Söyleşi

Platformlar ve gazetecilik: Google’ın yenilikçilik fonunu, yöneticisiyle konuştuk

Gazeteciliğin finansmanını ele aldığımız “Medya İşi” dizisinin bu bölümü için, Google Haber Girişimi’nin (GNI) Yenilikçi Yaklaşım Çağrısı’nı yöneten Ludovic Blecher ile bir video söyleşi yaptık.

13 Nisan’a kadar Türkiye’den de gazetecilerin başvurabileceği bu yarışmada Google, 150 bin dolara kadar destek vadettiği aday projeleri seçerken hangi ölçütleri kullanıyor? Ve en temel soru: Gazeteciler, platformlardan para almalı mı?

Google son birkaç haftadır birçok ülkede haber kuruluşlarına, içerikleri için doğrudan ödemeler yapmaya veya bunun için müzakere masasına oturmaya başladı.

ABD merkezli şirketin açıklamasına göre GNI kapsamında dünyadaki medya kuruluşlarına 300 milyon dolar aktarılacak. GNI dâhilindeki programlardan biri olan Yenilikçi Yaklaşım Çağrısı ise geçen yıl başladı ve 115 ülkeden 5.600 projeye 39.5 milyon dolarlık destek verildiği Google tarafından açıklandı. Türkiye’den her ölçekte medya kuruluşlarının ve serbest gazetecilerin de başvurabileceği programla ilgili ayrıntıları ay başında şurada aktarmıştık.

Son dönemde gerek Journo’da, gerekse Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) için yazdığımız Dijital Medya Raporu’nda dile getirdiğim Türkiye’deki sorunlu uygulamaları bir yana bırakılırsa, Google’ın bu anlamda birçok platforma kıyasla gazeteciliği görece önemsediğini, en azından öyle göründüğünü, hakkaniyet ilkesi gereği itiraf etmeliyim.

Video söyleşinin başında da belirttiğim gibi, örneğin Flourish gibi, gazeteciler tarafından geliştirilen harika bir görselleştirme uygulaması, GNI’ın maddi desteği sayesinde haber merkezleri için ücretsiz kalmayı sürdürebiliyor. (Söyleşinin başında bahsettiğim ve ne yazık ki 2019’da kapatılan Google Correlate’i de kullandığım, 2017’de Hürriyet’te yayımlanan araştırma ise şu sayfada.)

GNI Yenilikçi Yaklaşım Çağrısı yöneticisi Ludovic Blecher ile yaptığımız söyleşinin tam metnini altta bulabilirsiniz. Videonun sonunda ise gazetecilerin platformlarla ilişkisini yorumlamaya çalıştım.

Özetle, gelir kaynaklarını şeffaf biçimde açıkladıkları ve gerektiğinde bu gelir kaynaklarını da rahatsız edebilecek nitelikli gazeteciliği her daim yapabildikleri sürece gazetecilerin bu tür fonlara başvurmasında bir sorun olmadığını düşünüyorum.

Büyük teknoloji şirketleri, devasa gelirlerinin yanında maliyetleri kendileri açısından çok düşük olan bu tür fonları, her şartta dağıtıyorlar. Nitelikli gazetecilik yapabilecek olanların bu fonlara başvurmaması, gazetecilik kisvesi altında propaganda, dezenformasyon veya halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulunanların kaynaklarının daha da bollaşmasına neden oluyor.

Bu yüzden, son dönemde Türkiye’deki pratiklerine dair eleştirilerim bir yana, bağımsız gazetecilerin GNI Yenilikçi Yaklaşım Çağrısı’na başvurmasını naçizane tavsiye edebilirim.

Ludovic Blecher ile söyleşinin tam metni

Öncelikle Google’ın dünyada gazetecilere yönelik destek araçlarından bahseder misin?
Kesinlikle. Teşekkürler. Tüm bu araçlardan, programlardan ve ürünlerden bahsettiğini görmek beni çok mutlu etti. Bu, ilgi çektiklerini gösteriyor. Bir yandan da bizim “haberle” ve “haber için” yaptıklarımızın arkasındaki fikri veriyor.

