Haftalık mizah ve karikatür dergisi Uykusuz geçtiğimiz günlerde okurlarına veda etti, spor dergisi Socrates ise basılı yayına son verdi. “Matbu dergiciliğin sonu mu geliyor” sorusu yine dillerde… Dergiciliğin yol ayrımını, Socrates Dergi’nin İmtiyaz Sahibi Can Öz, 1+1 Express Dergisi’nden Merve Erol ve OT dergisinin İmtiyaz Sahibi Dündar Hızal ile konuştuk.
Öz, “Klasik yöntemlerle dağıtılan dergi yayını döneminin Türkiye için kapandığını gördük” diyor. Erol, ülkede “şu anda tuvalet kâğıdından başka bir şey üretilmediğini” vurguluyor. Hızal ise şunları söylüyor: “Medyanın bu kadar erimesi dijitalin zaferi değil. Basın yok. Bir propaganda köşesi oldu gazetelerin olduğu stant… Kuş gribi ya da domuz gribinde nasıl tüm stant etkilendiyse ve insanlar şarküteriden uzak durduysa, medyadaki ağırlığın %90’nın bir tarafta olması aynı etkiyi yaptı.”
Socrates Dergi, ekonomik koşullar nedeniyle basılı yayınını Ocak 2023’te sonlandırdı. 8 yıl boyunca basılı olarak da yayımlanan ve artık tamamen dijitale geçen derginin Genel Yayın Yönetmeni Caner Eler, “İleride ekonomi biraz olsun düzelirse yeniden başlayabiliriz” dedi.
Uykusuz dergisi ise 2007’de başladığı yayın hayatını 25 Ocak 2023’teki son sayısıyla noktaladı. Veda mesajında, “Uykusuz Dergisi’nin son mizah dergisi olmaması dileğiyle, bir başka zaman, bir başka şekilde yeniden buluşmak üzere” ifadesi kullanıldı.
Birçok okuru üzen bu kararlar, “Matbu dergiciliğin sonu mu geldi” sorusunu bir kez daha gündeme getirdi. Öte yandan iki mesajda da bir gün “yeniden başlama” umudunun seslendirilmesi dikkat çekiyor.
Socrates Dergi‘nin İmtiyaz Sahibi Can Öz, yaptığı açıklamada, “Dergiden asla vazgeçmedik, sadece mecra değiştirdik. 2023 yılı için yaptığımız planlamada gördük ki bir derginin maliyeti 150 liraya ulaşıyor. Bu fiyatta dergiyi satışa çıkarttığımızda abonelik sayısı iyice düşecekti ve kendi kendine zarar eden bir sarmalın içine girecektik. Bu yüzden basılı dergiyi sonlandırma kararı aldık” dedi.
Uykusuz da sosyal medyadaki açıklamasında, “Dergiyi başka bir mecrada yayımlamak veya aylık olarak devam ettirmek için çalışıyoruz fakat sonuç şimdilik belirsiz” ifadesini kullandı.
Can Öz: “Herhangi bir sürdürülebilirliği kalmadığını gördük”
Peki, basılı dergiler bir gün eski güzel günlere dönebilir mi? Konuştuğumuz yayıncılara göre geleneksel yöntemlerle bu mümkün değil ama yeni yaklaşımlarla neden olmasın?
Journo’ya konuşan Can Öz, Türkiye’de klasik yöntemlerle basılıp dağıtılan dergicilik döneminin sonu geldiğini vurguladı. Öz, Socrates Dergi‘nin dijitale geçme kararını ve sektördeki dönüşümü şu sözlerle anlattı:
- Geçtiğimiz 3-4 ay ekonomi açısından çok öngörülemez bir yere sürükledi bizi. Hâliyle 2023 bütçelerini yaptığımızda, artık aydan aya hazırlanan, kâğıda basılan, klasik yöntemlerle dağıtılan dergi yayını döneminin Türkiye için kapandığını, herhangi bir sürdürülebilirliği kalmadığını gördük ve oturup bu kararı aldık. Sektörde yaşanan bu kriz diğer yayınları henüz etkileyecek gibi görünmüyor, zira süreli yayınlarda rafa yönelik üretim/tükenme oranı çok dengesiz bir hâle geldi; kâğıt fiyatları da uçunca bu sürdürülebilirliğini yitirdi. Süresiz yayınlarda da bir alay sıkıntı var, sektörün iktisadi yapısı değişecektir; ancak süresiz yayınlardaki gibi kader tayin edici bir durum yok.
