Televizyon

‘Şeş’ derken ‘şaş’ olan kanal: TRT Kurdî, Kürtçe mi?

Başlıktaki soru size tuhaf geldi, değil mi? Gelmesi normal. Neden bu soruyu sorduğumuzu yazıyı okuyunca daha iyi anlayacaksınız. TRT Kurdî’yi ve bu kanalda konuşulan Kürtçe’nin niteliğini, uzmanlarla konuştuk. 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’nda, TRT Kurdî’nin dilini inceliyoruz.

TRT Kurdî, belki de Türkiye’nin en tartışmalı televizyon kanalı. TRT 6 adıyla 10 Ocak 2015’te yayına başlayan kanal, kimine göre bir süreç ürünü, bir proje. Kimine göreyse Kürtçe’ye zarar veren aygıtların başında geliyor. Hatta Kürtler’in çoğu kanalı benimsemediğinden, açıldığı ilk adı olan TRT 6 (Şeş) yerine, Kürtçe’de “yanlış” anlamına gelen TRT “Şaş” demeyi tercih ediyor. Bunlara karşın, TRT Kurdî’yi olumlu bir adım olarak görüp yetersizliklerinin ve eksiklerinin giderilmesi gerektiğine dikkat çekenler de var.

Bingöl Üniversitesi Ķürt Dili ve Edebiyatı bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. M. Zahir Ertekin, Ķürt Dili ve Edebiyatı öğretmenleri Fatma Şahin ve Zeynep Sultan Altı, Hewlêr Aydınlar İnisiyatifi’nden yazar Qendîl Şeyxbizînî, yazar ve çevirmen Roşan Lezgîn, Avesta Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği Başkanı Ali Yalçınkaya ve Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği eşbaşkanı Şîlan Elmas Kan ile TRT Kurdî’yi ve bu kanalın Kürt dili üzerindeki etkilerini konuştuk.

TRT Kurdî’nin eksiklerine rağmen olumlu bir gelişme olduğunu dile getiren Ertekin, şöyle diyor:

  • TRT Kurdî kanalının 24 saat yayın yapmasının, Türkiye nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Kürt vatandaşlar için bir kazanım olduğunu söylemek gerekir.
  • Bir TV seyircisi olmadığımı belirtmeliyim. Ancak ara ara TRT Kurdî’nin bazı programlarına bakıyorum. İlk açıldığı günden bugüne önemli aşamalardan geçtiğini söylemek gerek. Bu konu, takdir edersiniz ki her program özelinde araştırma ve inceleme gerektiren, geniş bir konu. Hatta bana sorarsanız bazı TRT Kurdî programları akademik tezlere konu olabilir. Zümrüd-ü Anka, Dengbêj, Qesîdebêj gibi…
  • Türkiye’de Kürtçe yayın yapan tüm gazete, dergi, TV ve internet sitelerinde yayımlanan yazıların (az ya da çok) Türkçe’den etkilendiğini söyleyebiliriz. Tabii yayın yapan kurumların bu konuda daha dikkatli davranmaları gerektiği ortadadır. Bir televizyon programı sokakta rastgele vatandaşla röportaj yaptığında, en azından muhabirinin dil konusunda donanımlı olması gerekir. Ayrıca Kürtçe seslendirme ve dublajların yeterince profesyonel şekilde yapıldığını söylemek iddialı olur.

Ertekin: TRT Kurdî’deki Kürtçe bütünlük arz etmiyor

  • TRT Kurdî’de program yapanların dil seviyelerinden, dile hâkimiyetlerinden anlayabiliriz standart Kürtçe’yi kullanıp kullanmadıklarını. Bu açıdan baktığımızda TRT Kurdî’nin programlarında kullanılan dilin bütünlük arz etmediğini söyleyebiliriz. Dil hâkimiyeti gayet iyi olanlar var, bunun yanında dil hâkimiyeti hiç iyi olmayanların da ekrana çıkarıldığı görülüyor. Bu da televizyonun dil konusunda kurumsal donanımını hâlâ tamamlamadığını gösteriyor.
  • Kürtçe’nin özellikle Kurmanci lehçesinin yazı dili standartlaşmaya çok yaklaşmış. Hatta akademik mahfillerde hemen hemen her alanda bu lehçe ile makale bulmak mümkündür. Bazı özel kuruluşlar imla kılavuzları yayımladı. Bu tür imkânlar Avrupa’daki Kürtler arasında da mevcut. Keza Türkiye’de 25’ten fazla Kürtçe yayın yapan yayınevi var; bir o kadar da Kürtçe dergi var.
  • Kürtçe yayın yapan bir televizyon, bütün bu gelişmelerden ve kazanımlardan bigâne kalamaz, kalmamalı. Kendisini bu anlamda geliştirmek ve ileriye taşımak durumundadır. Bunu yapmadığı takdirde bazı programlarının dili kaliteli de olsa bütüncül olarak böyle bir kanaate varmamız mümkün değil.