Önce bir adım geri çekilmeme izin verin. Bir yandan liderliğini yaptığım GNI Yenilikçilik Yarışması var. Bir yandan tüm bir GNI var. GNI, bu yarışmadan daha geniş kapsamlı ve Google’ın haberle ilgili yaptığı her şeyi içeriyor.

Neredeyse şirketin ilk gününden beri habere bir bağlılığımız mevcut. Yaklaşık 20 yıldır haber yayıncılarıyla işbirliği ve ortaklıklar yapıyoruz. Yayıncılar için ürünler, doğrudan fonlamalar, içeriğin gelirleştirilmesini sağlayan araçlar yoluyla bunu gerçekleştiriyoruz. Gazeteciliğe ve yayıncılara yardım etmeye, sürdürülebilir ve çeşitlilik barındıran bir haber ekosisteminin geliştirilmesini desteklemeye derinden bağlıyız.

Google gazeteciliği derinden önemsiyor. Ciddi olduğumuz ve hep güçlü şekilde söylediğimiz bir şey bu. Bilgiyi, hayatı herkes için iyileştirecek biçimde yaymak gerektiğine derinden inanıyoruz.  Bu fikir, Google’ın misyonu. Aynı zamanda yayıncıların ve gazetecilerin de misyonu.

‘Haberi tüketme, paylaşma ve gelirleştirme tarzı değişiyor’

Yıllardır mesela reklam yoluyla gelirleştirme ürünleri sunduk. Doğrudan okur geliri için ürünler geliştirdik. Örneğin “Subscribe with Google” uygulaması. Google News Lab’den çıkan ürünleri, eğitimleri sen de zikrettin. Gazeteciliğe ve haber ekosistemine yardım etmek, onları desteklemek ve onlarla ortak olmak için birçok aracımız var. Google ile ilişki kurmanın daha birçok yolu mevcut. Yayıncı veya gazeteci olarak ihtiyaçlarınıza en uygun olanı seçebilirsiniz.

Ben de eski bir gazeteciyim. Yazı işlerinde 15 yıl geçirdim. Ne kadar karmaşık bir iş olduğunu biliyorum.  İnsanların haberi tüketme tarzı değişiyor. Paylaşma tarzları değişiyor.  Haberin gelire dönüştürülme yöntemleri dramatik biçimde değişiyor. Bunların hepsi karmaşık süreçler.

Yazı işlerindeki gündelik akışın nasıl vakit aldığını, bazen bir adım geriye çekilip yeni şeyleri, yeni yaklaşımları düşünecek zaman bulmanın, risk almanın, farklı gelir yollarını denemenin zorlaştığını da biliyoruz.

Bu yüzden yeni vizyonlar keşfetme, yeni şeyler deneme yolunda da haber kuruluşlarına yardım etmek istiyoruz. Benim programımla bunu yapıyoruz. Yeni şeyler denemek için risk alma fırsatlarının test edilmesini kolaylaştırmaya çalışıyoruz.

‘Sihirli çözüm yok, kendi reçetesini yaratan kazanıyor’

Çünkü biliyoruz ki her sorunu ortadan kaldıracak sihirli bir çözüm yok. Tek bir reçete yok. Büyük bir çeşitliliğe sahip bu dijital dünyada gördüğümüz bu. Yeni gelir edinme yöntemleri bulan veya yeni izlerkitlelere ulaşanlar, kendi reçetelerini yaratanlar.

Bu yolda bizim bu yayıncılara yardım etmek için birçok program ve aracımız var. Google aslında dünyada gazeteciliğin en büyük mali destekçilerinden.  Haber kuruluşları için hizmetlerimiz veya doğrudan fonlamalarımız açısından böyle.

