Kitap

Sahafların muhteşem dönüşü: Dijitalleşen kazanıyor

Sami Kaynar, Sönmez İş Hanı , Bursa.

Dijitalleşmeye uyum sağlayan sahafları COVID-19 salgını da yıkamadı. Son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında onlarca yeni sahaf dükkânı açıldı. Konuştuğumuz bir sahaf “Kitabın tadı başka” derken bir başkası, yaşananları “plakların dönüşüne” benzetti. Sahaf festivallerinin ayı olan eylül gelmişken bu mesleğin erbabını dinledik.

Yazılı kâğıt, tomar, kitap anlamına gelen Arapça “sahife” (sayfa) sözcüğüyle aynı köke sahip sahaf, aslen “kitapçı” demek. Bugün ise “genellikle kullanılmış ve eski kitap alıp satan” kişi ve iş yeri anlamını taşıyor.

15. yüzyılda matbaanın icadına kadar elle yazılıp çoğaltılan kitaplar, yüksek fiyatları nedeniyle ancak zenginlerin satın alabildiği bir metaydı. Ortaçağ’ın bitişi, matbaanın yaygınlaşması, kâğıdın ucuzlaması ve eğitimin modernleşmesi gibi etkenler, kitapların sayısını hızla artırdı ve maliyetlerini düşürdü.

Artan arz ve talep, İslam coğrafyasında özellikle medrese gibi eğitim kurumları ile ticari hareketliliğin yoğunlaştığı bölgelerde kitap ticaretiyle uğraşan bir esnaf sınıfı oluşturdu. Eskiyen ve hatta antikalaşan kitapların ticareti ise bu sınıfın bir kolu olan sahafların işi hâline dönüştü.

Seri baskının gelişmediği dönemlerde istinsah (elle kopyalama) yöntemi daha yaygın olduğundan muhtemelen ilk sahaflar kitap satımından ziyade kâğıt, mürekkep, kalem gibi kitap yazımında kullanılan malzemeyi temin ediyordu. Sahaflar zamanla eski kitaplar konusunda uzmanlaştı. Bir arşiv ve hatta yer yer sanatsal faaliyet olarak kendilerini yeniden konumlandırdılar.

20. yüzyılda başlayan dijitalleşme ve özellikle 21. yüzyılda milyarlarca insanın günlük hayatının parçası hâline gelen internetin sahafları “bitireceğini” iddia edenler de vardı ama son dönemde bu mesleğin Türkiye’nin dört bir yanındaki erbabıyla yaptığımız  söyleşiler, bu fikre karşıt bir tez oluşturuyor. Sahaflar sadece teknolojiye değil, yaklaşık iki yıldır etkisini sürdüren COVID-19 salgınına da yenilmediklerini vurguluyor. Hatta bu dönemde sahafların sayısının arttığı, birçoğunun dijital çağa uyum sağlayıp geleceğe umutla baktığı da gözleniyor.

1970’li yıllardan sonra sahaflar arttı

Osmanlı döneminde sahaflık, ilk başkentler Bursa ve Edirne’de başlamıştı. İstanbul’un fethinin ardından Beyazıt Sahaflar Çarşısı öne çıktı. Beyoğlu Aslıhan Çarşısı, Kadıköy Akmar Çarşısı, Ankara Adil Han İş Merkezi gibi köklü sahaf merkezleri daha sonra doğdu.

Türkiye’de sahaflar 1970’lere kadar bu birkaç merkezde toplanmıştı. Sonraki 50 yılda ise her kentin neredeyse her semtine yayıldılar. 2000’lerin başından beri birçok ilde sahaf sayısı dijitalleşmeye rağmen hızla arttı. Kars’tan İzmir’e, Samsun’dan Mardin’e her kentte artık onlarca sahaf var.

Sahafların yaşatılması ve geleneğin bozulmaması için çeşitli etkinlikler ve festival yapılıyor. Bunların en ünlüsü olan, normalde eylül ayında yapılan ama geçen yıl salgın nedeniyle iptal edilen Beyoğlu Sahaf Festivali’nin bu yıl düzenlenmesi bekleniyor.