‘TRT Kurdî’nin arşivi önemli bir birikim’

Başta Zazakî lehçesi olmak üzere tüm yayınların “olsun” diye değil de, “olması gerektiği” miktarda ve hassasiyetle yapılması gerektiğini vurgulayan Ertekin, şunları ekledi:

  • Bazı programlar, açık oturum, futbol, kaliteli film ve dizilerin kaliteli çevirileri ahali tarafından iyi bir şekilde anlaşılıyor. Yıllardır Türkiye’de 24 saat Kürtçe yayın yapan tek televizyon TRT Kurdî’dir. Resmi devlet kanalı anlamında. Bu açıdan televizyonun büyük bir arşiv oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu arşivin hem Kürt folkloru, hem Kürt tarihi, hem Kürt dili ve edebiyatı alanında önemli bir birikim meydana getirdiğini söylemek mümkündür. Eğer meseleye dil ve kültür çerçevesinden bakılırsa, TRT Kurdî’nin katkılarını görmemek yanlış olur. Ancak yine de TRT Kurdî’nin kendisini sürekli yenilemesi ve geliştirmesi gerektiğini söylemeden geçemeyeceğim. Örneğin halkın dil, kültür ve folkloruna ilişkin programlara ağırlık verilmesi, çeviri ve dublajlı programlar yerine orijinal programların çekiminin tercih edilmesi daha yerinde olur.
  • TRT Kurdî kanalına yönelik araştırma ve çalışmalar oldukça az. Program içeriklerinin kaliteleri, yurt içi ve yurt dışı izlenme oranları, izleyicilerin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı, haber programlarında bölgenin haberlerine yeterince yer verilip verilmediği, program çevirilerinin kalitesi, çevirmenlerin dil hâkimiyetleri, programın yapıldığı lehçe gibi pek çok alanda araştırmayı gerektiren, hatta araştırmayı hak eden bir televizyondur TRT Kurdî.
  • Kültürel manada katkıları göz ardı edilmemesi gereken bu TV kanalı, bence aynı zamanda işi bilen Kürt aydınları tarafından da desteklenmeli ve ilerletilmelidir.

Hz. Yusuf dizisinde şive sorunu ve yerelden uzak tarhana tarifi

Konuşulan dilin zenginliği kadar, telaffuzun doğruluğu da önemli. Oyuncu ve sunucuların dillerinin zayıf olmasının, yer aldıkları dizi ve programların da kalitesini düşürdüğünü belirten Ertekin, dublaj sorunlarını gidermek için TRT Kurdî’nin kendi çevirmen ekibini oluşturması ve Kürtçe’yi iyi bilen uzmanlardan destek alması gerektiğini vurguluyor. Bu noktada Kürtçe ağız ve aksanlara bağlı kalmak da önemli. Ertekin şu örneği veriyor:

Hz. Yusuf dizisi, hem yapımı, hem içeriği açısından güzeldi. Ama Behdinan şivesi kullanıldığı için Türkiye’deki Kürtler bu diziyi iyi bir şekilde anlayamadı. Buna benzer diğer dizi ve filmler de gözden geçirilmeli.

TRT Kurdî’de sadece dille ilgili değil, içerikle ilgili sorunlara da rastlanabiliyor. Televizyonun kendisini izleyici kitlesine benimsetmesi için halkın programlarda kendisinden bir parça bulması gerektiğini vurgulayan Ertekin şöyle diyor: “Dili tam oturmamış sunucularla, Kürt kültüründen çok, genel Anadolu kültürü eksenindeki programlarla bu mümkün olmuyor. Mesela Doğu’da yapılmayan tarhana çorbası tarifi, kitle için bir şey ifade etmiyor. Şehirlerle bütünleşmiş yemeklerin tarifleri, ‘berivan’ların yayla yolunda söyledikleri stranlar (halk ezgileri) ekrana daha çok seyirci bağlayabiliyor.”