Sürdürülebilir, bağımsız ve çeşitli bir haber ekosistemini olanaklı kılmak yolundaki bağlılığımız büyük. Buna devam edeceğiz. Bugün de size anlatmak istediğim şey bu: Haber kuruluşlarına kendi reçeteleriyle yeni şeyler deneme, yenilikçi bir kültür inşa etme yolunda yardım etmeye çalışıyoruz.

GNI’ın geçen yıl Türkiye’den sadece hükûmet yanlısı bir şirketi, yani Demirören Medya Grubu’nu fonlama kararı, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) dâhil ülkedeki gazetecilerin tepkisini çekmişti. Farklı kaynaklardan öğrendiğime göre GNI’a Türkiye’den geçen yıl yapılan başvuruların birçoğunu, temel ölçütleri karşılamadığı gerekçesiyle reddetmişsiniz. Bu başvurulardaki hata veya eksik neydi? Daha ilk turda elenmemek için bu yıl başvuranlar neye dikkat etmeli?
Buna geleceğim. Ama önce büyük resmi biraz daha anlatmama müsaade edin. Çünkü GNI, sadece Yenilikçi Yaklaşım Çağrısı adlı yarışmadan ibaret değil. GNI, Google açısından 300 milyon dolarlık bir taahhüt. Habercilik sektörü ile birlikte yürüyüp dijital çağda gazeteciliğin gelişmesine yardım etmeyi amaçladığımız girişimimiz ve çerçevemiz.

Üç temel sütunu var. Biri daha çok ürün geliştirmeyle ilgili. Diğeri ortaklıklar. Üçüncüsü ise programlar. İşte bu programlardan biri, haber ekosisteminde yenilikçiliği teşvik amaçlı bu yarışma.  Şunu da unutmamak gerekir ki ilk gününden bu yana GNI 118 ülkede 6.000’den fazla haber kuruluşuna 189 milyon dolar aktardı.

‘Bizzat İstanbul’a gelip her kesimden yayıncıyla konuştum’

GNI Yenilikçi Yaklaşım Çağrısı ile ilgili soruna gelirsek… Amacımız ne? Bu, projeler için bir açık çağrı. Yenilikçilik çağrısı, küresel bir program. Dünyanın farklı bölgelerinde belirli yarışmalar açıyoruz. Asya-Pasifik bölgesinde başladık. Ortadoğu, Türkiye ve Afrika’yı ekledik. Kuzey Amerika ve Latin Amerika’yı da… Ortadoğu, Türkiye ve Afrika bölgesi için başvurular şu anda açık. Dün de Latin Amerika başvuruları açıldı.

Sizin bölgeniz için ilk yarışmayı başlattığımızda olabildiğince açık olmayı, insanları harekete geçirmeyi amaçladık. Herkese başvurma şansı sunmak istedik. Elbette bu COVID öncesi dünyaydı. Bizzat İstanbul’a gelip farklı kesimlerden ofisimize davet ettiğimiz yayıncılarla sohbet ettiğimi hatırlıyorum. Birçok yayıncıya kuralları ve ölçütleri anlattık.

Haklısın. Bazı başvurular aldık. Ama bunların hepsi ölçütlerimizle tam uyumlu değildi. Temel sorunlardan biri, tamamen editöryel nitelikli fon talepleriydi. Açık konuşalım: Yenilikçi Yaklaşım Çağrısı, bir araştırmacı gazetecilik haberinin fonlanabileceği bir yarışma değil. Yüzde 100 gazetecilik içeriği olamaz.

Sürdürülebilirlik için yeni yolların bulunmasına yardımcı olacak projeler bu yarışmada fonlanıyor. Bu; geniş kapsamlı, çeşitli yönleri olan bir proje olabilir. Ama doğrudan gazeteciliğin finansmanından ibaret olamaz. Amaç bu değil.

