Kritik

Gazeteciler için 7 maddede matematik: Haberlerde en sık yapılan sayısal hatalar

Bu ay başında Journo’da yayımlanan bir haberde, New York Times gazetesinin veri analizi konusunda uzman muhabiri Robert Gebeloff, gazetecilerin matematikten korkmaması gerektiğini söylüyordu. Matematik mezunu serbest gazeteci Bedri Adanır, haberlerde sıkça yapılan sayısal hataları 7 maddede anlatıyor.

“Dilini öğrenip harflerine aşina olmadan [evreni] okuyamayız. O, matematiğin diliyle yazılmıştır. Harfleri ise üçgenler, daireler ve diğer geometrik şekillerdir. Bunları bilmeyen insanın tek bir kelime bile anlaması imkânsızdır” diyor Galileo.

Ancak matematiksel veriler, doğru bir şekilde kullanılmadığında okuru aldatabiliyor. Tabii burada aldatıcı olan matematiğin kendisi değil, verilerin yanlış veya eksik kullanılması. Haberlerde de bu tür hatalara sık sık rastlıyoruz. Mesela…

1. Oransal değişimler: Yüzde (%) ve yüzdelik puan farkı

İlk örneğimiz, özellikle seçim ve ekonomi haberlerinde sıkça yapılan bir yanlış…

Son seçimde bir partinin oy oranının yüzde 40’tan yüzde 44’e çıktığını düşünelim. Bunu bildiren iki haber başlığına bakalım:

Yanlış başlık: Partinin oy oranı yüzde 4 arttı.

Doğru başlık: Partinin oy oranı 4 puan arttı.

Yüzde” (%) ifadesi 100’ün kesri olan bir sayı veya oranı ifade eder. “Yüzdelik puan” ise iki yüzde arasındaki aritmetik farkı ifade eden bir birimdir.

Üstteki örnek üzerinde biraz düşünürseniz neden hata yapıldığını görebilirsiniz:

Bir parti, 100 seçmenlik bir yerleşimde, geçen seçimde 40 ve bu seçimde 44 oy almışsa fazladan 4 oy almış demektir. 4 oy, ilk seçimde aldığı 40 oyun yüzde 10’udur.

Yani bu parti oyunu yüzde 10 artırmıştır. Yüzde cinsinden iki seçimdeki oy oranını karşılaştırırsak artışın 4 puan olduğunu görürüz.

İpucu: İki yüzdelik oran arasında bir karşılaştırma yapacaksanız “yüzde” yerine “puan” birimini kullanın.

Matematiksel doğruluk tek başına yeterli değil. Gazeteciliğin doğruluk ilkesi gereği olguları bağlamından koparmadan, olabildiğince nesnel ve tarafsız biçimde sunmak gerekiyor. Bu nedenle oransal değişimleri, haberlerde ve mümkünse başlıklarda tam olarak ifade etmeliyiz. Aksi hâlde okurda yanlış bir algı oluşabilir.

Örneğin “A Partisi önceki seçimlere göre oyunu yüzde 100 arttırdı” ifadesi matematiksel olarak doğru. Fakat bu artışın (veya azalışın) belirli bir referansı yok. Yani neye göre arttığı veya azaldığı belli değil.

“Bunlar neden toplanıyor hocam, ortalaması alınması lazım değil mi?”

“Yüzde 100 artış” okurda bu partinin büyük bir çıkış yakaladığı algısını yaratabilir. Ama örneğin 10 milyon seçmen olan bir ülkede bir partinin 100 olan oyunu 110’a çıkarmasının pek büyük anlamı olmasa gerek. Bu nedenle bu tür bir haberde, oransal değişimin yanı sıra (veya bunun yerine) miktarları da belirtmek gerekir.

Enflasyon haberlerinde bu hata sıkça yapılıyor veya kasten yanlış bir algı oluşturuluyor. Örneğin geçtiğimiz şubatta bazı TV kanallarında, aslında Türkiye’deki enflasyonun diğer ülkelere nazaran iyi durumda olduğunu, bu yüzden hâlimize şükretmemiz gerektiğini adeta bas bas bağıran bir habere rastlamıştım.

