Editörler, bir haberde geçen sözcüğün nasıl yazılacağına karar verirken hangi kaynağı referans alıyor? Bu soruyu; Sözcü, Cumhuriyet, T24, Independent Türkçe ve Kapsül editörlerine sordum. Cevaplarda ismi sıkça anılan ünlü dilbilimci Necmiye Alpay’ın da görüşünü aldım.
Editörlere göre imladaki farklılıkların temel nedenlerinden biri, habercilerin, “TDK’cı mısın, Dil Dernekçi misin” diye bölünmesinden kaynaklanıyor. Devletin dil politikasındaki “inatlaşmaya” dikkat çeken Alpay ise “Düşünce ve ifade özgürlüğü içselleştirilse, ortak çalışma da daha çok mümkün hâle gelebilir” diyor.
Dilbilimci Necmiye Alpay, ‘Dilimiz, Dillerimiz Uygulama Üzerine Yazılar’da şöyle diyordu: “Günümüz, herkesin hem kendi dilini, hem de komşu dilleri sevip gözetme günü. Dil bilinci, dilin kurallarını bilmenin yanı sıra, belki de daha da çok, bu noktalarda önem kazanıyor.”
“Dil bilinci” sözü, yaygın bir biçimde kural koymak, kural bilmek ve bunlara uymak gibi anlaşılıyor. Başka bir deyişle, dilbilgisiyle karıştırılıyor diye ifade ediyor Necmiye Alpay.
Dil; tarihselliğiyle, içinde bulunduğu toplumun düşünüşüyle değişime ve gelişime açık. Bir dilin değişebilirliğini unutmadan yazarından editörüne, okuyucusundan dilbilimcisine, okuryazar olan herkesin bir noktada dilde ortaklaşabilmesi gerekiyor.
Birçok haber kuruluşu, kendisine has bir imla oluşturdu
Türkçe’de* bu ortaklık ve dilde standartlık sağlanamamış. İmladaki farklılıklara, modernizme sonradan dâhil olmanın yansıması diyebiliriz. Türk Dil Kurumu‘nun (TDK) kuruluşundaki misyonu, daha çok dilde sadeleşme ve “öz Türkçe” çabası olmuş. Bu çaba hem çok dilli olan bu coğrafyadaki diğer dillerin zenginliğini göz ardı etmiş hem de dildeki standartlaşmayı sağlayamamış.
İmla için dilbilimcilerin görüşleriyle TDK’nin görüşleri zaman zaman kesişmekle birlikte ayrılan birçok noktası var günümüzde. Hâl böyle olunca her mecranın neredeyse kendisine has imlası oluşmuş.
TDK özellikle son yıllarda kelimelerin yazımına dair yeni kurallar belirliyor ve çoğunda yaptığı değişikliğin açıklamasını muğlak bırakıyor. Yazanlar için de okuyanlar için de imlanın belirsizliklere bu denli açık olması, farkında olmasak da okuduklarımızı anlamayı zorlaştırıyor.
Buradan hareketle farklı mecralardaki editörlere tashih ederken bir kelimenin yazımı için hangi kaynaklara baktığını sordum: “Tashih ederken ikilemde kaldığınız bir kelimenin yazımı için hangi kaynağı referans alıyorsunuz ve bu kaynağı tercih etme sebebiniz nedir?”
Kapsül editörü Emrah Temizkan: Necmiye Alpay’ı kıstas alıp karar veriyoruz
Biz Necmiye Alpay’ın yazım kılavuzunu kullanıyoruz. Başka mecralarda da birlikte çalışan bir ekip olduğumuz için aslında uzun süreden gelen bir alışkanlık bu. Tercih nedenimiz ise güncelliği yakalaması. Dünyayla beraber dilde yaşanan değişime de ayak uydurmuş bir kılavuz olması, ilk tercih nedenimiz.
Bazı durumlarda TDK ne demiş diye bakıyoruz ancak Necmiye Alpay’ı kıstas alıp karar veriyoruz.