Sadece editöryel faaliyetlerden oluşan projeler eleniyor

Projenin sonucu, elbette okurlarla bir ilişki kurmak olabilir ve bu gazetecilik işlerini de kapsar. Fakat sadece editöryel bir işin fonlanması olamaz. Bu tür başvurular eleniyor. Ne beklediğimizi, kuralların ve ölçütlerin ne olduğunu biraz daha anlatmama müsaade edin. Böylece bu yıl ölçütlere uyan çok daha fazla başvuru alacağımızı umuyorum.

Öncelikle belirli bir konumuz var: Okur etkileşimini artıracak ve yeni iş modellerinin gelişimini destekleyecek fırsatlar sunduğunu gösterebilen yaratıcı proje önerileri arıyoruz.

Proje başına 150 bin dolara kadar destek verebiliyoruz ve sunulacak miktar projenin toplam bütçesinin yüzde 70’ini aşamıyor. Yani toplam proje bütçesi 150 bin doları geçebilir. Ama bizim dışımızdaki maliyet kısmını karşılayabilecek kaynağa sahip olduğunu başvurucunun gösterebilmesi gerekir.

Başvurucunun kendisinin karşılayacağı miktar, çalışan gazetecilerin maliyetleri gibi kalemlere ayrılabilir. Google fonu ise temelde altyapı, geliştirme, mühendislik, yeni platformların yaratılması ve elbette yazı işlerinin de dâhil olabileceği proje yönetimi gibi alanlara ayrılıyor.

İzlerkitle etkileşimi ve iş modeli derken, internet sitesinde sunulan içerikle kullanıcının daha angaje olmasını sağlayacak, onu daha ilgili ve etkin kılacak fikir ve projeleri kast ediyoruz. Sayfada geçirilen süreyi veya ziyaret başına tüketilen sayfa sayısını veya kullanıcı sadakatini artıracak yöntemler bulmakla ilgili olabilir. İçerik önerileriyle veya okur geliri modeliyle ilgili de olabilir.

‘Yaratıcılığın başımızın üstünde yeri var’

Birkaç somut örnek vereceğim ama projelerin kapsamı çok geniş. Abonelik olabilir, okur geliri modeline odaklanan projeler olabilir. Açıkçası yaratıcılığın ve çeşitliliğin başımızın üstünde yeri var. Çeşitlilik arz eden bir başvurucu kitlesine açığız.

Bir startup da başvurabilir, köklü bir medya kuruluşu da…. Bir şirketle veya başka yayıncılarla ortak olarak başvurabilirsiniz. İşbirliğini teşvik ediyoruz. Tüm bunlar çeşitliliktir. Hem başvurucuların, hem de fikirlerin çeşitliliği…

Başka soruların da olduğunu biliyorum, ama seçim süreciyle ilgili net olarak şunu da söyleyeyim: Başvuru sürecinin kendisi de önemli. Buradan geri bildirimler geliyor. Böyle açık bir çağrı yaptığınızda elbette sonuçta herkes seçilemez.

Aldığımız geri bildirimlere göre başvurucular, başvuru sürecinin gündelik haber akışı içinde bir adım geri çekilmelerine, yazı işlerinde bazen gözlenen bilgi ambarlarının dışına çıkıp yeni fikirler düşünmelerine imkân sağladığını söylediler.

Çünkü başvuru sürecinin belirli bir yapısı var. Seçilseniz de, seçilmeseniz de, her halükârda bu vizyonu inşa etme ve bir şeyler uygulama fırsatı sunuyor. Bu yüzden herkesin başvuru sürecinin kendisini bir fırsat olarak görmesini isterim. Seçilmek elbette harika, ama önemli olan tek şey bu değil.

Geçen yıl dünyanın farklı bölgelerinde bu fonu alıp başarıyla tamamlanan projelerden birkaç somut örnek verir misin?
Tabii. Ortadoğu, Türkiye ve Afrika bölgesinde geçen dönem gelip kabul edilen başvurulardan birkaç örnek vereyim.  Tüm bu projelerin internet sitemizde yer aldığını da söyleyeyim. Siteye gidip ilham alabilirsiniz. Başvurmak isteyen herkesin bu sitede zaman geçirmesini de öneriyorum. Ölçütlere bakın. Sık sorulan sorular bölümümüz var. Çoğu soruya orada yanıt verdik.