Şahin: Evet bir kanal var, ama kime hitap ediyor?

Kürt Dili ve Edebiyatı ögretmeni Fatma Şahin ise TRT Kurdî’nin “Barış Süreci” döneminde bir proje olarak ortaya çıktığını vurgularken şunları söylüyor:

  • Kürt halkının gerçekliği ve talepleri düşünülürse, Türkiye’de Kürtçe bir kanalın yayına başlaması ve üniversitelerde Kürtçe eğitim verilmesi geç atılmış bir adım. Fakat Cumhuriyet tarihinden bu yana Türkiye’nin Kürtler’e yaklaşımına ve tavrına bakıldığında, devlet bünyesinde olan ve yayıncılık hakları Anayasa tarafından korunan bir yapının bünyesinde Kürtçe yayın yapan bir kanalın açılmış olması ve yine üniversitelerde Kürtçe eğitim verilmesi, hem Türkiye demokrasisi açısından, hem de Kürt halkının yıllardır talep ettiği hakları açısından olumlu bir adım olarak karşılanmıştı.
  • Bu yaklaşımın oluşması dönemin siyasi atmosferiyle alakalı elbette. Ama bunlar olurken, yani Kürtçe yayın yapan bir kanalın açıldığı dönemi anımsarsak bu olumlu havanın aslında bütün Kürtler arasında cereyan ettiğini söylemek doğru olmaz. Zira bunun bir devlet stratejisi olduğunu düşünen ve hâlâ da böyle gören ciddi bir Kürt nüfusu vardı. Geçen zaman zarfında TRT Kurdî’nin yayıncılık anlayışı da bu düşüncenin yanlış olmadığını kanıtlar nitelikte oldu. Evet bir kanal var, ama kime hitap ediyor? Tek bir söylem ve tek bir yayıncılık anlayışı var. Bu anlayışın ise yöneten zihniyetin anlayışı olduğu bilinen bir gerçek. Bu anlayış, okullarda Kürtçe dersinin sadece seçmeli dersten öteye geçmemesi için çaba sarfettiği gibi, yine kendi bünyelerinde açtıkları Kürtçe kanalın belirlenen yayın formatının dışına çıkmasına da izin vermiyor.

Şahin, 2011’de ilk olarak Mardin Artuklu Üniversitesi’nde ve akabinde Muş Alparslan Üniversitesi ile Bingöl Üniversitesi’nde bulunan ensitütülerin bünyesinde ve Fen ve Edebiyat fakültelerinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açıldığını hatırlatıyor:

  • İlk açıldığı yıllarda bu bölüme çok fazla talep oldu, çünkü mezun olan öğretmen arkadaşlarımız devlet okullarında seçmeli Kürtçe dersi verebiliyorlardı. Fakat ne zamanki siyasi hava değişti, buna paralel olarak öğretmen atamaları artık yılda bir veya iki kişiye indirildi. Sürecin başlangıç yılından bu yana bakıldığında, bir anda değişen siyasi atmosfer, sürecin bir samimiyetsizlik üzerine kurulduğunu göstermiş oldu aslında.

‘Yayınlar propagandadan öteye geçmiyor’

  • Bir taraftan devlet “İşte biz sizi de, dilinizi de tanıyoruz” izlenimini yaratmak için Kürtçe yayına devam ediyor, bir taraftan da eğitimde Kürtçe dilinin önünü tıkıyor. Elbette devletin bu yaklaşımına baktığımızda bir çelişki var. Şu an üniversitelerin Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinden mezun olmuş yüzlerce öğretmen arkadaşlarımız var, fakat Kürtçe dersinin okullarda sadece seçmeli ders olarak verilmesi ve hatta bunun da bazı okul idare çalışanlarınca engellenmek istemesi, bu arkadaşlarımızın atanması önünde büyük bir engel. Yani baktığımızda hem eğitim alanında, hem de yayıncılık alanında geniş bir sansür var.

Bu çerçevede TRT Kurdî’nin “tam manasında bir Kürt kanalı olmadığını” düşünen Şahin, “dili sadece bir formata indirgeyerek yaşatmaya çalışan” bu yayıncıyı “samimi” bulmadığını anlatarak sözlerini noktalıyor:

  • TRT Kurdî’de Kürtçe dilini geliştirmek, bu dili konuşan Kürt halkın kültürünü geliştirmek adına bir şey bulmak zor… Şahsen kanala baktığımda haber, dizi ve birkaç programdan başka bir şey göremiyorum. Bu dizi ve programlar da Kürtleri sadece kırsalda yaşayan, salt bir anlayışa sahip bir toplum olarak lanse etmeye çalışıyor… Yapılan yayınlar, devlet dilini ve din olgusunu referans alarak propagandadan öteye geçmiyor.