T24 editörü Aylin Kaplan: İlk olarak TDK sözlüğüne bakıyoruz
T24’te haber ve yazıları hazırlarken ilk olarak TDK sözlüğüne bakıyoruz. Ancak siz de biliyorsunuz ki bazı sözcüklerin yazımı konusunda tartışmalar var. TDK’nın bir kullanımını Dil Derneği daha farklı şekilde yazabiliyor mesela ya da dilbilimciler arasında hâlâ tartışmalı olan sözcükler var. Bunların yanı sıra sözlüklerde yer almayan, dilimize yeni yeni girmeye başlamış bazı sözcüklerin kullanımı konusunda da sitede bir standart oluşturmaya çalışıyoruz. Nasıl yazılacağı konusu tartışmalı olan sözcüklerin kullanımı konusunda dilbilimcilere danışıyoruz.
Pandemiden önce ofiste bir sözcüğün yazımına dair aramızda tartışma olmuştu. Tuğrul Eryılmaz da ofisteydi hatta. Necmiye Alpay’ı arayıp ona sorduk. Biz de aramızda ikiye bölünmüştük. Necmiye Alpay’ın yanıtından sonra kazanan ekip sevinmişti. Böyle hoş anılarımız da var bu konuda. Bu arada, Necmiye Hoca da o sözcüğün kullanımına dair dilbilimcilerin arasında da bir uzlaşı olmadığını söylemişti.
Yine T24 yazarlarından dil konusunda yetkin olan Murat Belge, Aydın Engin, Oya Baydar gibi isimlere de danışıyor, kullanımlarına bakıyoruz tartışmalı yazımlarda. Ofiste Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ün başında toplanıp kelime aramışlığımız da az değildir.
Şunu da söylemek gerekiyor elbette: Dil canlıdır. Dolayısıyla değişkendir. Yeni sözcükler ya da kullanımı farklılaşan sözcükler sık sık karşımıza çıkıyor. Ben bu konuda katı olmama taraftarıyım. Yeni yerleşik kullanımlar da dilin zenginliği diye düşünüyorum. Tabii her yayının bir dil standardı olması önemli. Haber dille aktarılan bir şey. Hâl böyleyken bir yayının, gazetenin, gazetecinin dili özensiz kullanması pek kabul edilebilir bir durum değil.
Sözcü’nün gündem koordinatörü Taşkın Su: TDK’cı mısın, Dil Dernekçi misin?!
Mesleki geçmişinde gazete yazı işleri (mutfak) deneyimi olan 35 yaş üstü editörler, daha doğrusu ‘rewriter’lar, yani bir haberi yeniden yazanlar, Dil Dernekçiler ve TDK’ciler olarak ikiye bölünür. Dil Dernekçiler, Ömer Asım Aksoy’un Ana Yazım Kılavuzu’nu (Adam Yayıncılık) baz alırlar. Diğer grup ise sozluk.gov.tr sitesinde arama yapıp Türk Dil Kurumu’nu doğru kabul eder. Bu da hem yazılı basında hem de internet gazeteciliğinde pek çok kelimenin farklı yazılmasına sebep olur. Bir kelimeyi aynı kurum içinde farklı yazan editörlere bile rastlarız.
Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel’in bu konuyla ilgili çok isabetli bir tespiti vardır: “Ülkedeki yüzlerce kitabevinin, yayınevinin adında ‘kitabevi, yayınevi’ sözcükleri bileşikken resmi TDK, bu sözcükleri 20 yıl ayrı yazmakta direnmiştir. Genç yazarların, genç gazetecilerin kullandığı ikili üçlü yazımların nedeni budur.”
Gün içinde hem ajans takibi yapıp hem de kullanacağım bir haberi yeniden yazarken, biraz da hızlı davranmak zorunda kaldığım için öncelikle TDK’ya bakarım ama ikna olmadığım zaman Ana Yazım Kılavuzu’nu baz alırım. Ama doğalgazı “doğal gaz”, köpekbalığını da “köpek balığı” olarak yazmam.