Fas, Nijerya ve Güney Afrika’dan fon alan projeler

Okur etkileşimini artırmak veya yeni iş modelleri bulmak konusundaki geçmiş örneklerden biri, yurt dışında yaşayan Faslılar için özel bir platform kurmak üzerineydi. Fas’taki bu yayıncı, haber sitesini yurt dışından ziyaret edenlerin beklentilerinin farklı olduğunu gördü. Özel araçlar ve gelirleştirme modellerine sahip, yurt dışındaki vatandaşlara özel bir ortam oluşturdular.

Nijerya’dan bir diğer örnek, kişiselleştirme. İnsanlar haberi farklı şekillerde tüketiyor. Sitede geçirilen süreyi artırıp farklı içerikleri keşfedebilecekleri fırsatlar yaratmak, kullanıcıların siteyi kullanımını derinleştirmek için içeriklerin kullanıcı alışkanlıklarına daha uygun biçimde görüntüleneceği bir kişiselleştirme aracı geliştirdiler.

Paylaşabileceğim bir diğer örnek, Güney Afrika’da çiftçilere ve çiftlik işçilerine yönelik, kullanıcının yarattığı içerik (UGC) tabanlı bir yurttaş gazeteciliği sitesi. Burada da okurlarını, yazı işleri faaliyetinin bir parçası hâline getirmeleri söz konusuydu. Burada da içeriğe para ödemedik. Platformun geliştirilmesini fonladık. Bu tür bir çeşitliliğe imkân sağladık.

Bazı projeler de gelirleştirme odaklı oluyor. Güney Afrika’dan Daily Maverick gazetesi, kullanıcılarıyla etkileşimi artırıp daha fazla gelir elde etmeleri için her biri farklı bir birimin sorumluluğunda olan çok sayıda araç ve veri paneli olduğunu görmüştü. Müşteri ilişkileri yönetimi, okur geliri ve analitik gibi birimlerindeki bilgiler ve araçlar ayrı ayrı ambarlarda tutuluyordu.

Tüm ekosistemi etkilediği için açık kaynak olması tercih ediliyor

Bu ilişkiyi güçlendirmek, kimin ne yaptığını daha iyi tanımlayarak abone başına geliri artırmak veya abone kayıp oranını azaltmak amacıyla her okurla ilgili tüm verileri derleyerek 360 derece bir görünüm sunan veri panelleri kurdular. Yani bunlar, okurlarla tüm ilişkilerin yönetilmesine yardımcı olan araçlar.

Latin Amerika’dan bir iki örnek vereyim. Bir startup, açık kaynak kodlu bir araç geliştirmek istedi. Açık kaynak önemlidir, çünkü tüm ekosistemi etkiler. Bu da dikkat ettiğimiz ölçütlerden biri.

Bu açık kaynak kodlu araç, makine öğrenme ve yapay zekâ kullanarak her dem taze içerikleri saptayıp bunların arşivden çıkarılarak belirli konularla ilgili okurlara önerilmesini sağlıyor. Daha birçok örnek verebilirim ama şimdilik burada durayım.

Daha üç sorum var ve vaktimiz sınırlı. Google birçok ülkede yayıncılara, içerikleri için doğrudan ödemeler yapmaya başladı. Bu bağlamda gazetecilerle ve haber ekosistemiyle ilişkiniz hangi yöne evriliyor? Google’ın amacı ne?
Amaç, başta da dediğim gibi; sürdürülebilir, çeşitlilik arz eden ve açık bir haber ekosistemi için ortaklıklar kurup bu süreci desteklemek.