Atlı: Dili soğuk ve yavan geliyor insana

TRT Kurdî’deki dilin genelde insana soğuk ve yavan geldiğini söyleyen Kürt dili ve edebiyatı öğretmeni Zeynep Sultan Atlı’nın gözlemleri şöyle:

  • En göze çarpan özelliklerin başında şu var: Konuşmacılar ve sunucular çok dar kalıplarda dili kullanıyor. Cümleleleri yer yer anlaşılmıyor. İletişimlerinin açıklık, netlik ve anlam-kapsam bakımından eksikleri var. Sonuçta sağlıklı bir iletişim kuramıyorlar.
  • Farklı dillerden, bilhassa Türkçe’den alınmış kelimelerin gelişigüzel soruların içine, konuşmaya yerleştirilmesi de dilin homojenliğini, örgüsünü ve yapısal dil kalıplarını bozuyor. Bu yüzden dille birey arasında bir samimiyet sağlanamıyor. Dil, üstlenmiş olduğu temel sorumlulukları yerine getiremiyor ve Kürtler açısından soğuk, dil kimliğine uzak bir hâl alıyor.

‘Kürtçe’yi TRT Kurdî’den öğrenenin sağlıklı bir dili olmaz’

TRT Kurdî üzerinden Kürtçe öğrenen başka bir ulusa mensup bir bireyin sağlıklı bir Kürtçe’ye sahip olamayacağına da vurgu yapan Atlı, şu örnekleri veriyor:

  • Gramer yapısı incelenirse TRT Kurdî’de kulanılan Kürtçe’de çoğunlukla Türkçe’den çevrilmiş soru ve diyalogların büyük ölçüde yer aldığı görülür. Bu etkileşim içerisinde olan iki dil, dil ailesi olarak farklı dil ailelerine mensup olmakla birlikte farklı diftong, fonetik ve gramer yapılarına sahiptir. Kullanılan dilde bunların göz önünde bulundurulması elzemdir.
  • Mesela “Rêwî” adlı programda sunucu, konuştuğu kişiye ‘‘Rewşa we çawa derbas dibe?’’ diye soruyor. Burada kasıt, hâl hatır sormak. Ama kullanılan “derbas bûyîn” (geçme, geçmek) yardımcı fiili, “rewş” (durum) kelimesini karşılamıyor. Bu iki kelime birlikte kullanılamaktadır.
  • Yine aynı programın sunucusu, başka bir yerde, Türkçe “Aranız nasıl” ifadesini motamot çevirip “Ara we çawa ne” diye soruyor. Kürtçe’de böyle bir kullanım yok. Dilin karakteristik özeliklerini tamamıyla yok sayan, dilin samimiyetinden yoksun kelimeler ile dilde büyük bir tahribat yaratılıyor.
  • Hitaplarda çoğunlukla Türkçe’den alınmış olan son ekler ile oluşturulmuş kelimeler göze çarpıyor. “Beleş-çi,” “cigercî-ler” ve “ana-cım” gibi…
  • Program ve dizilerde de gramer kurallarını ihlal eden, anlam bütünlüğünden uzak cümleler kuruluyor. Bunlar ne Kürtçe’de, ne Türkçe’de anlamlı ifadeler. Örneğin: Her tişt nexin serê xwe… Em hatin hemberi we… Îşev jî pir germ bû dinya… Çawa ne baş in? Lingê xwe van deran nekeve… Her du bi hev ra qet nayên kişandin… Ev natirse xwînê… Guh min bike…
  • Fonetik açısından büyük eksiklikler de “ê, î, x, xw” gibi Kürtçe’ye has seslerin telaffuzunda gözleniyor. Özellikle “Seyran ve “Jan” gibi dizilerde bu daha aşikâr. “Gazînan dike” yerine “gazinan dike” veya “Însanên vê herêmê” yerine “insanen ve hereme” denmesi gibi…

