın sonunda dezenformasyon ve ‘yalan haber’ konusundaki final raporunu yayımladı. Sosyal medya şirketlerinin sorumluluklarından çevrimiçi siyasi kampanyaların sınırlarına, demokratik süreçlere karşı dış etkilerden yeni yasal düzenlemelere kadar çokça tespiti ve tavsiyeyi barındıran 108 sayfalık rapordan öne çıkanları derledik:
‘Platformuz’ diyerek sorumluluktan kaçamazlar
– Sosyal medya şirketleri kendilerinin basit birer iletim mecrası olduğu iddiasıyla, mecraları vasıtasıyla yayılan zararlı içerikler ve dezenformasyon konusunda sorumlu olmadıklarını iddia edemezler. Teknoloji şirketlerinin sınıflandırılması konusunda ‘mecra’ ve ‘yayıncı’ dışında yeni bir kategori geliştirilmeli. Böylece teknoloji şirketlerinin sorumluluğu açıkça artırılmalı ve kullanıcıların paylaştığı veya ürettiği zararlı içeriklerden de sorumlu oldukları tespit edilmeli. (Bu noktada Ofcom Direktörü Sharon White, platformlar içerik üretici olmasalar dahi, barındırdıkları içerikler ve reklam servisleri vasıtasıyla kullanıcılara ulaşan içeriklerden de sorumlu oldukları yönünde görüş iletti.)
Almanya ve Fransa örnek oldu
– Almanya ve Fransa’da benzer örnek yasalar yürürlüğe girdi. Almanya’da 1 yıldan fazladır yürürlükte bulunan kanuna göre (NetzDG olarak biliniyor) teknoloji şirketleri, kendi sitelerinde nefret söylemi barındıran içerikleri 24 saat içinde kaldırmazsa 20 milyon Euro’luk cezayla karşı karşıya kalıyor. Bu yasal zorlama dolayısıyla da Facebook’un dünyadaki her altı moderatöründen biri Almanya’da çalışıyor.
– Fransa’da ise kısa süre önce yürürlüğe giren bir yasa kapsamında, mahkemeler, seçim dönemlerinde dezenformasyon yaydığına kanaat getirdikleri çevrimiçi bir içeriğin kaldırılmasına hükmedebiliyor. Kanun aynı zamanda kullanıcıların, kişisel verilerinin nasıl kullanıldığının açık, anlaşılır ve şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesini de zorunlu kılıyor. Fransa’daki yasanın ihlâli hâlindeyse 1 yıla kadar hapis cezası ve 75 bin Euro’luk para cezası söz konusu.
Facebook yasayı çiğnediğinin farkındaydı
– Cambridge Analytica skandalının ortaya çıkmasının esas sebebi Facebook’un veri politikasıdır. Eğer Facebook, ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC)’nun kendisi aleyhine 2011’de aldığı karar doğrultusunda kullanıcı verilerini korumak için daha hızlı koruyucu hamleler yapsaydı muhtemelen bu tip bir skandalla karşılaşılmayacaktı. Facebook, Six4Three davasında sunulan kanıtların da gösterdiği üzere FTC mevzuatını açıkça ihlâl etti. Enformasyon Komiseri’nin Komite’ye verdiği bilgilere göre Facebook, güven tesis etmek için iş modelini büyük oranda değiştirmeli. Six4Three davasında edinilen belgelere göre Facebook bilerek ve isteyerek veri güvenliğini ve rekabet yasasını çiğnedi. Enformasyon Komiserliği Ofisi tarafından, Facebook’un kullanıcı verilerini, kullanıcıların arkadaşlarının verilerini ve verileri ‘karşılıklı’ paylaşma verilerini nasıl kullandığı konusunda detaylı bir soruşturma yürütülmeli.
Çevrimiçi reklamlar ve siyasi kampanya ilişkisi
– Siyasi hareketlerin, çevrimiçi kanallarda ve sosyal medya platformlarında yapacağı reklamlara dair üzerinde anlaşılmış terimlerin ve durumların dışında, herhangi bir ödeme olmadan siyasi propaganda yapılabilen ve seçimleri etkileyen Facebook grupları gibi önemli noktaların da rolü ve etkisi göz önünde bulundurulmalı.
– İngiliz seçim mevzuatı, dinamik çevrimiçi reklamcılık ve ekosisteme uyumlu değil. Her an değişen kampanya teknikleri veya mikro hedeflemeli reklamlara daha uyumlu düzenlemeler yapılmalı. Yasaların şu üçünü içermesi gerek:
- Çevrimiçi siyasi reklamların kim tarafından yapıldığına ve parasının kim tarafından ödendiğine dair açık bir bir ibare yer almalı.
- Dijital kampanyalara yapılan ödemeler ayrıca sınıflandırılmalı.
- Kampanyayı yürüten kişi ve kurumların rolü ve sorumlulukları açıkça ortaya konmalı.
Enformasyon Komiserliği Ofisi’nin de önerdiği üzere, çevrimiçi siyasi reklamların kimleri hedeflediği ve kimler tarafından kullanıldığına dair veriler, veri kontrolörleriyle paylaşılmalı.
Dış müdahaleler demokrasinin yumuşak karnı
– Yasama organı, teknolojik gelişmelerle paralel bir şekilde seçim mevzuatını gözden geçirmeli. Seçim ve referandum süreçlerinde dış aktörlerin rollerine dair geçmiş pratikler üzerinde durulmalı ve yasadışı müdahaleler ortaya çıkarılmalı. İngiltere seçimleri için ülke dışından gelebilecek seçim yardımlarının ne kadar olabileceğine dair genel prensipler kabul görse de Seçim Komisyonu herhangi bir kafa karışıklığına yer bırakmayacak şekilde bu konuyu tekrar düzenlemeli.
– Sosyal medya üzerinden kimin yönettiği belli olmayan sayfa ve gruplar siyasi kampanyalar için risk oluşturuyor. Örneğin, Facebook’ta kimlerin yönettiği belli olmayan ve gerçek dışı bilgiler yayan, politik kara propaganda yapan sayfalar Facebook tarafından kapatıldığı an başka isimle anında tekrar açılıyor. Bu tip durumlarla nasıl başa çıkılabileceği konusunun detaylıca tartışılması şart.
– 2014’teki İskoç Referandumu, 2016’daki İngiltere Referandumu (Brexit) ve 2017’deki seçimler öncesindeki dezenformasyon yayılımı ve Rus etkisi üzerine İngiliz Hükümeti detaylı ve bağımsız bir araştırma başlatılmasına ön ayak olmalı.
Uluslararası kurullar oluşturulmalı
– Tıpkı televizyon ve radyo yayıncılığı için uygulanan yayıncılık kuralları gibi, çevrimiçi kanallar ve sosyal medya için de teknoloji şirketlerinin yasadışı ve zararlı içeriklere karşı hızlıca harekete geçmesi için düzenleyici mevzuat oluşturulmalı. Etik kuralların uygulanıp uygulanmadığı bağımsız bir kurul tarafından denetlenmeli. Oluşturulan yasal mevzuata uymadığı bağımsız denetmenlerce tespit edilen şirketlere ağır cezalar verilmeli.