Bir yandan medyada çalışıp bir yandan da ünlülerin ‘PR’ını yapanların sayısı son dönemde artış gösterdi. Hem gazetecilik hem de halkla ilişkiler camiası bu duruma tepki gösteriyor.
Deneyimli gazeteciler, halkla ilişkiler uzmanları, basın danışmanları ve menajerlerle, magazin haberciliğindeki etik sorununu masaya yatırdık.
Uzmanlara göre bu alanda yaşanan sorunlar, “birkaç kendini bilmez gazetecinin” bireysel hataları olmakla kalmıyor; yapısal eksik ve yanlışlar nedeniyle giderek derinleşiyor.
Haber görünümü verilmiş reklamlara ve halkla ilişkiler mesajlarına, ekonomiden spora dek gazeteciliğin her alanında rastlanıyor. Magazin de bunlardan biri.
Dost meclislerinde medyanın hâlinden ve ekonomik koşullardan yakınıp “Geçinemiyoruz” diyen birçok magazin gazetecisi; ünlü isimlerin, etkinliklerin veya mekânların ‘PR’ını (halkla ilişkiler) ve gizli reklamını yaparak “ek gelir” elde ediyor.
Medya etiğini ihlal eden magazin “haberlerini” uzmanlarla konuştuk. Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) Yönetim Kurulu Başkanı İpek Özgüden Özen, “İki meslek grubunun da aynı anda gazetecilik ve halkla ilişkiler ve iletişim yönetimi danışmanlığı yapmaları normalmiş gibi gözükse de haksız rekabet şartları oluşturması nedeniyle etik değerleri sorgulatabiliyor” dedi.
Deneyimli gazeteci ve okur temsilcisi Faruk Bildirici, bu soruna karşı sessiz kalınmaması gerektiğini düşünüyor. Konuştuğumuz halkla ilişkiler profesyonelleri ve menajerler de durumdan rahatsız. Eski bir magazin muhabiri ise “Magazinciler için etik pek önemli değil” diyerek perde arkasındakileri anlattı.
Ulusal medyadaki magazin haberlerinde sıkça gözlemlenen etik ihlallerinin birçok yöntemi var. Kimisi bireysel, kimisi organize… Bazen gazeteci görünümlü kişi, desteklediği sanatçı ve oyuncuyu bir haberde olumlu olarak sunup bundan şahsi bir çıkar elde ediyor. Bazen de birçok gazetecinin dâhil olduğu bir ‘havuz’a iletilen PR haberleri çok sayıda yayına dağıtılıyor.
Faruk Bildirici: Magazin gazetecileri, etikten muaf olamaz
Faruk Bildirici’nin, “Gazeteci reklamda aracı olmaz, reklamda oynamaz, reklam yapmaz” sözlerine kulak asan magazin gazetecisini ara ki bulasın! Bildirici’nin bu konudaki yorumlarından bazıları şöyle:
- Magazin gazetecileri, gazetecilik etiğinden muaf olamaz. Salt onlar da değil, hiçbir alanda çalışan gazeteci, kendisini meslek etiğinden soyutlayamaz.
- Gazeteci, haber kaynaklarıyla ilişkilerinde, sosyal medyadaki davranışlarında, daha doğrusu yaşamın tüm alanlarında meslek etiğine uymak zorundadır. Uymadığı takdirde hem kendisinin güvenilirliğine, hem de mesleğinin saygınlığına zarar verir.
- Nitekim bugün Türkiye’de gazeteciliğin meslekler arasındaki saygınlık sıralamasında en altlara düşmesi de içinde bulunduğumuz durumu yeterince açıklıyor. Sadece sanatçı PR’ı yapmak da değil, magazin muhabirleri ve yazarlarının gazetecilik görünümü altında gerek yazı ve haberlerinde gerekse sosyal medyada tanıtım/reklam yapmasının da peşine düşülmeli. Zira oradaki tanıtım/reklam faaliyeti daha da açıktan yürütülüyor.
Bildirici’ye göre “medyada asıl sorun, medyanın sahiplik yapılarının değişmesi ve holdingleşmenin ardından serbest piyasanın açık, meşru, yaygın bir tanıtım ve alanı hâline gelmesiyle başladı. Patronun ticari çıkarlarını korumak ve kollamak ne kadar meşru görülüyorsa, piyasanın diğer aktörlerinin tanıtımı ve reklamı da o kadar doğal algılanır oldu.”