Şeyxbizînî: Soranî konuşanların haberleri de yok, ihtiyaçları da

Hewlêr (Erbil) Aydınlar İnisiyatifi’nden yazar Qendîl Şeyxbizînî de, devletin resmi kanalı üzerinden Kürtçe bir kanalın açılmasının pozitif olduğunu düşünmekle birlikte bunu samimi bulmayanlardan. Hatta TRT Kurdî’nin çoğu yerde Kürt diline ve kültürüne zarar verdiğini söylüyor. TRT’nin her lehçe (Soranî. Kurmancî, Zazakî) için ayrı bir strateji uyguladığını belirten Şeyxbizînî, “hepsinin temelinde içini boşaltma ve pragmatizm” olduğunu savunurken şu ifadeleri kullanıyor:

  • Bütün lehçelerdeki yayınlarda sanki Kürtçe konuşan Türkler’i görüyoruz gibi bir his oluşuyor insanda. Özellikle dizi film ve benzeri yayınlarda.  Yalnız Kurmancî lehçesine hâkim olan Türkçe mantık, Soranî lehçesi için geçerli değil. Çünkü Irak Kürt bölgesel yönetiminde oturmuş bir eğitim düzeni var. Pazar ve nizam dili olmuş bir dil var. Bundan dolayı Soranî lehçesi üzerinde fazla etkisi olmaz bu yayınların.. Fakat olayların çarpıtılması ve kültürün içinin boşaltılması konusunda o da diğer lehçeler gibi payını alıyor. Oysa Soranî lehçesi ile konuşan Kürtler’in böyle bir kanaldan haberleri de yok, ihtiyaçları da.

Lezgîn: Kurmancî fena değil, ama Zazakî çok kötü

Zazakî lehçesinde yaptığı çalışmalar ve yazdığı kitaplarla Kürt toplumunda tanınan, ilk Zazakî gazete olan Newepel ile yine Zazakî edebiyat dergisi Şewçila gibi yayınların editörlüğünü ve redaktörlüğünü yapan Roşan Lezgîn ile de konuştuk. Yazar ve çevirmen Lezgîn, TRT Kurdî’deki Zazakî yayınları, “en hafif deyimiyle liyakatsiz kişilerin yaptığını ve anlaşılmaz bir dil kullanıldığından dinleyici kitlesinin hiç oluşmadığını” söylüyor:

  • 90 yıl süren katı yasaklardan, baskılardan sonra Kürtçe’nin devletin resmi bir kanalında yayımlanması elbette olumlu bir adımdı. O döneme bakarsak eğer, normalleşmeye katkı sunduğu açıktır. Hiç olmazsa Kürtçe üzerinde psikolojik olarak bir nebze rahatlama getirdi.
  • Bu kanala dilin kullanımı açısından bakarsak, Kurmancî lehçesi “fena değil” diyebiliriz. Yine, yapılan kimi programlar, örneğin dengbêj programları ile hiç olmazsa bir arşiv oluştu. Bunlar olumludur diyebiliriz.
  • Ama Zazakî lehçesi açısından durum çok kötü. En başından beri o bölümde çalışan personel, dilin kullanımı açısından liyakattan çok uzak. Kurmancî için yetişmiş, yazarlık deneyimi olan sivil kadrolar alınırken, Zazakî için önce iki resmi memur tayin edildi. Bunlar da, milliyetçi kurumlarda devlet politikasına göre yetiştirilmiş kişilerdi. Kasten Kürtçe alfabeyi, Kürtçe yazım kurallarını öteleyen bir tavır içinde oldular hep.

‘Sanki Japonca konuşuyorlar’

Lezgîn’e göre TRT Kurdî’nin Zazakî bölüme daha sonra aldığı personel de dil uzmanı olmadığı için, dili yanlış kullanan ve bozan bir yayın ortaya çıktı. “Öyle ki, haber bültenini sunduklarında, sanki Japonca konuşuyorlar. Bizzat kendilerinin bile ne dediklerini anlamadıklarını düşünüyorum. Bu durum hâlâ bu şekilde devam ediyor. Dolayısıyla TRT Kurdî kanalında yayımlanan Zazakî haber bülteni ve köylü programlarının herhangi bir izleyici kitlesinin olduğuna inanmıyorum.

Lezgîn, TRT Kurdî’de Zazakî için uygulanan bu özel politikanın, üniversitelerin Zaza Dili ve Edebiyatı bölümlerinde de gözlendiğini söylüyor. Bu kadrolara, “dil ve edebiyat alanında çalışması ve tecrübesi olmayan, liyakatsız ve fakat anti Kürt olarak geliştirilen Zazacılık akımına iltisaklı kişiler alındı” diyor Lezgîn. Yazar, bu yüzden Zaza Dili ve Edebiyatı bölümlerinin iki veya üç yıl içinde kayıt yapan öğrenci bulamadıklarından kapanacağını belirtirken sözlerini şöyle bitiriyor: “Zaten hedeflenen, ulaşılmak istenen sonuç da tam buydu. Yani 100 yıllık yasaktan sonra, bitirici darbe bu şekilde vuruldu diyebiliriz.”