Cumhuriyet editörü Murat Demircioğlu: Tutarlı bilgi sunan kaynakları tercih ediyoruz
Cumhuriyet gazetesi, yazım kılavuzu olarak Dil Derneği’ni kaynak alıyor. Editörler olarak Epsilon Yayınları, Adam Yayınları ve Ali Püsküllüoğlu kullandığımız diğer önemli kaynaklar.
Tutarlı bilgi sunan kaynaklar öncelikli tercihimiz oluyor.
Independent editörü Mehmet Efe Altay: Politik ortam, dil kullanımını çok etkiliyor
Aslında Türk Dil Kurumu’nun hiç kullanılmadığını söyleyemem. Hangi sözlüğün editöre yardımı olacağı biraz da çalıştığı kurumdan kuruma göre değişiyor. Şu anda çalıştığım gazetede genel olarak Dil Derneği’nin kullanıldığını söyleyebilirim. Tabii Necmiye Alpay’ın imla kitabı da vazgeçilmez bir kaynak tabii ki. Genel olarak bu üç kaynağı, TDK sonda olmak üzere, kullanıyorum.
Mevcut politik ortam, dil kullanımını çok etkiliyor. Örneğin Türkçe’de “K” harfi, “ka” şeklinde okunmazken, bazı kısaltmaların kullanımında bu şekilde olduğunu görüyoruz. Doğru kullananlar farklı ithamlarla karşılaşabiliyor. Buna benzer birçok galatımeşhur var.
Özetle, farklı haber kuruluşlarındaki editörler; genellikle TDK ve Dil Derneği gibi önde gelen kurumları esas almalarının yanında dilbilimci Necmiye Alpay’ı bu alanda önemli bir kaynak olarak görüyorlar. İmla konusunda görüşlerini yazılarında, kitaplarında ifade eden Alpay; hem sözlüğüyle hem de dilbilimsel çalışmalarıyla birçok editör tarafından referans alınıyor.
İmlayla ilgili birbirinden ayrı fikirlerin olması bir dil için olağan olup olmadığını Necmiye Alpay’a sordum. Yazıma dair farklı fikirler ortaya atılmasının olağan ve hatta kaçınılmaz olduğunu belirten Alpay’a göre asıl önemlisi, bu fikirlerin özgürce tartışılabilmesi ve geçici olduğu bilinciyle bir karara varılarak uygulanması. Alpay ile bu bağlamda verilebilecek somut örnekleri de konuştuk.
“Birleşik kelimelerin ayrı yazılması” sözü dahi bir çelişki
TDK, birleşik sözcüklerin yazımıyla ilgili 1981’de bir değişiklik yapıyor, bazı bitişik yazılan birleşik kelimelerin ayrı yazılması gerektiğini belirtiyor. Örneğin “ana dil, dil bilgisi, yer çekimi” gibi kelimelerde ikinci sözcük anlamını koruduğu için ayrı yazılması gerektiğini söylüyor.
Necmiye Alpay, “ayrı yazılan birleşik kelimeler” sözünün dahi bir çelişki içerdiğine dikkat çekti. “Dilbilimde ‘kelime/sözcük’ terimininin tanımı, kendisinden önce ve sonra bir boşluk bulunabilen ve anlam taşıyabilen birimdir” diyen Alpay, bu nedenle ayrı yazılan ‘birim’leri “sözcük” olarak adlandıramayacağımızı vurguladı.
Verdiğim örnekleri “tamlama” diye adlandırmak gerektiğini, bunların bazı durumlarda ayrı ya da bitişik yazıldığında anlam farklılığına yol açtığını da ekleyen Alpay, bu durumu şöyle örnekledi: “‘Dil bilgisi’ ile ‘dilbilgisi’, ‘çok anlamlı’ ile ‘çokanlamlı’ arasındaki anlam farkını düşünürsek, dilbilimin ne kadar haklı olduğunu daha iyi anlarız.”
