Teknolojinin gelişmesiyle gazetecilik pratikleri de, finans modelleri de değişiyor. Öne çıkan modellerden biri de kitlesel fonlama.
Doç. Dr. Suncem Koçer ile gazetecilik ve kitlesel fonlama üzerine konuştuk. Koçer, kendisini iletişim ve medya antropoloğu olarak tanımlıyor. Kadir Has Üniversitesi’nde görev yapan Koçer, akademisyenliğin yanı sıra bir dönem İMC TV ve Evrensel gazetesinde medya üretim süreçlerine dahil olmuş.
Koçer, kitlesel fonlamayı şöyle tanımlıyor: “Kitlesel fonlama en genel tanımıyla bir ürünün, bir projenin, bir sürecin, bir toplumsal sürecin genel olarak küçük küçük miktarlarda fonlarla ama bir kitle tarafından fonlanması demek.”
Günümüzde daha çok çevrimiçi fonlamadan bahsedildiğini belirten Koçer, kitlesel fonlama kavramının ilk olarak 2006 yılında bir gazeteci tarafından ortaya atılan “kitlesel kaynak” (crowdsourcing) kavramı ile birlikte geliştiğini söylüyor. Koçer, medya alanındaki birçok üretimin kitlesel fonlama ile hayata geçirildiğine dikkat çekerek, “Mesela Amerika’nın kamusal yayıncılık yapan radyosu NPR yıllardır telefon üzerinden dönem dönem pratik olarak fon topluyor dinleyicilerinden. Bu da bir kitlesel fonlama örneği” diyor.
Kitlesel fonlamada iki büyük platform var
Koçer, küresel olarak onlarca kitlesel fonlama platformunun bulunduğunu belirterek şöyle anlatıyor: “Bugün küresel anlamda iki büyük kitlesel fonlama platformu var. Indiegogo ve Kickstarter. Bunlar kitlesel fonlama dünyasını ele geçirmiş durumda diyebiliriz. Bu platformlar üzerinden projeleri kitlelere ulaştırmakla yapılabiliyor kitlesel fonlama. Ama tabii yerel platformlar da var. Diyelim ki bir gazetecilik projeniz var. Bunu bu platformlarda bir sayfa açıp ortaya koyuyorsunuz ve bir kampanya yürütüyorsunuz. Okuyucu kitlenizden, sizi desteklemesini istediğiniz kitleden fon istiyorsunuz. Bu fon isteme meselesini de türlü şekillerde yapabilirsiniz. Fikirlerinizi ve gazetecilik projenizi dolaşıma sokarak, sosyal medyada dolaştırarak, farklı işbirlikleri kurarak, bunun kitlelere ulaşmasını sağlayarak, yani aslında işin özü bir kampanya yürüterek yapabilirsiniz.”
Kitlesel fonlama eşik bekçilerini aradan kaldırıyor
Koçer, kitlesel fonlamanın avantajlarına da değiniyor: “Kitlesel fonlama kültürel üretim alanlarında ve gazetecilikte ‘gatekeeper’ dediğimiz kapı tutucuları aradan kaldırıyor. Kitleler ile kültürel üreticilerin doğrudan temas ederek bir araya gelmesini sağlıyor.” Koçer, öte yandan kitlesel fonlamanın başarıya ulaşmasının kolay olmadığından bahsediyor.
Kitlesel fonlama sürdürülebilir olmalı
Koçer’e göre kitlesel fonlama için sürdürülebilirlik önemli: “Diyelim ki Indiegogo’da ya da Kickstarter’da bir hedef koydunuz. O hedefi tutturduğunuzu varsayalım. Belli bir süre sizi fonlayacak meblağa eriştiniz ama nasıl sürdüreceksiniz? Devam ettirilebilir bir takım modeller üzerine finans gelir modelinizi oluşturmanız gerekiyor. Belirlediğiniz finans modeli stratejik düşünmeyi gerektiren ve gazetecilik özelinde sizin projenizin, gazetecilik projenizin felsefesini tamamlayacak bir şey ise çalışır. Gazetecilik ile ilgili tahayyülünüz ile denk düşmüyorsa çok sürdürülebilir değildir. Ama denk düşüyorsa ve felsefesi örtüşüyorsa o zaman sürdürülebilir hâle geliyor.”