Yalçınkaya: ‘Yaptık nasıl olsa, kalite önemli değil’ yaklaşımı var

Avesta Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği başkanı Ali Yalçınkaya ise “TRT Kurdî’nin Kürtçe dili üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu düşünmüyorum” derken şu ifadeleri kullanıyor..

  • Çünkü TRT 6, Kürtçe’nin korunması ve geliştirilmesinden ziyade bu talebi karşıladığını iddia eden sembolik bir gelişme. Kürt dilinin korunması ve geliştirilmesi için yetkililerin asıl yapması gereken çalışmalar, “İşte TRT 6″yı açtık, daha ne olsun” zihniyetiyle boşa çıkarılmış oluyor. Yani isteyerek ve disiplinli bir girişim değil de, “Yaptık nasıl olsa, kalite önemli değil” yaklaşımı var. Bunun olumlu sonuçlar doğuracağına inanmak, biraz fazla iyimserlik olur… Bir dilin kaybolmaması ve gelişmesi için öncelikli koşul o dilin aktif olarak kullanılmasıdır. Bu anlamda kursiyerlerimize Kürtçe bulabildikleri bütün kaynaklardan yararlanmalarını öneriyoruz. Bunun içinde TRT Kurdî de var. Ama öncelik önerimiz değil.

Son olarak, Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği eşbaşkanı Şîlan Elmas Kan ile görüştük. Kan’a göre de TRT Kurdî’nin Kürtçe’yi doğru kullanma derdi yok gibi görünüyor. Şöyle diyor Kan:

  • TRT Kurdî, sadece bir televizyon kanalı değildir, aynı zamanda siyasi misyonu olan bir yayın mecrasıdır. Daha kapsayıcı bir ifadeyle TRT Kurdî, “kendi Kürt’ünü yaratma projesi” kapsamında yayın yapan bir televizyon. TRT Kurdî’nin sadece bir günlük yayın akışını takip ederek bile bu yapının, hazırlanmış bir projeyi uygulamaya çalıştığını net olarak görebilirsiniz. Kürt’ün açlığının, fakirliğinin, kimsesizliğinin bütçe-para imkânları ile kullanılması projelerinden biridir.

Kan: TRT Kurdî’nin hedef kitlesi, entelektüel Kürtler

  • Projenin bu boyutundaki ana hedef kitlesi, Kürtçe içerikli projeler geliştiren ve bu projeler için finansman ve yayın mecrası arayışı içinde olan “entelektüel” Kürtler’dir. Bu Kürtler’in çoğu TV, sinema ve edebiyat alanında “akademik” eğitim almış ya da alaylı diye tabir edilen tecrübe sahibi kişilerdir. TRT Kurdî, Kürtçe içerik üretmek isteyen bu genç kitleye hem finansman, hem de yayın mecrası imkânı sunarak kendine bağımlılık yaratmayı amaçlamaktadır.
  • TRT Kurdî’nin yaptığı Kürtçe yayın tek başına Kürtler’i tatmin etmez. Niyet ve kalite de önemli. Nihayetinde, hedef kitlesinin de TRT Kurdî’de Kürtçe’nin doğru kullanılıp kullanılmadığıyla ilgilendiğini düşünmüyorum. Bir TV kanalı ya da herhangi bir yayın aracının dili, yayın içeriğinin, o dilin kültürü ile uyum içinde olması durumunda bir öneme sahiptir. Bu kanalın Q ve X harflerini mümkün olduğu kadar az kullanma çabası bile, Kürtçe konusundaki samimiyetini gözler önüne seriyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – TÜRKİYE’DE ZAZACA HABERCİLİK

İhsan Birgül

Serbest gazeteci. Kürt dili ve edebiyatı başta olmak üzere kültür-sanat konularında çalışıyor. Yayımlanmış bir öykü ve bir şiir kitabı var. Ayrıca çeşitli antolojilerde yayımlanmış şiirleri de mevcut. Çeşitli internet sitelerinde ve e-dergilerde yazıyor.

Journo E-Bülten