Ülkelerin enflasyon oranlarının bir önceki yıla göre artışı karşılaştırmalı olarak bir tablo olarak ekrana verilmişti. Tabloya göre Almanya’nın enflasyon oranındaki, bir önceki yıla göre artış %1225, ABD’nin %400, Türkiye’nin ise sadece %147’ydi. Bu verilerde matematiksel bir problem yok ama habercilik etiği açısından korkunç aldatma söz konusu… O tarihte gerçek şuydu: ABD’nin enflasyon oranı %7, Almanya’nın %5,3, Türkiye’nin ise 36,08 idi.

Enflasyonla ilgili haberleri özellikle yazılı olarak paylaşırken bahsi geçen oranın okurun zihninde somutlaştırılması da çok önemli… Sadece sayısal verilerin paylaşılması bazı okurlarda karşılık bulmayabilir.

Enflasyondaki oransal değişimi ifade etmek yerine “Vatandaşın alım gücü geçtiğimiz aya göre 10 puan düştü” demek daha anlaşılırdır. “Vatandaş artık 10 ekmek yerine 8 ekmek alabilecek” gibi bir ifade ise daha somut, isabetli ve dikkat çekici olur.

Sayısal değişimleri ifade ederken karşılaştırılan zaman aralıklarına da dikkat edilmeli. Örneğin geçen yıl “Elektriğe yüzde 10 indirim” diye sunulan bir haber vardı. Ayrıntılar okunduğunda bu “indirimin” aslında elektrik dağıtım şirketlerinin sayaç okuma periyotlarını 30 günden 35 güne çıkarmasından kaynaklandığı açıklanıyordu. İşin aslı, indirim bir yana, elektrik fiyatına yüzde 5 zam gelmişti.

2. Ölçü birimlerine dikkat: “Kara mili” ve “deniz mili” farkı

Haberlerde sıkça rastladığımı bir diğer hata, ölçü birimlerinin karıştırılması veya birbiri yerine kullanılmasıdır. Özellikle ABD kaynaklı haberlerdeki “mil” gibi uzunluk birimleri Türkçe haberlerde kilometre cinsine çevrilirken hata yapılabiliyor. Bu noktada şunu unutmamak gerek: Kara mili ve deniz mili ayrı uzunluk birimleridir.

  • Bir deniz mili (nautical mile veya M yahut NM), 1 dakikalık enlem çizgisi (1 dakika = 1/60 derece) üzerindeki yeryüzü uzunluğuna karşılık gelir. Bu, yerküre üzerindeki uzaklık ölçüsüdür. 1 deniz mili yaklaşık olarak 1,852 kilometre veya 1,15078 kara miline eşittir. Deniz mili, Türkiye’de de özellikle denizcilikte kullanılır.
  • Bir kara mili (statute mile veya SM) ise özellikle ABD ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılır. Bir kara mili, 1 derecenin 360’ta birine eşittir, yani yaklaşık olarak 1,60934 kilometre veya 0,86898 deniz miline eşittir.

İpucu: Bunları kendiniz hesaplayabilir veya birçok web sitesinde sunulan dönüştürücü uygulamaları (örneğin şu) kullanabilirsiniz.

3. Depremin büyüklüğü ve şiddeti aynı şey değil

Bazen de ölçü birimleri dönüştürülürken değil, kıyaslanırken karıştırılıyor. Bu hatayı en sık deprem haberlerinde görüyoruz. Konumuz, “depremin büyüklüğü” ve “depremin şiddeti” arasındaki fark.

Kestirmeden söyleyelim: Büyüklük (magnitüd) depremin kaynağında açığa çıkan sismik enerjinin bir ölçüsüdür. Nesneldir çünkü bilimsel cihazlarla (sismograf) sayısal olarak kaydedilip “Richter” (ML) ve “moment magnitüd” (Mw) gibi ölçeklerle ifade edilir. Sarsıntının sıklığı, azami hızı ve ivmesi gibi nicel değerleri dikkate alır. Güncel depremler için sıkça kullanılır.

Şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin ölçüsüdür. Özneldir çünkü yereldeki insanların gözlemlerine dayanıp Modified Mercalli Yoğunluk Ölçeği (MMI) gibi birimlerle ifade edilir. Bir bölgede yaşayanların depremi ne kadar hissettiği, oradaki binaların ne kadar zarar gördüğü gibi nitel değerleri dikkate alır. Sismografların henüz icat edilmediği tarihlerdeki eski depremler için sıkça kullanılır.