“Sanatçılar kendi aralarında medya kuruluşlarını parselliyorlar”
Medya kuruluşlarının, gazetecilik görünümü altında tanıtım ve reklamı kurumsal olarak yapmaya başlaması üzerine kimi gazetecilerin de bireysel olarak haber kaynaklarıyla benzer ilişkiler geliştirdiğini belirten Bildirici şu örneği veriyor:
- Kültür-sanat ve magazin alanı da bu ilişkilerin rahatlıkla, yarı-legal biçimde sürdürüldüğü alanlardan biri. Artık biliyoruz ki bir sanatçı ile söyleşi yapıldığında onun albümü çıkmak üzeredir! Ya da bir edebiyatçı ile ilgili haber yapılmışsa onun da kitabı piyasaya sürülmek üzeredir! Yani gazetecilik kaygıları, haber değeri üzerinden yürütülen bir söyleşi/haber faaliyeti değil, doğrudan piyasa ve ticari çıkarlar için sürdürülen bir çaba söz konusudur.
- Ekonomi alanında nasıl ölçüsüz biçimde yapılıyorsa bu tür bir gazetecilik, magazin alanında da giderek daha pervasız biçimde yapılıyor. Sanatçılar kendi aralarında medya kuruluşlarını parselliyorlar; ne yaparlarsa orada haber oluyorlar. Tabii bunun karşılığını da veriyorlar.
- Kuşkusuz bütün magazin medyasını suçlamak mümkün değil. Ancak kimi magazin yazar ve muhabirlerinin de özel bir yakınlık içinde oldukları magazin karakterleri söz konusu. Hatta kimileri, bu faaliyeti sosyal medyada açıktan yürütüyorlar…
“Magazin servisi şeflerinden habersiz yapılamaz”
“Etiği çiğneyen gazetecilerin PR yapmasının önüne geçmek mümkün mü” sorusuna da cevap veren Bildirici şunları söylüyor:
- Bu kadar aleni biçimde yapılan bir tanıtım ve reklam faaliyetinin kurumlardan, özellikle de magazin servisi şeflerinden bağımsız ve habersiz yapılabilmesi mümkün mü? Bence değil. Zaten kimi magazin servislerinin ürettikleri içeriklere baktığınızda sürdürülen ilişkinin özellikle servis şeflerinin denetimi ve hatta yönlendirmesi ve işbirliği içinde yapıldığını anlıyorsunuz.
- Günümüzde gazetecilerin büyük bölümünün düşük aylıklarla çalıştıkları hepimizin malumu. Üstelik magazin muhabirleri oldukça zorlu koşullarda, geceler boyu çalışıyorlar çoğu zaman. Emeklerinin karşılığını tam olarak alabildikleri de söylenemez. Durum böyleyken kimileri, yan yollara saparak gelirlerini artırıyor. Onlara yapılan ne kadar haksızlık olursa olsun, etik dışı yöntemlere başvurulması doğru olamaz, haklı görülemez.
Bildirici’ye göre bu sorunun çözülmesi için medyanın ve basın basın meslek örgütlerinin iç denetiminin yanı sıra halkla ilişkilercilerin tepkisi de önemli. Bildirici, “Basın ve iletişim danışmanları, gazetecilerin ünlülerin kimi zaman da ünlü hâle getirdikleri ünsüzlerin PR’ını yapıyor ve onlar da bunu kimin yaptığını biliyorsa sessiz kalmamalı. İsim ve somut örneklerle açıklamalı, peşine düşmeli” diyor.
İpek Özgüden Özen: Hem gazeteci hem danışman olanlar var
Nitekim halkla ilişkiler camiası da durumdan rahatsız. İletişim hizmetleri yürüten ve marka yönetimini sağlayan kişi ve kurumlar da magazin medyasındaki etik ihlallerinden olumsuz etkileniyor.
TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı İpek Özgüden Özen durumu şöyle özetliyor:
- Son yıllarda her alanda olduğu gibi medya ve halkla ilişkiler alanında da bir dönüşüm var. Bazı sınırlar her sektörde olduğu ya da olabileceği gibi belirsizleşmeye başladı. Pandemi sonrası işin geleceği, yaşamın geleceği gibi endişeler nedeni ile kişiler birden fazla işte çalışarak kendilerine yeni gelir kaynakları oluşturmak durumda kaldı.