İlk örnek Gezi döneminde New York Times’a verilen ilan
Koçer, kitlesel fonlamanın Türkiye’deki sürecini ise şöyle anlatıyor: “Türkiye’de kitlesel fonlama lafının ilk dolaşıma girmesi Gezi döneminde, 2013 yılında olmuştu. The New York Times’a bir ilan verilmişti Amerika’daki birtakım Türkiye kökenli insanlar tarafından. Tam sayfa bir ilandı ve o ilanda ‘medya görmüyor olanları, sokaktaki insanları, milyonları. Biz bunu yurttaşlar olarak kabul etmiyoruz’ diye bir ifade vardı. The New York Times’a ilan vermek ucuz bir şey değil ve bu ilan kitlesel olarak fonlanmıştı. Bu ilan sosyal medyada dolaşıma girdikçe kitlesel fonlama da o şekilde dolaşıma girdi, yaygınlaştı. Ondan önce ise birtakım belgesel filmler bu yöntemi kullanıyordu. Ekümenopolis bunlardan biri. Daha sonra Can Candan’ın Benim Çocuğum belgeseli var kitlesel fonlama ile fonlanmış ya da kitlesel fonlama kampanyasını bir halkla ilişkiler kampanyası olarak kullanabilmiş bir belgesel. Yine Gezi döneminden hemen sonra T24’ün okur fonu kampanyası akıllara gelebilir. Gazetecilik alanında etkili kampanyalardan biriydi. Ortaya koyduğu video bölümünün açılması için 100 bin liralık bir hedef vardı. O hedef tutturulmuştu. Gezi’nin rüzgarıyla insanlar biraz gerçek gazeteciliğe hasretken gönüllü olmuşlardı ve fon toplanabilmişti. Bunlar akla gelen en önemli kampanyalar Türkiye’de.”
The Correspondent 2 buçuk milyon dolar topladı
Kültürel üretim alanında da kitlesel fonlamanın kullanıldığını belirten Koçer, gazetecilik alanında ise 2010’dan günümüze kadar yükselen bir grafikten bahsediyor. Koçer, Kickstarter platformunun verilerine bakıldığında gazetecilik projelerinin fonlanmasında epey bir artış görüldüğüne dikkat çekerken şunları söylüyor: “Mesela The Correspondent gibi, Krautreporter gibi, Republik gibi, İsviçre’de birtakım gazetecilik projeleri gibi çok ciddi meblağların kitlesel fonlama ile toplanması meselesi var son yıllarda. The Correspondent herhalde en bilinen örnek. Çünkü 2 buçuk milyon dolar topladılar en son yürüttükleri kampanyada. 2013’te ilk olarak Hollanda’dan yola çıkıyor The Correspondent. 1.7 milyon dolar o zaman topluyorlar. Ve 50 bin üye ediniyorlar. Bir üyelik sistemi ile devam ediyorlar. Sürdürülebilir bir model geliştiriyorlar ve İngilizce versiyonu da yayına girecek yakında. 2 buçuk milyon dolar da onun için toplamayı başardılar. Felsefesinin örtüşmesi mevzusu bu örnekte mevcut.”
Gazetecilik kampanyalarının yüzde 37’si başarılı oldu
Koçer, 2018 yılında Kickstarter’da gazetecilik alanında rekor sayıda kampanya yürütüldüğünü belirterek, bu kampanyaların ise sadece yüzde 37’sinin başarılı olduğu bilgisini paylaşıyor. Türkiye’de sinema projelerinde de kitlesel fonlamanın sıklıkla kullanıldığını vurgulayan Koçer, bunun sebebini ise şu ifadelerle anlatıyor: “Kültür Bakanlığı’nın fonları iyice sınırlı hale gelince ve herkese çok açık olmamaya başlayınca bağımsız yapımcılar kitlesel fonlamaya yöneliyorlar. Kısa filmciler zaten her zaman orada. Bütün herkese açık olması gereken kamusal kaynakların herkese açık olmamasıyla ilgili bir süreç var.”
Koçer, gazetecilik alanına ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Diğer yandan gazetecilik özelinde internetin ve Facebook’un, Google’ın getirdiği sorunsalların karşısında bir alternatif olarak kitlesel fonlama var. Artık Facebook, Google gibi yerler gelirleri tekelinde topluyor. Dijital ortamda gazetecilik üzerinden gelir kazanmak iyice zorlaşıyor. O yüzden de bir alternatif gibi görünüyor.”
Gazeteci kitlesel fonlama ile haberi okuyucuya öneriyor
Kitlesel fonlamanın artarak devam ettiğini belirten Koçer, gazetecilik alanındaki pozitif ve negatif etkilerini ise şöyle anlatıyor: “Pozitif etkilerinden biri muhabirin, gazetecinin haberini editöre değil okuyucuya önermesi. Böyle bir tahayyül mekanizması içinde olması. Yani ‘gatekeeper’ dediğimiz kişilerin biraz işlevini kaybetmesi. Burada doğrudan editörlere yönelik bir şey yok. Türkiye özelinde düşünecek olursanız muhabir için çok önemli görünen bir haber, haber merkezine takılabiliyor. İşlenmesinin önüne geçilebiliyor böyle kutuplu bir sansür ortamında.”