Yanlış: Kahramanmaraş’ta 7,8 Mw şiddetinde bir deprem oldu.

Doğru: Kahramanmaraş’ta 7,8 Mw büyüklüğünde bir deprem oldu.

Elbette gazetecinin bir deprem haberinde mutlaka büyüklük ve şiddet ölçeklerine atıfta bulunması gerekmez. Depremin bu yöndeki sonuçları gözlemlenmişse örneğin “Malatya’da yıkıcı deprem” ifadesi de doğrudur. Önemli olan, birimleri ve ölçekleri karıştırmamak…

4. Binlikleri ayırırken nokta, kesirleri ayırırken virgül

Türkçe yazımda binlikler noktayla, kesirler virgülle ayrılır. Ancak ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Hindistan, Mısır ve daha birçok ülkede bunun tam tersi bir yazım kuralı vardır.

Özellikle veri gazetecilerinin bu nedenle dikkat etmesi gerekiyor. Kullandığınız e-tablo veya veri analiz programlarının dilinin yanı sıra elinizdeki veritabanının hangi ülke kaynaklı olduğu da önemli. Yanlış işlem yapmamak için nokta-virgül dönüşümlerine dikkat etmek gerekebilir.

Türkçe yazımda yanlış ifadeler: 1.25 ve 1,000,000

Türkçe yazımda doğru ifadeler: 1,25 ve 1.000.000

Bir matematikçi için üstteki yanlış kullanım, bir kesri değil, çarpı işareti yerine nokta da kullanılabildiği için 1 ile 25’in çarpımını ifade eder. Türkçe’de kesirli sayıları belirtmek için “virgüllü sayı” ifadesi de bu yüzden kullanılır.

İngilizce yazımda yanlış ifadeler: 1,25 ve 1.000.000

İngilizce yazımda doğru ifadeler: 1.25 ve 1,000,000

İpucu: Kıta Avrupası, Rusya ve Güney Amerika’nın büyük bölümünde binlik ve kesir ayırıcılar, Türkiye’dekiyle aynı.

5. İşlem önceliği: Parantez, üslü sayı, çarpma/bölme, toplama/çıkarma

Matematikte ülkelere göre farklılık gösterebilen bir başka konu, işlem önceliği…

Verilen bir işlemin farklı iki hesap makinesinde, farklı sonuçlar verdiğini gösteren paylaşımlara denk gelmişsinizdir. Bunun nedeni birinin yanlış, diğerinin doğru olması değil, ikisi de kullanıldığı ülkelerin matematiksel kabullerine göre yazılmış algoritmalarla aslında doğru sonuçlar veriyorlar. Yani Japonya menşeli hesap makinesinde esas alınan işlem önceliği kuralı ile ABD menşeli hesap makinesinde esas alınan kural farklı olduğu için farklı sonuçlar çıkıyor.

Türkiye, ABD ve Fransa gibi birçok ülkede işlem önceliği kuralı şöyledir:

  1. Varsa önce parantez içindeki işlemler yapılır (Parantez içindeki işlemler için aynı kurallar geçerlidir).
  2. Varsa üslü gösterimler dönüştürülür.
  3. Ardından çarpma veya bölme işlemleri yapılır. İkisi birlikte ve peşpeşe bulunuyorsa, soldakinden başlanır (İşte iki farklı hesap makinesinde farklı sonuçlar bulunması bu kuralla ilgilidir).
  4. Son olarak da toplama veya çıkarma işlemleri yapılır.

6 / 2  X (2 + 1) işlemini el alalım. Muhtemel cevaplar 1 ve 9 olacaktır. Türkiye’deki işlem sırasına göre doğru cevap 1, Japonya’da ise 9’dur.

6. “Ortalama” ama neyin ortalaması?

Haberlerde rastladığımız bir diğer yaygın hatalı kullanım ise ‘ortalama’ya ilişkin…

Ortalama, matematiksel olarak, belli bir sayısal veri grubundaki sayısal verilerin toplamının veri sayısına bölünmesiyle elde edilen değerdir. Oysa bazen haberlerde, tanımından uzak bir anlamda kullanıldığına denk geliyoruz.