- Gazetecilerden halkla ilişkiler ve iletişim yönetimi danışmanlığına geçenler, iletişimden gazeteciliğe geçenler ya da her ikisini birden yapanlar var. İş Kanunu’nda, çalışanların asıl işinin dışında ikinci bir işte çalışmasını engelleyen bir hüküm bulunmuyor. Ancak, çalışanın birden fazla yerde çalışması ile ilgili: “Sadakat borcu oluşturuyor” şeklinde bir tanım var.
- Her iki meslek grubunun da aynı anda gazetecilik ve halkla ilişkiler ve iletişim yönetimi danışmanlığı yapmaları bu kapsamda normalmiş gibi gözükse de taraf olunması ve haksız rekabet şartları oluşması nedeniyle etik değerleri sorgulatabiliyor.
“Etik değerlerimizi sektöre benimsetmek için çalışıyoruz”
Etik değerlerin önemini vurgulayan Özen, “Her sektörde olduğu gibi bizim sektörlerimizde de istemediğimiz durumlarla karşılaşabiliyoruz. Bunun önüne geçmek için sivil toplum kuruluşları olarak etik değerlerimizi sektörlerimize benimsetmek, hatırlatmak ve iş yapış biçimlerinin içine dâhil etmek için çalışmalar yapıyoruz” diyor.
Gazetecilik ile halkla ilişkiler ve iletişim yönetimi danışmanlığının birbirine karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Özen şöyle devam ediyor:
- Halkla ilişkiler, karşılıklı güveni oluşturan, geliştiren ve bu ilişkiyi sürdürülebilir kılan bir yönetim fonksiyonudur. Aynı zamanda şimdiki zamanın ötesinde yaratılmak istenen etkileri yönetir ve geleceğe değer katar. Buradan hareketle değer yaratmak, güven oluşturmak ve öngörü sahibi olmak iletişim profesyonelleri için çok önemli bir yetkinliktir.
- İletişim çok önemli bir güç ve mesleğimiz bu gücün farkına vararak, toplum yararına çalışmalar yapan, şeffaf ve etik değerleri ilke edinen bir disiplin hâline gelmiştir. Halkla ilişkiler cephesinde yaşanan dönüşümün bir düşünce liderliğine doğru evrildiği de yadsınamaz bir gerçek.
Zafer Dinçer: Bazılarını tanıyorum, iki kelimeyi bir araya getiremiyorlar
Daha önce Sabah, Milliyet, ATV, TGRT, Show Tv ve Star TV gibi kurumlarda muhabirlik yapan ve sürekli basın kartı sahibi olan deneyimli gazeteci Zafer Dinçer, hem gazetecilik hem PR alanında faaliyet gösterip medya etiğini ihlal edenlerin aslında her iki alanda da yetkin olmadığını vurguluyor.
“PR yapan bazı kişileri görüyorum, tanıyorum. İnanın, iki kelimeyi bir araya getiremiyorlar. İnsanların parasını alıp sadece yerel gazetelerde 2-3 internet sitesinde haber yayımlatıp kayboluyorlar. Herkesin işini yapması gerekiyor” diyen Dinçer şöyle devam ediyor:
- 38 yılımı yazılı ve görsel basına verdim. Eli kalem tutmayan, iki lafı bir araya getiremeyenlerin ortada dolaşması üzücü. Magazin adına sözüm ona sanatçı diyerek öyle insanların haberi yapılıyor ki, kendini sanata adamış sanatçı haklı olarak inciniyor.
Eski bir magazin muhabiri: İfşa etseniz de kalıcı çözüm olmaz
Daha önce Habertürk gazetesinin magazin ekinde çalışmış, ismini vermek istemeyen bir muhabir, son dönemde iletişim danışmanlığı yapıyor. Medyadaki sorunlu durumun kendi işlerini etkilediğini belirten bu eski muhabir şöyle diyor:
- Özellikle oyuncular haberlerinin medyada daha fazla ve istediği gibi çıkması için sahadaki muhabiri tercih ediyor. Hem ekonomik olarak daha uygun, hem kendini daha da sağlama alıyor.
- Muhabirle pazarlık yapan o ünlüler asla sarhoş veya makyajsız yakalanmaz. Eşini aldatıyor diyelim, yine yakalanmaz. Bu durumda basın etiği hiçe sayılmış oluyor. Bu gazeteciler ifşa edilse bile kalıcı bir çözüm olmaz gibime geliyor.
“Basın sektöründe en az maaşı magazin muhabirleri alıyor”
Ona göre, rekabetin azaldığı medya sektöründe magazin alanında da kaliteyle birlikte resmi gelirler düştü. “Yapılan iş stresli ve yorucu. Şu an basın sektöründe en az maaşı magazin muhabirleri alıyor. Ama gazetelerin toplantılarında, ‘Manşetlik haber var mı?’ diye rahatça soruluyor. Kurumların şartları iyileştirmesi gerekiyor” diyen gazeteci, etik bilinci olmayan bazı magazin habercilerinin, “iletişim ve marka yönetiminde çok büyük iyi paralar olmasa da ek gelir olarak” bu yöntemi uygulamayı başladığını belirtiyor.
Magazin gazeteciliğinin uzun zamandır tartışıldığını ifade eden eski magazin muhabiri, “Bir kısım zaten magazin muhabirliğinin gazetecilik olmadığına inanıyor. Bir kısım ise gazetenin en çok okunan ve en önemli yeri olduğuna inanıyor” diyor ve ekliyor: “Magazinciler için etik pek önemli değil. Hem yapılan ek işlerden hem de sahadaki sorulardan çok net belli oluyor. Muhabir dersine çalışacak ve işine saygı duyacak.”
“Ünlülerin temsilcileri de durumdan memnun değil”
Bugünkü durumdan ünlülerin temsilcileri de memnun değil. Magazin gazetecilerinin etik dışı pratikleri nedeniyle kendi işlerinin de olumsuz etkilendiğini vurgulayan Burak Özçivit’in eski menajeri Hakan Altut, “Bunun önüne geçmek çok zor. Çünkü serbest piyasa dediğimiz bir gerçek var. Medyada çalışıp aynı zamanda PR yapmak herkesin kendi tercihidir. İletişim hizmeti yapan kişilerin burada yapabileceği pek fazla birşey yok” diyor.
İbrahim Tatlıses, Hülya Avşar, Ebru Yaşar ve Yıldız Tilbe gibi ünlülerin eski basın danışmanı Derya Özgeren ise “Hem medyada çalışıp hem de basın danışmanlığı yapan gazetecilerin sayısı arttı. Bizim piyasa işi bilmeyenlerle dolu. ‘Altının değerini sarraf bilir’ derler. O yüzden bu durum benim işlerimi etkilemedi” ifadesini kullanıyor.
“Yaptığınız işin değerini unutmayın”
Mesleğe 1995 yılında Show TV’nin “Çok Özel” programında magazin muhabiri olarak başlayan Ceyda Seçkin, uzun yıllar Kanal D, Star TV ve TGRT’de çeşitli programlarda sunuculuk yaptı.
2009 yılında iletişim danışmanlık şirketi kuran Seçkin şu ayrıma dikkat çekiyor:
- Kurumsal firmalara basın danışmanlığı ya da kurumsal iletişim danışmanlığı yapmak ile ünlü isimlerin PR’ını yapmak birbirinden çok farklı tecrübe gereken işler. Bu sebeple ikisini ayırmak lazım. Ama diyelim ki sanatçı PR’ı da yapıyoruz, bu durumda ben hiçbir gazetecinin benim işime ya da kazancıma engel olabileceğini düşünmüyorum.
- Eğer ben ünlü bir isim ile anlaşmak için teklif verdiysem o kişi mutlaka benden başka bir ajanstan da teklif alacaktır ve kendine en uygun bulduğu kişi veya ajansı seçecektir. Bu kişi bir gazeteci de olabilir, bir ajans da olabilir. Burası İstanbul ve her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de 100’den fazla firma var.
- Özellikle meslekte henüz birkaç yılı olan arkadaşlarımın ileriki zamanlarda kendileri için pişman olmamaları adına yaptıkları işin değerli olduğunu unutmamalarını tavsiye ederim.
Özetle, magazin haberciliğinde etiğin çiğnenip gizlice reklam ve PR yapılmasını, salt “birkaç kendini bilmez” gazetecinin bireysel hatası gibi görmek doğru değil.
Bazı medya kuruluşlarının yöneticileri de bireysel ve hatta bazen kurumsal olarak bu hataya ortak oluyor, yer yer onu teşvik ediyor.
Gazeteciliğin bu alanında da meslek içi denetim eksikliği, düzenlenmeyen bir serbest piyasanın vahşi koşulları ve ekonomik zorluklar, sorunu iyice derinleştiriyor.
İLGİLİ:
Magazin gazeteciliği, gece kulüplerinden marketlere ve kuaförlere kaydı