Haber ekosistemi çok çeşitli bir ortam. Bu yüzden çok sayıda teklifle gelmeye çalışıyoruz. Her sorunu ortadan kaldıracak sihirli bir çözüm yok. Önemli olan fırsatların çeşitliliği ve farklı yollardan konuya angaje olabilmemiz.

‘Yayıncıların geri bildirimini dinleyip tekliflerle geliyoruz’

Son dönemde yaptıklarımıza bir örnek, belirli bir teklif oluşturmak için ortaklarımızla diyalog kurmak. Geçen yıl Gazetecilik Acil Durum Fonu (JERF) ile de bunu yaptık. Türkiye’den de başvuranlara fon verdik.

Ne olmuştu? COVID krizi patlak verince özellikle de küçük ve orta ölçekli yerel medya kuruluşlarından çok zor durumda olduklarına dair geri bildirimler almıştık. Bir acil durum söz konusuydu. Neredeyse bir gün içinde onlar açısından her şey aksamıştı. Gündelik habercilik akışlarını sürdürmeleri için gerekli olan gelir aniden kesilmişti. Biz de bu kez hızla, bir acil durum fonu oluşturup yayıncılara sunduk.

JERF için tüm dünyadan 12 binden fazla başvuru aldık. Küresel bir çabaydı. 140 ülkeden başvuru geldi. Türkiye dâhil 115 ülkeden 5.600 kadar başvuruyu kabul ettik. Bu yayıncılara toplam 39.5 milyon dolarlık bir fon sağladık. Bu, bizim önce yayıncıların geri bildirimini dinleyip ardından bir teklifle geldiğimizi gösteren bir çaba.

‘15 yıl gazetecilik yaptım, geleceğin nasıl olacağını bilmiyorum’

Hem eski bir gazeteci, hem bir vatandaş, hem bir okur ve dünyanın dört bir yanından medya kuruluşlarıyla temas hâlinde bir Google yöneticisi olarak, gazeteciliğin geleceği hakkında ne düşünüyorsun? Türkiye özelinde ise son sorum şu: Son dönemde size yönelttiğim eleştiriler bağlamında bakarsanız, Türkiye’deki kullanıcılarının demokratik ve çoğulcu bir haber ekosistemine erişme hakkını Google’ın tanıdığını teyit edebilir misiniz?  
İlk soruya gelirsek, bir yurttaş ve son derece angaje bir medya tüketicisi olarak şunu söyleyebilirim: 15 yıl gazetecilik yaptım. Haber ekosistemiyle köprüler kurmak ve yenilikçiliği teşvik etmek için bir teknoloji şirketine katılmaktan gurur duyuyorum.  Bir şey söyleyeyim mi? Geleceğin nasıl olacağını bilmiyorum, çünkü sihirli bir çözüm veya belirli bir reçete yok.

Ama bazı trendler görebiliyorum. Son dönemdeki büyük trendlerden biri, ki salgınla birlikte bu daha da arttı, okur geliri yönünde bir evrim. Okurlardan sağlanan gelir miktarı nasıl artırılabilir?  Ve bu soruya yanıt vermenin birçok yolu var.

‘Birçok farklı gelir kaynağı ile bir çeşitlendirme olacak’

Elbette abonelik bunlardan biri. “Subscribe with Google” diye bu iş için sunduğumuz bir araç var. Herkesin bir abone modeli kurmasına yardımcı oluyor. Ama abonelik birçok farklı şekilde işleyebilir.  Haber sitesinin belirli bir bölümünü kapsayabilir. Bir ödeme duvarı olabilir, belirli içerikler bunun arkasında kilitlenir. Bir bağış modeli olabilir. Okurlardan gelir elde etmenin birçok farklı yolu var. Büyük trendlerden biri işte bu.

Peki bu, çoğu yayıncı için gelirin çoğunun doğrudan okurdan sağlanacağı anlamına mı geliyor? Buna evet demezdim. Bence birçok yayıncının karma bir gelir modeli olacak. Reklam, etkinlik vb. birçok farklı gelir kaynağı ile bir çeşitlendirme olacak.