- Artan maliyetler, medyadan önce okuru etkiliyor. İnsanların alım gücü öylesine düştü ki, dergiye ayrılacak böyle bir bütçe kalmadı kimsenin cebinde. Bir öğrenci rahatça satın alamadığı sürece dergi, dergi olmaktan çıkıp bir reklam nesnesine, bir PR faaliyetine dönüşüyor. Süreli yayınlarda şüphesiz tüm dünyada bu böyle, dijital basılıyı yeniyor. Ancak kitaplarda dünyada henüz böyle bir eğilim yok. E-kitap son 3-4 senedir tüm dünyada muhteşem bir başarısızlık yaşıyor. Belki bu ileride değişir, ancak şimdilik böyle bir ışık yok. Dergi için dijitalde web/app üzerinde epeydir üzerine çalıştığımız bir projemiz var. Tam basılı dergi kapanışı üzerine, sanki bu durumu telafi etmeye çalışır gibi bir yere hapsetmemek için üzerinde pek durmadık.
Dündar Hızal: “Hürriyet alırken bir de dergi alanlar artık bunu yapmıyor”
Popüler kültürü ele alan Kafa, Bavul, Tuhaf ve OT hâlen basılı dergiciliğin en çok satan yayınları arasında yer alıyor. OT dergisinin İmtiyaz Sahibi Dündar Hızal’a son gelişmeleri sorduk, şu yanıtları verdi:
- Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada basılı yayın alan kaybediyor. Ancak bir inat ve inançla bu işler yapılabilir. Biz öyle yapıyoruz. Gittiği yere kadar da yapmaya devam edeceğiz. Başka işlerden kazandıklarımızı buraya aktarıyoruz. Kimi yeni bir araba alma derdindedir, biz de yeni bir sayı çıkarmanın… Artan maliyetler her sektörde ciddi etkilenmeye yol açtı. Ancak sadece iç pazardaki artan maliyetler değil, tüm dünyada kâğıt maliyetlerinde 3-4 kat artış var. Bu da ciddi etkiledi bizi.
- Türkiye’de medyanın bu kadar erimesi dijitalin zaferi değil. Basın yok. Bir propaganda köşesi oldu gazetelerin olduğu stant. Kuş gribi ya da domuz gribinde nasıl tüm stant etkilendiyse ve insanlar şarküteriden uzak durduysa, medyadaki ağırlığın %90’nın bir tarafta olması aynı etkiyi yaptı. Hürriyet alırken bir de dergi alanlar artık bunu yapmıyor. Böyle bir dönemde hâlâ popüler olmak basılı bir yayın olarak “karakterinin” olmasına bağlıyorum derginin. Çok fazla taklidi çıktı OT’un. Pek çoğu kapandı. 10 yıldır çizgisini bozmadık. İfade özgürlüğü, çoğulculuk bizim için hep önemliydi. Trendlere teslim olmadık. Okurumuzu seviyoruz.
Basılı yayınını geçen yıl sonlandıran Bir+Bir Express dergisinden Merve Erol ise “Basılı dergi, kitap ve gazete yayıncılığı dünyada sona ermiyorsa, insanlık âleminde toplumumuza has bir özellikten söz edilemeyeceğine göre, Türkiye’de ortadan kalkması için geçerli bir neden yoktur herhalde” diyor.
Erol’un verdiği bilgiye göre Bir+Bir Express dergisinin son basılı sayısının maliyeti 80 liraydı. “Ancak okura bunu elbette yansıtamamıştık. Üstelik bu fiyatlar her ay, her sayıda artıyor” diyen Erol’a göre, mevcut ekonomik şartlarda Türkiye’de süreli bir basılı yayının sürdürülebilirliği kalmadı.
“Türkiye şu anda tuvalet kâğıdından başka bir şey üretemiyor” diyen Erol, COVID-19 salgınının tetiklediği kâğıt kriziyle küresel tedarik zincirindeki aksamaların bütün matbaa maliyetlerini artırdığını hatırlatıyor.