Gazeteciler popülerlik yarışına mı giriyor?
Koçer, kitlesel fonlamanın olumsuz taraflarına da işaret ederek şunları söylüyor: “Gazeteciler hikayelerini, haber önerilerini veya platformlarını okuyucuya yönelik ortaya koyduklarında aslında bir popülerlik yarışına mı giriyorlar? Türkiye özelinde düşünecek olursak bu kadar kutuplaşmış haber ortamında, medya ortamında aslında insanlar neyi fonluyor? Gerçekten haberi mi yoksa o kutuplardaki ideolojileri, birtakım siyasal angajmanları ve performansları mı fonluyorlar?”
Koçer, her zaman için bir bağımsızlık tartışması olduğunu da belirterek şunları söylüyor: “Bu sefer gazeteci fon verene yani okuyucuya mı bir bağlılık duyuyor? Onun hoşuna gidecek haberlere mi daha çok eğilmeye başlıyor? Hem negatif hem de pozitif taraflarından düşünülmesi gereken bir etki alanı olduğunu söyleyebiliriz.”
Bir kitlesel fonlama pratiği: Benim Çocuğum
Kitlesel fonlamanın kullanıldığı Can Candan’ın “Benim Çocuğum” belgeselinden örnekler veren Koçer, belgeselin kampanya sürecine ve sonrasına ilişkin şu ifadelerde bulunuyor: “Can Candan’ın belgeseli Benim Çocuğum aslında ortaya koyduğu hedefi kitlesel fonlama ile tutturamadı. Ama Benim Çocuğum bence Türkiye’deki en başarılı kitlesel fonlama kampanyalarından birini gerçekleştirdi. Neden? Kampanya sürecini bir halkla ilişkiler kampanyası sürecine dönüştürmeyi başardı. Birtakım koalisyonlar kurmanın aracı haline getirdi. Sosyal medyada kitlesel fonlama kampanyası dolaştıkça Benim Çocuğum’un iletişim ekibi LGBTİ+ aileler ile ilgili, LGBTİ+ bireyler ile ilgili, bunun toplumsallığı ile ilgili konu başlıkları açabildiler farklı mecralarda. Sosyal medyada görünür oldukça ana akım medyada da görünür olmanın yollarını zorladılar ve farklı fon vericilerden de başarıyla fon elde ettiler.”
Koçer, kitlesel fonlama kampanyasını kamuoyunu oluşturmaya yönelik bir taktikler bütünü olarak yapmanın önemine değinerek, başarılı olmak için şu sorulara odaklanılması gerektiğini söylüyor: “Nasıl ilişkiler geliştirilebilir? Nasıl kamuoyu oluşturulabilir? Onlara nasıl ulaşılabilir?”
Kitlesel fonlama kampanyasında püf noktaları neler?
Koçer, kitlesel fonlama kampanyasındaki püf noktaları ise şu sözlerle açıklıyor: “Gerçekçi bir hedef kitlesi ve meblağ olarak gerçekçi bir meblağ belirlemek gerekiyor. Çünkü ulaşılan kitlenin sadece yüzde 5’i katkıda bulunuyor. En küçük miktarı hedeflemek gerekiyor ama ihtiyaç olanından da azını belirlememek lazım. Kampanya daha başlamadan kitleyi oluşturmaya başlamak ve onun üzerinden ilerlemek önemli. Kitlesel fonlamayı yekûnde bir iletişim işi olarak görmek gibi püf noktalar var. Gazeteciler iletişimde her zaman çok etkili olmayabiliyorlar. Çünkü işlerinin gereği olarak sorgulayıcı oluyorlar. Ama bu işte biraz da bu süreci diyaloğa çevirmek önemli.”
Şeffaf ilişkiler oluşturulmalı
Kitlesel fonlama kampanyalarının şeffaflık konusuna da değinen Koçer, The Correspondent örneği üzerinden şunları söylüyor: “Milyon dolarlar topladı ve 50 binin üzerinde üyelik sağladılar çok kısa bir zamanda. Çok özgün bir kampanya ve proje yürüttüler. Ama şu an periyodik olarak güncel biçimde aldıkları meblağları nasıl harcadıklarını çok anlaşılır bir görsel tasarım ile paylaşıyorlar. Neyi nereye kullandıklarını, kimin maaşının ne kadarının nereden geldiğini, bütün finans modellerini erişilir ve açık bir şekilde paylaşıyorlar. Kitlesel fonlamanın ikincil bir faydasının bu şeffaf ilişkinin oluşturulması olduğunu düşünüyorum.”
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: KİTLESEL KAYNAKLI GAZETECİLİK İÇİN BEACON’IN YENİLGİSİ NE ANLAMA GELİYOR?