Etkinlik işi karmaşık görünse de böyle. Birçok yayıncının etkinlik organizasyonunu dijital bir dünya için yeniden keşfettiğini görmeye başladık bile. Üyelerine özel belirli faaliyetler düzenliyorlar.

Tüm kullanıcı hunisinin değerine bakılmalı. Bir izlerkitleniz var. Bunlardan daha fazla kayıtlı kullanıcı elde etmeye çalışıyorsunuz. Belirli hizmetlerinizle, programlarınızla daha fazla etkileşime girmelerine çabalıyorsunuz ki buradan gelir elde edesiniz. Bu da bir başka büyük trend.

‘Çeşitlilik barındıracak bir şekilde bu fonun dağıtılmasını istiyorum’

Türkiye konusundaki sorumu nasıl yanıtlamak istersin?
Şunu hatırlatmak isterim: Bu yenilikçilik yarışmasındaki kategorinin ismini “Ortadoğu, Türkiye ve Afrika” diye koyduk.  Türkiye, bu yarışmadaki kategori isminde özellikle zikredilen bir ülke.  Bu durum, Türkiye’yi önemsediğimizi gösteriyor, değil mi?

Açık bir yaklaşımı tercih ediyoruz ve herkese ulaşabilme fırsatını bana verdiğiniz için teşekkürler. Gerçekten herkesi bu yarışmaya başvurmaya teşvik ediyoruz. Sitemizde vakit geçirip ölçütlerimizi anlayabilirler. Ben gerçekten çeşitlilik barındıracak bir şekilde bu fonun dağıtılmasını istiyorum.

‘Serbest gazeteciliğin YouTube’da büyüdüğünü görüyoruz’

Türkiye’ye ve oradaki kullanıcılara yönelik taahhüdümüzün yanı sıra dijitalleşmeye verdiğimiz destek de çok boyutlu. Türkiye’de ofis açan ilk teknoloji şirketlerinden biriydik.  Orada yerel bir ekibimiz var. Türkiye’deki tüm aktörler ve ortaklarla her gün ilişki hâlindeler. Bunlar çok çeşitli kesimlerden. Birçoğunu sen de tanıyorsun.

Bağlılığımızın göstergelerinden biri de şu: Mesela YouTube’da serbest gazeteciliğin büyümekte olduğunu görüyoruz.  Bu tür sinyaller, çeşitliliği göstermesi açısından önemli. Biz de bunu teşvik etmek istiyoruz. Lütfen bu çağrıyı yayın ve bu yıl sağlam, çok çeşitli başvurular almamıza yardımcı olun. Elbette herkes seçilmeyecek ama insanların başvuru sürecinin kendisinin değerini de takdir edeceğini sanıyorum.

Medya İşi dizisinin önceki bölümlerinde reklam, okur ve bağış gelirlerini, uluslararası medyanın önde gelen aktörleriyle konuşmuştuk.

Emre Kızılkaya

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Uluslararası İlişkiler lisansının ardından Marmara Üniversitesi'nde Gazetecilik yüksek lisansını tamamladı. 2003-2019 yılları arasında Hürriyet gazetesinde editör, dış haberler şefi ve dijital içerik koordinatörü; Hürriyet Daily News'da idari editör görevlerinde bulundu. İstifasının ardından 2019'da Harvard Üniversitesi'nde Knight Vakfı ve Nieman Vakfı'nın ortak bursuyla misafir araştırmacı olarak medyada sürdürülebilirlik konusunda çalıştı. Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) Başkan Yardımcılığını ve IPI Türkiye Ulusal Komitesi Başkanlığını yaptı. Journo'da proje editörü ve Harvard Kennedy School bünyesindeki Carr Center'da misafir araştırmacı olarak görevini sürdürüyor.

Journo E-Bülten