Merve Erol: İktidar medyası dağıtım ağına el koydu, PTT de basın indirimini kaldırdı
Üretim meselesinin ardından sözü, dergilerin dağıtım sorununa getiren Erol şunları söylüyor:
- Dünyanın diğer ülkelerinde, Japonya’dan Almanya’ya pek öyle olmuyor da, neden Türkiye’de böyle bir gerileme yaşanıyor? Bu sorunun yanıtlarından biri belki mülkiyet düzeninde bulunabilir. Gazete-dergi dağıtımı hükûmetin el koyduğu ana akım medyanın tekelinde. Gazete bayileri gibi geleneksel satış noktaları yok oldu. PTT’nin geleneksel basın indirimi kaldırıldı, özel kargolar çok pahalı, dolayısıyla abonelik sisteminin de bir anlamı yok. Herhalde bu konuda okurun tercihlerinden ziyade, hükûmetin ekonomik ve siyasal yönelimlerine bakmak daha anlamlı.
- Biz 1994’ten beri bağımsız yayıncılık yapıyoruz. Arkamızda hiçbir zaman bir sermaye grubu, bir siyasal yapının nüfuzu olmadı. Aramızda hiyerarşi yok, başımızda patron, müdür, “insan kaynakları” denen ve gazetecilikle alâkası olmayan o tuhaf, gayrı insani birim yok. 28 yıl içinde haftalıktan 15 günlüğe, aylıktan üç aylığa değişen periyodlarla Express, aylık Roll, aylık Bir+Bir gibi dergiler çıkardık. Bunların tamamını taradık ve sitemiz birartibir.org’a yüklüyoruz. Burada 1994 yerel seçimlerinden bu yana Türkiye’nin siyasal ve kültürel açıdan bazı veçheleri var, bu anlamda tarihsel bir önem de taşıyorlar.
- Bütün okurlarımız bu arşive ücretsiz erişebilecek, ama birartibir.org’daki güncel yayıncılığa destek olma imkânları da açık. Dijital ortama birartibir.org ile zaten taşınmıştık, ama şimdi bir de Express için bir e-dergi formunu deneyeceğiz. Böylece, aydıngerlere çıkış alıp matbaaya götürdüğümüz 90’lardan, matbaaya PDF gönderdiğimiz 2010’lara, farklı baskı tekniklerini ve dergiciliğin yeni dijital imkânlarını bir arada görebileceğiz.
Bir çözüm önerisi: Medyada kolektif bir yapı
Peki, dergi yayıncılığında sürdürülebilirliği yeniden sağlayacak bir çözüm bulunabilir mi? Erol’un önerisi, medyada “kolektif bir yapı:”
- Dijital yayıncılıktan gelir elde yöntemleri dünya medyasında da yerleşmiş, oturmuş değil, çok çeşitli arayışlar sürüyor. Okur desteği, abonelikler, ilanlar dışında, günlük bir internet sitesini yürütmeye yardımcı olacak ve varlığını okurumuza açıklayabileceğimiz bir kamu desteği bulabilirsek, alırız. Böylece, örneğin Avrupa işçi sınıfının vergilerinden oluşturulmuş bir kamu fonunu yine Türkiye işçi sınıfı için kullanmış oluruz. Her halükârda, paylaşıma ve işin idaresine gelince bizim ekonomik modelimiz açık: Türkiye medya ortamına ve gazetecilere patronsuz, hiyerarşisiz, eşit sorumluluğa ve paylaşıma dayanan, kolektif bir yapı öneriyoruz.
Türkiye’de basılı yayıncılığın içinde bulunduğu kriz yeni değil. SEKA kâğıt fabrikalarının 2005’te kapatılmasının ardından gazete ve dergiler, kâğıdın neredeyse tamamını yurtdışından tedarik etmeye başlamış ve böylece yayıncılık döviz/kur krizlerine karşı daha da kırılganlaşmıştı.
Bu arada en çok satan gazetelerin tirajı 2020’de 200 binin altına geriledi ve dergileri de kapsayan düşüş 2023’te de sürüyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Dijital haber trafiği artarken tirajlar düşüyor: Sözcü ‘virüsle aranıza mesafe koydu’
Okur velinimetimizdir: Boston Globe ve Financial Times yöneticileriyle abone gelirini konuştuk
Mehmet Demirkol: Televizyonlar YouTube’a, YouTube televizyonlara yaklaşacak
Matbaacılar kâğıt krizinde: Kepenkler kapanıyor makine sesi yok