“İstanbul’da ortalama bir evin fiyatı 5 milyon lira” ifadesini ele alalım. Bu ifade izaha muhtaç zira “ortalama” ifadesi evi niteliyor. Kastedilen “İstanbul’da yeni evlerin ortalama fiyatı 5 milyon lira” olsa bile bu hâliyle de matematiksel olarak sorunlu bir ifade bu.

Bilimsel olarak bu ifadede “ortalama” teriminin kullanılabilmesi için, İstanbul’daki tüm yeni evlerin fiyatlarının toplanıp yeni evlerin sayısına bölünerek ortalamanın bulunması gerekir. Eğer elde bu veri yoksa da yeni evlerinin ortalama fiyatının nasıl bulunduğu belirtilmelidir. Örneğin, “İstanbul’da satışa çıkarılan 500 konuta dayanarak yapılan tahmine göre yeni dairelerin ortalama fiyatı yaklaşık 5 milyon lira oldu” gibi bir ifade daha doğru olabilir.

7. Kamuoyu yoklamaları ve anketlerin haberleştirilmesi

Journo’nun daha önce de vurguladığı gibi kamuoyu yoklamaları ve seçim anketleri haberleştirilirken sıkça hatalar yapılıyor. Anket sonuçlarına dayalı bir haber yaparken dikkat edilmesi gerekenleri özetleyelim:

  1. Verilerin Güvenilirliği: Anketin yöntemi, örneklem büyüklüğü ve örneklem seçimi gibi faktörler, verilerin güvenilirliğini etkiler. Veri kaynağının güvenilir olduğundan emin olmalısınız. Katılımcılara yöneltilen sorular ve araştırmanın finansmanı gibi konular hakkında bilgi vermek de haberin içeriğini ve güvenilirliğini destekler.
  2. Veri Analizi: Anket sonuçlarını dikkatli bir şekilde analiz etmelisiniz. İstatistiksel verilerin yanlış yorumlanması haberin doğru anlatılmasını engelleyebilir. Uzmanlarla veya istatistikçilerle işbirliği yaparak verileri doğru bir şekilde yorumlayabilirsiniz.
  3. Başlık ve Odak: Başlık, haberin odak noktasını yansıtmalıdır. Haberi anket sonuçlarına dayalı hâle getiren belirgin bir açı veya sonuç belirlemek önemlidir. Anketin ana bulgularını ve önemli sonuçlarını öne çıkaracak bir başlık seçmek gerekir. Anketin ham sonuçlarını doğrudan başlığa çekmek çoğu zaman yanıltıcı olabilir. Haber metni, başlığı ve görseller arasında da tutarlılık sağlanmalıdır.
  4. Verileri Görselleştirme: Grafikler, tablolar ve infografikler gibi görsel araçlarla okurların karmaşık verileri daha iyi anlamaları sağlanabilir.
  5. Kaynaklar ve Referanslar: Kullandığınız verilere dair kaynakları ve referansları belirtmek önemlidir. Bu, haberinizin güvenilirliğini artırır ve okurların verileri doğrulamalarına yardımcı olur.
  6. Tarafsızlık ve Denge: Haberin tarafsız ve dengeli olması gerekir. Verilere dayalı haber yaparken, verilere önyargısız bir şekilde yaklaşmalı ve tüm önemli sonuçlar aktarılmalıdır.

“A Partisi anketlerde farkı açıyor” veya “B partisinin oyları eriyor” gibi başlıklar daha dikkat çekici olsa bile eksik ve hatta belki yanıltıcıdır. Kasıtlı veya kasıtsız olarak atılan bu tür başlıklarda üstteki unsurlar gözardı edilmiştir.

Doğrusu, bu anketin seçmen nüfusunu temsil edip etmediği (örneklem ve diğer yöntem ölçütleri), aynı soruların farklı versiyonlarla ikinci kez sorulup sorulmadığı gibi noktaları sorgulamak ve her halükârda daha titiz başlıklarla, araştırmanın kısıtlılıklarını da belirterek bu verileri sunmaktır.

İLGİLİ:

Küresel Araştırmacı Gazetecilik Konferansı’nda öğrendiğim 19 dijital araç

Anket haberleri: 2 ayda yayımlanan 117 haberin hiçbiri eksiksiz değil

Depremde büyüklük ve şiddet farkı: Bu ayın haberlerinde dil yanlışları

Bedri Adanır

Matematik mezunu bir serbest gazeteci.

Journo E-Bülten