Kitapların yanı sıra tarihe tanıklık eden dergiler, eskiye ait yazılar, fotoğraflar, film ve tiyatro afişleri ile özel koleksiyonlar da sahaflarda bulunabiliyor. Geçen yıl yapılamayıp bu yıl yapılması beklenen bir başka etkinlik olan Kadıköy Plak Günleri’nde gözlendiği gibi, sahaflara da son yıllarda hem nostaljik, hem de işlevsel nedenlerle talebin artması söz konusu.

‘Okuyucular, dokunarak okumaya geri dönecek’

Sahafların tarihi merkezlerinden olan Bursa’daki Sönmez İş Hanı’nda 25 yıldır bu mesleği yapan Sami Kaynar, küresel salgın nedeniyle her ülkede birçok insanın fizikselden dijitale geçiş yaptığını söylüyor. Salgının ilk döneminde Türkiye’deki gazetelerin tirajlarının da dibe vurmasına neden olan bu etkinin yanı sıra, PDF ve e-kitap formatlarının yaygınlaşması kuşkusuz basılı kitapların tüketimini etkiliyor.

Kaynar, özellikle “Z kuşağının” dijitali tercih ettiğini belirtirken bazı kitapların sadece birinci baskılarına, geçici bir ilgi oluşabildiğini vurguluyor. Yine de ona göre plaklarda olduğu gibi eski kitaba talepte de artık bir “geriye dönüş” söz konusu. Şöyle diyor Kaynar:

  • Artık insanlar sürekli olarak eski olana dönüyor. Geriye dönüş gibi bir şey bu. Bir müziği YouTube’dan dinlemek varken plakları bulup oradan dinliyorlar. Eskiye olan bu özlem kitaplara da yansıyacak. İnsanlar bir şeyi ekranlardan değil, kitaplardan okumayı özleyecek ve buna geri dönecek.
Nimetullah Susan, Van Mısır Çarşısı.

Kaynar gelecek zaman kipini kullansa da bu geri dönüş başlamış gibi görünüyor. Örneğin Van’da 23 yıldır sahaflık yapan Nimetullah Susan, kentte 20 yıl önce üç dört tane sahaf olduğunu, bugün bu sayının yüzleri bulduğunu vurguluyor.

COVID-19 salgını döneminde ise bu sahafların satışları azalmak bir yana, patlama yapmış. “Kitabı eline almak, dokunmak, koklamak duygusu başka. Bu da ancak gerçek okuyucularda var” diyen Susan, dijital ortamda kitap okumanın sağlık sorunlarına ve yorgunluğa neden olabildiğini vurgularken “Kitabın tadı başka. İnsanlar en sonunda bu lezzete geri dönecek” ifadesini kullanıyor.

Bozulan ekonomi de kitap satışlarını düşüren etmenlerden biri. Fakat bu dönemde tüm dünyada e-ticaret hacminin hızla arttığını fark eden sahaflardan bazıları, “dijitalleşme + COVID-19” gerçeğini fırsata çevirmeyi başarmış. Kapanma döneminde de süren internet satışları sahaflara ilaç olmuş.

‘Doğrudan etkileyen bir durum şimdilik söz konusu değil’

İstanbul Beşiktaş’ta 13 yıldır bir sahaf işleten Kemal Güllü, sahaflığın dijital dönüşümden “henüz tam olarak etkilenmediğini” savunuyor. Güllü şöyle diyor:

  • E-kitaplar bilindiği gibi zirvede değil. Başka yayınlar için farklı bir durum olabilir fakat kitap okuru hâlâ büyük ölçüde kitabı kitaptan okuyor. Bir de sahaflık işi daha çok eski kitapla alakalı olduğundan bu anlamda bizi doğrudan etkileyen bir durum en azından şimdilik söz konusu değil. Gelecekte kitap basımı azalır, yeni kitapların daha çok dijitalden okunması tercih edilirse bundan sahaflık da bir düzey etkilenecektir muhakkak. Ancak dediğim gibi, bizim işimiz zaten daha çok kitabın eskisi ile.

Güllü, sahaflığın “meslekten öte bir yerde durduğunu” ifade ediyor ve şunları söylüyor: “Sahaflık basılı materyalin tarihine, kültürüne ve belli düzeyde bir edebi bilgiye hâkim olmayı gerektirir. Bununla birlikte bu işi icra edenin kitaplarla ilişkisini işinin ötesinde kurması da gerekir.”

Kemal Güllü (İnat Sahafçılık-Beşiktaş/İstanbul)

Salgının en çok sahafları vurduğunu düşünenler de var. Van Mısır Çarşısı’ndaki sahaf dükkânını 15 yıldır işleten Mehdi Gerçekli bunlardan biri. Gerçekli, teknolojik ve ekonomik etkilerin ise toplum ve kültüre bağlı olduğunu savunurken şöyle diyor:

  • Gelişmemiş ülkelerde kapitalizmin dijital sunumu daha hızlı ve düzensiz oluyor. Bilgi düzeyi yüksek değilse dijital aygıtları daha kolay kabul eder. Bu bir özenti kültürüdür. En lüks telefonu en yoksul bölgeler kullanıyor. Bu toplumsal bilinç düzeyiyle ilgili. Güzel yaşamak bir bilince bağlıdır. Sanatsal, bilimsel aktiviteler olmayınca enerjilerini başka alanlarda kullanabiliyorlar.Bu bir kültür hâline geldi. Ancak internet dünyası da faydalı kullanılmıyor.

Aylık internet paketinin 50 TL olduğu Türkiye’de bir kitabın da şu an yaklaşık 50 liraya satıldığına dikkat çeken Gerçekli, “İnsan bu mesleğin geleceğini kestiremiyor. Ama hâlâ okuyan, araştıran insanlar var. Çok azlar ama etkililer” diye eklerken gelecekten umutlu olduğunu vurguluyor. En çok teknoloji üreten ülkelerden olan Japonya’da kitap okuma oranının hâlâ çok yüksek olduğunu da hatırlatıyor.

Dijital içerikler, sahaflığın sosyal medyası ve çevrim içi mezatlar

Türkiye Sahaflar Derneği Başkanı Ümit Nar da e-kitabın henüz tam anlamıyla yaygınlaşmadığını, bununla birlikte birçok sahafın dijital fırsatları kullanmayı bildiğini vurguluyor:

  • Kitap dediğimiz şey, günümüzde belli bir fiziksel tanımı olan fakat zaman içerisinde şekil değiştirebilen bir varlık. Parşömenler de, tabletler de, papirüsler de kitaptı. Sonra değişti ve bugünkü hâline ulaştı. Şimdiyse elektronik ortamda hazırlanmış şeyler var ve aslında bunlar da kitap. Ve biz bu geçiş döneminin ortasında işimizi yapmaya devam ediyoruz. Farklı sebeplerle henüz e-kitabın yaygınlaşmaması ve klasik kitabın varlığını sürdürmesi bizim de işimizi yapmaya devam etmemizi sağlıyor.
  • Bizim asıl ticaret şeklimiz birebir ilişkilenmek ve yüz yüze muhatap olmak üzere kuruludur. Sahaf müşterisi dükkâna gelir, karıştırır, kurcalar, vakit geçirir ve kimi zaman aradığını, kimi zamansa aradığı dışında bambaşka şeyleri bularak dükkândan ayrılır. Buna devam etmeye çabalıyoruz. Ama bir yandan ben dâhil pek çok arkadaşım çağın gereklerine de uymaya çalışıyoruz. Dijital içerikler üretiyoruz, e-ticaret yapıyoruz, sosyal medyayı verimli kullanmaya çalışıyoruz, kimi arkadaşlarımız çevrim içi mezatlar yapıyorlar vs.
  • Yani okura ulaşabilmek için hem klasik, hem de çağdaş pek çok yöntemi kullanıyoruz. Bu arada önemli noktalardan biri de belediyelerle işbirliği içerisinde yaptığımız sahaf festivalleri. Özellikle büyük şehirlerde, zamanı kısıtlı insanlara merkezi noktalarda açtığımız festival stantlarıyla ulaşmaya, ilişkimizi kuvvetlendirmeye ve hatta yeni okurlar kazanmaya çalışıyoruz.
Türkiye Sahaflar Derneği Başkanı Ümit Nar

Nar, sahaflığın süreceğini öngörüyor ve bunu çağın şartlarına ayak uydurmakla başaracaklarını savunuyor. Ona göre bu uğraş, yazının tarihi kadar eski, yani kökleri kitaplardan da öncesine dayanıyor. “İnsanlık var oldukça sahaflık uğraşı da her zaman olacak, bundan hiç şüphem yok. Ancak hak ettiği yerde olup olmadığı ayrıca tartışılabilir” diyen Nar sözlerini şöyle tamamlıyor:

  • Bizim işimizin çok büyük bir kısmını baskısı olmayan, mevcut yayınevlerinin tekrar basmayı tercih etmediği ya da çeşitli nedenlerle baskısı yapılmayan kitaplar kaplıyor. Dolayısıyla bu kitaplara ulaşmayı isteyenler sahaflara başvuruyor. Sahafların düzenli ziyaretçileri ile sahaflar arasında da kuşkusuz daha sıcak, daha gerçek bir ilişki söz konusu. Birbirimizden öğreniyoruz da ayrıca.
  • Sahafın önemli bir hedef kitlesini oluşturan araştırmacıların, akademisyenlerin, tez hazırlayan kesimin ulaşması gereken bilgilerin çoğu, sahaflardaki dijitalleşmemiş kitap ve dergiler yer alıyor. Ve kitabiyata hâkim sahaflar bu konularda yardıma ihtiyacı olanların birincil başvuru kaynağı olmayı sürdürüyorlar. Bu yönüyle sahaflık bir mesleğin yanı sıra bir sanat olarak icra ediliyor aslında.
  • Meslek olması itibarıyla da geleneksel manada usta-çırak ilişkisini içeren bir eğitilme şekli var. Bu ilişki günümüzün –modern- koşullarında azalmış olsa da gerek ekonomik sebeplerle gerekse işin doğası gereği var olan sahaf çarşılarında kısmen de devam ediyor. Sahaflığı sanatkârane şekilde yapan esnaftan bahsetmek mümkün diyebilirim. Yani, eski yazıya hâkim, kitabiyat bilgisi kuvvetli, okuyan-yazan bir sahaf elbette işini sanatlı bir şekilde yapıyor diyebiliriz.
  • Nasıl ki arşivcilik, kütüphanecilik bilgiyi geleceğe aktarmakta köprü görevi görüyorsa sahaflık da aynı şekilde devam edecektir. Elbette şekil değiştirecektir. Belki özellikle çok eski kitapların dijital kopyalarının satışı işimizin bir parçası olacak, PDF benzeri dijital dosyalar ve e-kitap satışı sahaflık mesleğinin içerisine yerleşecektir. Bunu zamanla göreceğiz. Geleneksel bir iş yapıyor olmakla birlikte çağdaş gelişmelere çok açık insanlardan oluşan bir meslek grubuyuz. Yaklaşmakta olan döneme de ayak uydururuz.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – İYİ BİR KİTAPLIK NASIL KURULUR?

Şenol Balı

1988 yılında Van'da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. Birçok dergi ve gazeteye köşe yazıları yazdı, uzun yıllar tiyatro ve sinema oyunculuğu yaptı. 2016 yılında Van Erciş Belediyesi'ne atanan kayyum tarafından Belediye Basın Birimi'ndeki işinden atıldı. Şimdi Van'da serbest gazetecilik yapıyor.

Journo E-Bülten