TDK özerkliğini kaybetti, devlet dilbilimcilerle inatlaşıyor
Dilde standartlaşmanın önemini eserlerinde sıkça vurgulayan Alpay, “Standartlaşma sanayi toplumlarının her alanda ihtiyaç duyduğu bir biçim ilkesidir, teknolojik edevattan tutun, dillere kadar. Genellikle bu amaçla dil kurumları kurulur, sözlükler hazırlanır, eğitim ona göre düzenlenir vb. Türkçe için de cumhuriyetle birlikte böyle çalışmalar olduğunu biliyoruz” dedi.
Alpay’a göre Türkiye’de “siyasi baskıların fazla, özgürlüklerin ise az ve kıt” olması, dilde standartlaşma sorununun çözülmesini de zorlaştırıyor. 12 Eylül askerî darbesinin eski özerk TDK’yi kapattığını, yerine resmen devlet kurumu olan şimdiki kurumu oluşturduğu, eski TDK’nin ise yoluna Dil Derneği olarak devam ettiğini hatırlatan Alpay, resmî politikadaki “inatlaşmanın” bugünkü duruma yol açtığını söyledi.
Diller her zaman yaşadığı toplumla birlikte değişmeye devam edecek elbette. Fakat son yıllarda iyice belirginleşen bu farklılıklar ve imla yanlışları, gün geçtikçe daralan anlam ve anlatım becerilerimizi çıkmaza sokuyor. Gittikçe kısırlaşan dilimizin, yerel dilleri de ötekileştirmeden, zenginliğinin korunmasını sağlamak, aynı zamanda ortaklaşmak adına gösterilen çabalar çok kıymetli.
Tartışmalara yol açan şu başlıklar netleştirilmeli
“Dilciler siyasi görüşlerine göre dışlanmak yerine liyakat esasına göre kabul görseler, yani düşünce ve ifade özgürlüğü içselleştirilse, ortak çalışma da daha çok mümkün hâle gelebilir” diyen Alpay’ın, “Dilimiz, Dillerimiz Uygulama Üzerine Yazılar” adlı kitabından önerilerle bu yazıyı tamamlayalım:
İmla birliği yeniden sağlanacaksa, özerk bir kuruluş olan Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu esas alınıp onun üstünde çalışmalı, devletin rolü ise özerk projeleri desteklemekle sınırlandırılmalı.
Tartışmalara yol açan şu başlıklar ise netleştirilmeli:
- Ayraçla-ek ve ayraç-bağlaç ilişkisi
- Ayraçla kısa çizgi ayrımı (neler ayraç içinde, neler iki çizgi içinde gösterilmeli?)
- Birleşik sözcüklerde hece bölme
- Kesme işareti
- Düzeltme işareti ve nispet İ’si
- Noktalı virgül
- Noktayla ilgili sorunlar (tırnak içine aldığımız cümlelerin sonundaki noktayı da almalı mıyız vb.)
- Virgül sorunları (bağlaç-virgül ilişkisi, bağfiil-virgül ilişkisi)”
* Editörün notu: Journo’da Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlük’ünü ve gerektiğinde Kubbealtı Lugati’ni kullanıyoruz. Yazım konusunda genelde TDK’nin önerilerine uysak da bazı istisnalar var. Örneğin TDK, daha önce de açıkladığımız gibi, yapım eklerinden sonra gelen çekim eklerinin kesmeyle ayrılmaması gerektiğini savunuyor. İmlada bu tür gereksiz istisnalar ve hatta tutarsızlıklar yaratan önerilere uymuyoruz. Bu yüzden bu yazının girişinde de olduğu gibi, “Türkçede” değil, “Türkçe’de” yazımını tercih ediyoruz. Bu yazıdaki görüşlerde de değinilen birleşik kelimeler konusunda da TDK’nin son dönemdeki önerileriyle genellikle ayrı düşüyoruz.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: