Hallerimiz

Okula dönüş: Yabancı dil öğrenmek isteyen gazetecilere 5 tavsiye

Yaz bitti; çocuklar okullara, gazeteciler meslek içi eğitim programlarına dönüyor. Bugünkü konumuz yabancı dil öğrenimi. Gazeteciler Banu Yelkovan ve Ceren İskit, filoloji kökenli medya araştırmacısı Vladislav Ivanets ve TGS Akademi Direktörü Orhan Şener Deliormanlı, İngilizce başta olmak üzere yabancı dil öğrenmek isteyen habercilere tavsiyelerini Journo takipçileriyle paylaşıyor.

Yabancı dil bilen gazetecilere ve bu alanın uzmanlarına göre İngilizce artık temel gereklilik. Birden fazla dil bilmek ise dünyayı farklı bakış açılarıyla görme imkânı sağladığından büyük bir ek avantaj… Bu konuda görüşüne başvurduğumuz isimlerin gazetecilere tavsiyelerini şöyle özetleyebiliriz:

1. Önce İngilizce öğrenin

Gazetecilikte İngilizce artık “yabancı dil” olarak kabul edilmemeli. Çünkü bu dil, meslekî bilgi ve becerilerin geliştirilmesi için çoktan bir zorunluluk hâline geldi.. Birçok gazeteci ve uzman, öncelikle İngilizce öğrenmek gerektiğini vurguluyor.

2. Sonra bir dil daha…

İngilizce’nin yanı sıra, gazetecilerin çalıştıkları alana göre Arapça, Rusça, Çince, İspanyolca, Fransızca, Almanca, Farsça ve İtalyanca gibi dilleri öğrenmeleri büyük avantaj sağlıyor. Bu sayede gazeteci, sadece bu dillerdeki yayınları ve onların konuşulduğu ülkelerdeki güncel gelişmeleri daha yakından takip etmekle kalmıyor. Aynı zamanda farklı kültürlere ve bakış açılarına aşina oluyor.

3. Eğitime başlamadan önce kendinizi hazırlayın

Yabancı dil öğrenmek 100 metre yarışı değil, bir maratondur. Bunu kabul edip sabırlı ve dayanıklı olun. Öğrenmek istediğiniz dile her gün “maruz kalacağınız” ortamlar ve öğrendiklerinizi tekrar etmenizi sağlayacak alışkanlıklar yaratın.

Yabancı dildeki haber ajanslarını, gazeteleri, filmleri, dizileri, kitapları, müzikleri, podcastleri, dijital oyunları ve diğer kaynakları düzenli olarak takip edin. Telefonunuza en azından size bunu bildirimlerle hatırlatacak uygulamalar kurun.

4. Bol bol pratik yapmalısınız

Dili aktif olarak kullanmak, öğrenme sürecini hızlandırır. Anadili konuşanlarla pratik yapmak, dilin kullanımını pekiştirir ve kültürel bağlamı anlamayı kolaylaştırır. İnternet çağında evinizde oturarak bu pratik fırsatlarını kolayca bulabilirsiniz.

Ayrıca imkânınız varsa fiziksel olarak da o yabancı dilin konuşulduğu ortamlarda bulunun. Gazeteciler; Work and Travel, Avrupa Birliği bursları ve değişim programları gibi fırsatları değerlendirerek dil becerilerini geliştirebilir. İş (örneğin bir haber takibi veya uluslararası bir konferans) yahut turizm gibi amaçlara yapacağınız yurtdışı seyahatler de yararlı olabilir.

5. Dil öğrenimi asla bitmeyen bir yolculuktur

İnsan anadilinde bile her gün yeni bir şeyler öğrenebiliyor. Yabancı diller için bu öğrenimin sınırları daha da geniş. Her aşamada ilk adıma dönüp yabancı dil öğreniminin sabır isteyen uzun bir yolculuk olduğunu hatırlayın. 

Gazetecilerin yabancı dil öğreniminde en iyi yöntemlerden biri, o dilde düzenli olarak içerik üretmek ve özellikle dijital platformlarda bu dili kullanmak suretiyle bu alandaki becerilerini diri tutmaktır. Örneğin yabancı dilde haber yazmaktan veya bir gazetecilik videosunu seslendirmekten korkmamalısınız. Bu çabalarınız, uluslararası gazetecilik yarışmalarını kazanmanızla dahi sonuçlanabilir.

Journo takipçilerine özetle bu tavsiyelerde bulunan dört ismin görüşlerinin tam metinleriyle bitirelim.

Banu Yelkovan (Gazeteci ve spor yorumcusu. Sainte Pulcherie ve Saint Michel Fransız liselerinin ardından İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra Paris’te fotoğrafçılık eğitimi aldı. Gazete ve dergilerde yıllarca muhabirlik, çevirmenlik, editörlük ve köşe yazarlığı yaptı.):

İngilizce şart: İngilizce artık olmazsa olmaz gibi bir şey. İngilizce konuşmak şart. Bu sadece gazetecilikte değil, ne iş yaparsan yap böyle. İnsanların çoğu, kendini İngilizce biliyor zannediyor. Amerikalıların konuştuğu bir dil var. İngilizlerin konuştuğu bir dil var. Bir de dünyanın kendi arasında konuştuğu ve adına İngilizce denen bir dil var. Mümkünse Amerikalılar ya da İngilizlerin konuştuğu dili konuşmak önemli. Bence sporda, İspanyolca ve Fransızca da önemli. Fransızlar spor kültüründe ya da sporun birçok çıkış noktasında bulunuyor. Ne kadar farklı bir dil bilirsen bu sana o kadar avantaj sağlar. Örneğin Çince ya da Arapça biliyorsan eğer, bugün değil ama belki yarın, hiç beklemediğin yerlerde bulabilirsin kendini. Bir İtalyanca da çok önemli, Almanca da. Yeter ki İngilizcenin yanında bir dil konuş. Ben İngilizcenin yanında, Fransızca da biliyorum. Fransızca bana çok büyük kapılar, fırsatlar açtı. Sadece gazetecilikte değil, her işte açtı. Dünyaya bakış açımı bile değiştirdi. Bence İngilizce yetmez. Gerçekten başka bir yabancı dil hatta 2 yabancı dil, herkesin konuşmadığı bir dil, size çok büyük avantajlar sağlar.

Fransızcamın körelmesini istemedim: Fransız ortaokulu ve lisesini bitirdim. Tabii, benim gibi birçok arkadaşım da bitirdi. Benim farkım, ben yabancı dili özellikle de Fransızca’yı çok seviyordum. Dolayısıyla kaybetmeyi ya da körelmesini hiç istemedim. Hem okurken hem de sonrasında, o dili kullanmak için ne fırsat yaratabilirsem yarattım. Üniversitede okurken Fransız şirketlerine tercümanlık yaptım. Tercümanlık için ticaret odası, konsolosluk, fuar merkezi gibi birçok yere başvuru yaptım. Tek amacım, bu dili kaybetmememdi. Oradan bana inanılmaz kapılar, inanılmaz yollar açıldı.

Eskiden daha zordu: O dönemlerde, bizim bu kadar çok yayına, kitaba ya da dergiye ulaşma imkânımız yoktu. Fransız kütüphanesine üyeydim. Oradan sürekli yabancı dil okurdum, izlerdim, dergileri takip ederdim. Müziğini dinlerdim. Müziğindeki sözleri anlamaya çalışırdım. Onların peşine düşerdim. Yani, internet öncesi çağda yapılan şeylerden bahsediyoruz. Kolay olan şeyler değildi. Benim zamanımda çok kolay olmayan ama bugün olsa yapacağım şey, seyahat etmek. Bugün gençlere çok fazla fırsat var. Portakal toplayarak bile seyahat edebiliyorsunuz ya da çalışarak dünyanın her yerinden gelen insanlarla bir arada olabiliyorsunuz. Ben gençlerin yerinde olsam Work and Travel, okul öğrenci değişim programları ya da Avrupa Birliği burslarının peşine düşerim. Kesinlikle ve kesinlikle seyahat ederek o dili pratik edecek yöntemler bulmaya çalışırım.

İnsanlar bazen kendi yarattıkları bahanelere inanıyor: İlla bir yere gidip bir kurs almak değil, dil öğrenmek için telefonda bile birden fazla uygulama var. Online şekilde kendinize hoca da bulabiliyorsunuz. Bu hoca dünyanın öbür ucunda yaşıyor bile olabiliyor. O kadar çok fırsat, o kadar çok yöntem var ki. Ben bütün bu yöntemleri araştırmalarını ve şanslarını sonuna kadar zorlamalarını isterim. Hangi dili öğreniyorsanız, o dilde birçok video film platformu var. O dilde filmler izlemek, o dilde altyazı koymak en azından hem görerek hem de duyarak anlamaya çalışmak oldukça önemli. Kesinlikle Türkçe’den bir çıkmak lazım. Bugün Fransızca film izlediğimde altyazı bile koymuyorum. Koyarsam da Fransızca altyazı koyuyorum. İngilizce izlediğimde, İngilizce altyazı koyuyorum. Türkçe film izlediğim çok nadirdir. Şu anda dil öğrenmek eskisine göre çok daha kolay. İnsanlar bazen kendi yarattıkları bahanelere inanıyor. Hani bir laf vardır ya, “Yapmak isteyen yolunu bulur, yapmak istemeyen bahane bulur” diye. Bu konuda bu lafa çok inanıyorum.

Orhan Şener Delirormanlı (Türkiye Gazeteciler Sendikası [TGS] Eğitim Koordinatörü ve TGS Akademi Direktörü, iletişim akademisyeni.):

Bilgi işçisi olan herkes için yabancı dil önemli: Hatta en önemli beceri diyebilirim. Evet, internet var. Bilgiye ulaşabiliyoruz ama üretilen bilginin ekseriyeti İngilizce. Dünyada önemli kitaplar, öncelikle İngilizce olarak çıkıyor. Önemli filmlerin neredeyse hepsi İngilizce. Önemli bilimsel dergilerin neredeyse tamamı İngilizce. İnternetin yaklaşık yüzde 95’i İngilizce. İngilizce Wikipedia, diğer dillerdeki Wikipedia’lardan çok daha kaliteli. Önemli yazar, çizerler konferanslarını İngilizce veriyor. Diplomatik dil, genellikle İngilizce.

Mükemmel bilmeye gerek yok: Siz İngilizce bilmediğinizde, dünyada yeni üretilen esas bilgiye doğrudan ulaşamamış oluyorsunuz. Denebilir ki artık yapay zekâ, Google Translate ya da birçok çeviri aracı var, bu sayede çeviri yapabiliyorsunuz. Doğru, birçok şeyi kolaylaştırıyor ama mükemmel değil. Ayrıca, organik olarak bir insanla yüz yüze görüştüğünüzde o konuşmanın yerine geçemiyor. Çeviri, iyi güzel ama her şey çevrilmiyor. Yeterince hızlı çevrilmiyor. İnternette akan bilgiyi ya da bir siyasetçinin konuşmasını takip etmek, İngilizce bilmeden mümkün değil. Mükemmel bilmeye, mükemmel konuşmaya gerek yok ama okuduğunu anlayabiliyor olman lazım. Tabii ki, iyi konuşabilirsen yurtdışına iş yapabilmek oralardaki mecralarda çalışabilmek ya da yurtdışına gidip gelebilmek orada bir şeyler yapabilmek gibi avantajlar da sağlıyor.

Gazeteci önce okuduğunu anlayabilmeli: Bir gazeteci için ilk aşamada esas önemli olan konuşup yazabilmek değil ama okuduğunu, dinlediğini anlayabilmek çok önemli. Diğer türlü çok büyük bir bilgi hazinesine erişememiş oluyorsunuz. Dünyayı başka ağızdan dinlemiş oluyorsunuz ya da birçok konuyu takip etmekte geç kalabiliyorsunuz. Fiziksel kitaplar ya da televizyonda izledikleriniz için bu geçerli değil. Her şeyi bir araçla yapmak çok kolay değil. İngilizce bilmenin getirdiği pratiklik müthiş bir kolaylık. Dil öğrendiğinizde dünya kültürünü de kavramış oluyorsunuz. Onların nasıl düşündüğünü de anlamış oluyorsunuz. İngilizce, dijital dünyada niye ayrıca önemli? Çünkü internetin dili İngilizce.

İkinci dil istisnai durumlarda gerekiyor: İkinci bir dil konusu, Türkiye’de biraz abartılıyor diye düşünüyorum. İngilizce bilmiyorsanız, ikinci bir dile zaten istisna durumlar dışında gerek olduğunu zannetmiyorum. İngilizceyi iyi bir düzeyde konuşuyorsanız eğer, sonrasında Ortadoğu’yu haberleştiriyorsanız Arapça, Rusya ve Balkanlar çalışıyorsanız Rusça, dünyanın çoğu yerinde çok fazla iş yapmak istiyorum diyorsanız İspanyolca, Fransızca, Almanca ya da İtalyanca, Uzakdoğu’yla işim var diyorsanız Çince öğrenebilirsiniz. Ben mesela Rusça çalışıyorum. Açıkçası İngilizce yoksa ikinci dilin pek bir anlamı yok. Çoğu durumda katkısının bir yere kadar kısıtlı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki yapabilen yapsın ama bunun için gerçekten spesifik bir sebep lazım. Zaten İngilizce öğrendikten sonra, diğer batı Avrupa dilleri görece daha kolay.

Yabancı dil için yurtdışı şart değil: Yurtdışında yaklaşık 10 sene kadar dil okullarına öğrenci göndermiş, bunu profesyonel olarak yapmış ve ayrıca İngiltere’de yüksek lisansını yapmış biri olarak söyleyebilirim ki İngilizce öğrenmek için yurtdışında bulunmak kesinlikle şart değil. Bir de çok pahalı. Bizim döviz kuruyla herkesin öyle kolay kolay gitmesi de mümkün değil. “Yurtdışına çıkmadan dil öğrenilmez” sözü bir efsane.

Ücretsiz dijital araçlar var: Sadece Duolingo gibi, ücretsiz versiyonu da olan bir araçla bir dile sıfırdan başlayıp onu orta üstü düzeye getirmemek için hiçbir sebep yok. Dil öğrenmek o kadar zor bir şey değil. Matematik gibi bir anda zekâ, analitik beceri gerektiren bir şey değil. Daha çok piyano çalmak, golf oynamak ya da örgü örmek gibi pratikle öğrenilen bir şey. Pratikleri yaptıkça zaten gelişiyorsunuz. Her gün sizi belli bir zaman çalışmaya zorlayan, karşınıza farklı pratikleri getiren,  aralıklı tekrar metotları uygulayan ve size kişiselleşmiş de pratikler sunan araçlarla, ücretsiz olarak dil öğrenmemek için sebep yok.

Yabancı dilde düzenli medya tüketimi önemli: Bunun yanında, İngilizce altyazılı olarak dizi izlemek, Türkçe’sini okuduğunuz bir kitabın biraz ilerledikten sonra İngilizcesini de okumaya çalışmak, İngilizce olarak insanlarla pratik yapmaya çalışmak, yabancı kanalları dinlemek de önemli. Youtube’da İngilizce dersler de oluyor. Bir eğitmen tutulacaksa da zaten Türkiye’deki eğitmenler bu konuda oldukça yetkin. İngilizcede B1 B2 gibi belli bir düzeye geldiğinizde, oradan ileri gitmek için bir süre yurtdışında bulunmak kesinlikle faydalı olur. Başta bir koyup bin alırken, sonlara doğru bin koyup bir almaya başlıyorsunuz. Orada ittirmek için evet, gitmekte fayda olabilir. Yurtdışına gidilirse çok kolaylaştırır birçok şeyi ama o kadar para vermeye gerek olduğunu zannetmiyorum. Varlıklı insanlar, tabii ki çocuklarına yatırım yapabilir ama onun dışında çok gerektiğini sanmıyorum. 3-4 ay Duolingo çalışıp gramer kitabına biraz bakıp dizi izlerseniz, bir anda orta seviyeye geleceksiniz. Bununla sıfır seviye arasında büyük bir uçurum var. İlk başta belli bir seviyeye gelinir. Ondan sonra illa gidilecekse de yurtdışına gidilebilir.

TGS Akademi’de gazetecilere ücretsiz yabancı dil dersi veriyoruz: TGS Akademi’de gazeteci arkadaşlarımız için ücretsiz İngilizce haber okuma, sıfır düzeyinde temel İngilizce, orta düzey İngilizce derslerimiz oluyor. Gazeteci arkadaşlar, oraya başvurup derslere katılabilir. Pek çok ücretsiz kaynak internette var. Orta düzeydeyseniz, bir tık kendinize zor gelecek kitapları okuyabilirsiniz. Ezberlemekten kaçının. Maruz kalmak çok önemli. Günlük olarak tekrar çok önemli. Sıfır seviye ya da başlangıçtaysanız, mutlaka ve mutlaka Duolingo benzeri bir araç kullanın. Kesinlikle çok işe yarıyor. Çok büyük kurslara ihtiyacınız yok. Yurtdışına gitmeye hele hiç ihtiyacınız yok. Belli bir düzeyin ilerisindeyseniz, o zaman bunları düşünebilirsiniz.

Kendinize yapacağınız en büyük yatırım: Bir gazetecinin ya da bilgi işçisinin yazıp çizen üreten yaratan bir düşünce işi yapan herhangi birisinin kendine yapabileceği en büyük yatırım, İngilizce bilmiyorsa öğrenmesi olur. İkinci bir dil, yeri geldiğinde çok işe yarayabilir fakat çok elzem değil. Dil öğrenmek Alzheimer’a iyi gelmekten tutun da farklı bir düşünce biçimini, farklı bir iletişim sistemini zihninize kurmak anlamında büyük faydalar sağlayabilir. İngilizce, dünyanın evrensel iletişim dili. Bilginin çoğu İngilizce. Bunun evrensel faydası olur mu diye bir şey yok. Mutlaka faydası olur. Herkesin elinden geleni yapmasını öneriyorum. TGS Akademi olarak sunduğumuz İngilizce derslerine arkadaşlarımızın mutlaka bakmalarını tavsiye ederim.

Ceren İskit (2014’te Londra’da dış haberler muhabiri olarak mesleğe başladı. Kurduğu YouTube kanalında İngilizce olarak Türkiye’nin gündemine dair söyleşiler yapıyor.):

İngilizce sizi dünyayla birleştiriyor: Bir kere, İngilizce’yi artık yabancı dilden saymamamız gerekir. İngilizce, sizi dünyayla birleştiren bir durumda. Dolayısıyla İngilizceyi her gazetecinin öyle ya da böyle bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dünyada olan gelişmeleri bir gazeteci olarak takip etmek sizi evrensel boyuta taşıyor. Sizin daha fazla diplomasi bilmenize, o diplomasi içerisinde fikir sahibi olmanıza ya da daha farklı bir bakış açısıyla bakmanıza vesile oluyor. İngilizce’den sonra en çok konuşulan dil İspanyolca. Bu da sizi Latin Amerika’ya İspanya’ya, İspanyolca konuşan diğer ülkelere bağlar. Bu dillerin yanında, dünyanın konumlanışına baktığınızda bence Rusça, Çince, Arapça ve Farsça’nın önemli olduğunu düşünüyorum.

İngilizce bilen gazeteci bulmakta zorlanıyorum: YouTube’da birkaç aydır İngilizce yayın yapıyorum. Türkiye’nin gündemine dair, Türkiye’deki soru işaretlerini ve karışıklığı biraz daha hafifletecek, uluslararası kullanıcıların daha çok dikkatini çekeceği yayınlar tercih ediyorum. Hem dış ilişkiler hem de iç ilişkilerle alakalı gündemde olan konuları uzman konuklarla birlikte konuşuyoruz. Fakat konuklarıma dikkat ederseniz çok az gazeteci çıkarabiliyorum. Sizce neden? Dil bariyeri yüzünden, özgüvensizliğimiz yüzünden konuşamaz hâldeyiz. Bu durumu çok üzücü buluyorum. Bunu bizim sorun olmaktan çıkarmamız; gerçekten konuşabileceğimiz, yabancı dil haber yazabileceğimiz hâle gelmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Yabancı haber ajanslarını takip edin: Ben biraz şanslı doğanlardanım. İngiliz vatandaşıyım. Londra doğumluyum. İngiltere’de büyümenin benim için çok büyük bir avantajı oldu. Dolayısıyla İngilizce’yi sonradan okulda öğrenenlerden olmadım. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra, yüksek lisansımı Londra’da yaptım. Meslek hayatıma 2014 yılında,  Londra’da Türkiye-İngiltere ilişkilerini, Avrupa Birliği’ni, Avrupa Konseyi’ni yakından takip ederek, yabancı kaynaklardan haberler üreterek başladım. İngiltere’de hem akademik dile hâkim olmak hem de kariyer hayatıma başlamak benim için çok büyük bir artı oldu.

Google Translate ile çevirmek yetmez: Meslek hayatına başladığımız dönemde, daha az kaynak varken şu anda gazetecilerin kullanabileceği özellikle dijital olarak birçok araç var. Sanıyorum buradaki en büyük kriter, dijital dünyaya biraz daha hâkim olmak. Çeviri yapabilecekleri birçok dijital araç var. Fakat çeviriyi öğrenmeye yönelik yapmalılar. ‘Çeviriyi Google Translate ile yaptım, tamam işte oldu, bitti’ değil de olay örgüsünü nasıl kurmuşlar, hikâyeyi nasıl yazmışlar, haberi nasıl oluşturmuşlar, onlara da dikkat etmeliler. Aslında çok zor bir süreçten bahsetmiyoruz. Yabancı dil öğrenmek isteyen gazetecilerin takip edeceği temel birtakım basın medya kuruluşları da var. Gazeteciler, yabancı dil haber ajanslarını yakından edip podcastleri dinleyip kendilerini geliştirebilirler.

Gazetecilerin işi çok ama yabancı dile de vakit ayırmalılar: Türkiye’de, özellikle dış haber konusunda çok ciddi bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Sadece bir iki haber kaynağını takip ederek haber yaptıklarını görüyorum. Sağlık, eğitim, kültür sanat gibi alanlarda nasıl artık muhabir yoksa aynı sorunun dış haber muhabirleri konusunda da olduğunu düşünüyorum. Bu artık Türkiye’de çok önemsenmeyen bir hâle geldi. Dünyanın şu anki konumuna baktığımızda, aslında ne kadar önemli olduğunu daha çok hissettiğimiz günlerden geçiyoruz. “Türkiye’de çok iş, az muhabir” diye bir gerçek var. Dolayısıyla maalesef gazetecilerin vakti de olmuyor. Ancak hem bilgi kirliliğini engellemek hem teyitli bilgi hem de evrensel gazetecilik ilkelerine uygun etik haber yapmak açısından yabancı dilin şart olduğunu düşünüyorum. Evet, belki daha çok yorulacağız ama buna da bir şekilde mesai ayırmamız gerektiğini düşünüyorum.

Vladislav Ivanets (Filoloji bölümünde lisans, Gazetecilik bölümünde yüksek lisans yapan, Rusya’nın bağımsız gazetelerinden Novaya Gazeta’da haberleri yayımlanan medya araştırmacısı):

Yapay zekâ bu konuda da şartları değiştiriyor ama…: Yabancı bilgi kaynaklarıyla çalışmayı planlayan bir gazeteci için (ki bu neredeyse her gazeteci için geçerlidir), en az bir yabancı dil bilmek muhtemelen günümüz medya sektöründe ve iş piyasasında en sık karşılaşılan gerekliliklerden biri. Elbette, sürekli gelişen çevrimiçi çevirmenler ve yapay zekâ gibi ezber bozan dijital araçların bulunduğu yüksek teknolojili bir dünyada, modern bir haber merkezi yabancı dil bilen tek bir kişi olmadan da ayakta kalabilir. Ancak böyle bir medya kuruluşuna ne ölçüde güvenilebilir? Doğruluk kontrolünün kalitesi ne kadar yüksek olacak ve böyle bir kuruluşun gazetecileri, başka bir dilin kültürel özellikleriyle uğraşırken kaçınılmaz olarak ortaya çıkan ve genellikle uluslararası skandallara yol açabilen “çeviri nüanslarını” dikkate alacak mı? 

Dil, bir toplumu anlamak için giriş noktasıdır: Yabancı bir dile asgari düzeyde aşina olmak bile kaçınılmaz olarak bir gazetecinin yeni mesleki yetkinlikler edinmesine yol açar. Yabancı bir dili giriş noktası olarak kullanarak, yeni bir ülkenin siyasi yapısını tanıyabilir, kültürel özelliklerini anlayabilir ve hakkında yazdığımız toplumda var önyargıları tanıyabiliriz. Elbette, yeni dili yeterli düzeye getirdiğinizde, tek dilli meslektaşlarınız gelen bilgilerin doğrulanması için giderek daha fazla size başvuracaktır. Şanslıysanız, kendi benzersiz bilgi kaynaklarınızı edinirsiniz.

Tek yabancı dil, yankı odası yaratabilir: Sadece bir yabancı dil bilmek, etrafınızda sadece bir “bilgi balonu” yaratır. Repertuarınıza başka bir dil eklemek, “yankı odanızdan” çıkmanızı sağlar. Bu durum özellikle, özel bilgilerin birincil kaynaklarının, büyük bilgi ajanslarının haber akışları yerine genellikle kullanıcı paylaşımları, görgü tanıkları, etkileyiciler ve küçük editoryal ekipler olduğu sosyal medya dünyası için geçerlidir. Bazen sadece ana dilinizdeki ‘bilgi balonu’nun dışına çıkmak bile çok sayıda yeni hikâye fikri ve haber için ipuçlarını keşfetmenize fayda sağlar. Dahası, anlık bilgi alışverişi ve sürekli bir veri akışı ortamında, yayıncınıza bir haberi ilk getiren olma şansına sahip olacaksınız ve bu haber daha sonra kendi dilinizde yayın yapan diğer editöryel ekipler tarafından alınabilecek. Herkesin trafik için yarıştığı bir dünyada, bu kelimenin tam anlamıyla bir hayatta kalma meselesi.

Bazı ülkelerde nüfusun çoğu hiç İngilizce bilmiyor: Çoğu zaman, nüfusun çoğunluğunun neredeyse hiç İngilizce konuşmadığı ülkelerdeki haber merkezlerinde yalnızca iyi İngilizce bilmek bile inanılmaz bir avantaj sağlayabilir. Bununla birlikte, başka bir dil bilmek ve bunun sonucunda belirli bir bölgeden ilgili uzmanlara aşina olmak sizi herhangi bir medya kuruluşunun işe almak için isteyeceği bir uzman hâline getirir. Uluslararası trendler hakkında bilgi sahibi olmak ve orta ila uzun vadede hangi dil becerilerinin talep göreceğini tahmin edebilmek önemlidir. Rusya ve Ukrayna arasındaki mevcut savaş bağlamında, Slav dillerini konuşan veya anlayan gazeteciler büyük yayınlar tarafından oldukça aranır hâle geldi. Peki, savaş sona erdiğinde bu gazetecilere olan talep ne olacak? Becerileri geçerliliğini koruyacak mı?

Asya dillerinin etkisi arttı: Ortadoğu’da tırmanan çatışmalar ve Avrupa ile ABD’de dinî faktörler ve bölgeye devam eden göçle ilgili tektonik değişimler, Arapça’nın medya pazarında en çok talep gören dillerden biri hâline geldiğini gösteriyor. Öte yandan Çin, Hindistan ve Küresel Güney’in artan etkisi, haber merkezlerinin Çince, Hintçe veya İspanyolca bilen gazetecilere giderek daha fazla ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor. Bu da temkinli, değişimlere duyarlı ve öngörüde bulunabilen bir gazeteci olmak gerektiğini gösteriyor. Bununla birlikte, cebinizde sürekli bir araç olarak yalnızca İngilizce olsa bile, değişim rüzgârını yakalamak, gelişen manzarada gezinmek ve her koşul için hazır olmak çok daha kolay olacaktır.

Yabancı dilde ana yatırım aracınız, zamanınız: Dil öğrenmeye yatırım yapmanız gereken ana kaynak zamanınızdır. Bir dil okulundaki kurslara, bir özel öğretmene veya kitaplara harcanan para, yalnızca sizi yabancı bir dil öğrenmek için motive etmeye hizmet etmeli ve bu sürecin her adımında yeni faydaları vurgulamalıdır. Bununla birlikte asıl iş, yalnızca size ve zamanınızı yeni bir dilde uzmanlaşmak için harcama isteğinize bağlı olacaktır. Yabancı dille her gün, hatta daha da iyisi günde birden fazla kez meşgul olmanızı sağlamak çok önemlidir. Başlangıçta bunu rutininize dahil etmek yorucu ve hatta yıpratıcı olsa da, sonuçta daha geniş bir bakış açısı, faydalı bağlantılar, yeni deneyimler ve belki saygın bir yayında bir iş ile karşılığını alacaktır. Yeni bir dil öğrenmenin bir koşudan ziyade bir maraton olduğunu ve bu maratonun bitmek bilmediğini unutmamak da önemlidir.

Çehov’un ünlü sözünü hatırlayın: Ünlü Rus yazar Anton Çehov, “Ne kadar çok dil bilirseniz, o kadar çok insan olursunuz” demiştir. Bunun günümüzde de geçerliliğini koruyan parlak bir gözlem olduğuna inanıyorum. Yabancı dil bilgisi ortalama bir insana sayısız kapı ve fırsat açar. Bir gazeteci için, küresel medya topluluğunun bir parçası olma, uluslararası konferanslara katılma, önde gelen medya yarışmalarında ödüller için yarışma, staj yapma ve hatta dünya standartlarına sahip yayınlarda kariyerini ilerletme şansı sağlar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: GAZETECİLİK EĞİTİMİ HAKKINDA JOURNO İÇERİKLERİ

Gazetecilik bölümü dersleri: 41 üniversitenin müfredatındaki 1.679 adet dersi inceledik

Columbia dekanına gazetecilik eğitimini sorduk: ‘Tuzağa düşmeyin’

İyi gazeteci nasıl yetişir? İlber Hoca’ya ancak ‘kısmen’ katılıyorum

Gazetecilik eğitimi: Efsaneler ve gerçekler

Gazeteciler anlatıyor: Deprem bölgesinde habercilere yararlı olan mesleki eğitimler

Didem Çam

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Fotomaç gazetesinde stajyer muhabir olarak görev aldı. 2012 yılından bu yana çeşitli TV, gazete, dergi ve haber portallarında muhabirlik, spor muhabirliği ve editörlük yaptı. Serbest gazeteci.

Journo E-Bülten