UNESCO’nun yeni bir araştırmasına göre, sosyal medya ‘fenomen’lerinin %62’si, takipçileriyle paylaşmadan önce bilgilerin doğruluğunu kontrol etmiyor. Çok takipçili bu hesapların “sorumsuzluğu” dijital dünyada yanlış bilgilerin yayılmasını körüklüyor.
Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluşlar arasında, medya alanında araştırmalar yayımlayan önemli bir kurum, merkezi Paris’te bulunan BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO).
UNESCO’nun, “fenomen” veya “influencer” diye de bilinen sosyal medya şöhretleri hakkında yaptığı son araştırma, dünya medyasına önceki gün yansıdı. 45 ülkeden (Türkiye yok) 500 içerik üreticisiyle yapılan ağustos ve eylül aylarında yapılan çevrimiçi anket ve derinlemesine görüşmelere dayalı çalışmada, dijital dünyada yayılan yanlış bilgilerin kontrolsüz şekilde artmasına dikkat çekiliyor.
Araştırmanın en çarpıcı sonucu, içerik üreticilerinin %62’sinin takipçileriyle paylaşmadan önce bilgilerin doğruluğunu kontrol etmemesi. Fenomenlerin 3’te 1’i, kaynağın güvenilir olması hâlinde bilgileri doğrulamaya gerek duymadıklarını söylüyor. Sadece %37’si doğrulama platformlarından yararlanıyor.
İçerik üreticilerinin bilgi güvenilirliğini değerlendirme kriterleri de oldukça tartışmalı. Katılımcıların %40’ından fazlası, beğeni ve görüntülenme sayısı yüksekse bir kaynağı güvenilir buluyor. 5’te 1’î güvenilir arkadaşların ve uzmanların görüşlerine başvururken, yalnızca %17’si belge ve kanıtları öncelikli faktör olarak görüyor.
Journo’nun 2022’de yayımladığı araştırmaya göre Türkiye’deki haber tüketicilerinin en çok tercih ettiği platformlar arasında Instagram ve X (eski adıyla Twitter) da var. Daha birçok ülkede sosyal medya, haber alma sürecinde önemini koruyor. Pew Araştırma Merkezi’nin verilerine göre, 18-29 yaş arası Amerikalılar’ın %40’ı düzenli olarak fenomenlerden haber alıyor. Bu fenomenlerin çoğunun herhangi bir medya kuruluşunda çalışmamış, gazetecilik bilgi ve deneyiminden yoksun kişiler olması da bilgi güvenilirliği açısından endişe yaratıyor.
Çoğu reklam amaçlı içerik üretiyor, bir kısmı bunu gizliyor
UNESCO’nun uluslararası araştırmasında görüşlerine yer verilen içerik üreticilerinin bilgi kaynakları da dikkat çekici. %60’ı kişisel deneyimlerini referans alırken, yaklaşık %40’ı kendi araştırmalarına ve görüşmelerine dayanıyor. Ana akım medya ve çevrimiçi kaynaklar %37 ile üçüncü sırada yer alıyor.
Sosyal medya platformlarının moderasyon politikaları da sorunu derinleştiriyor. Elon Musk’a ait X platformu moderasyon ekibini giderek küçültürken, Google/YouTube ve Meta/Facebook gibi dev şirketler yanlış bilgi içeren içeriklerden para kazanmaya devam ediyor.
UNESCO araştırmasının bir diğer önemli bulgusu da sponsorlu içeriklerle ilgili. Katılımcıların %53’ü sponsorlu içerik ürettiklerini belirtirken, %7’si bu işbirliklerini takipçilerinden gizlediğini itiraf etti.
Yanlış bilgi yayılımının toplumsal etkileri de endişe verici boyutlara ulaşıyor. ABD’nin Ohio eyaletinde göçmenlerin evcil hayvanları çalıp yediğine dair asılsız iddialar, sağ görüşlü fenomenler tarafından sosyal medyada yayılınca bomba tehditleri ve okul kapanmalarına yol açmıştı.
Çin’den bir fenomen olan Zhang Zhaoyuan, “Paylaştığım her şey tamamen kendi yaşam deneyimlerime dayanıyor” derken, 30.000’den fazla takipçisi olan İngiliz gazeteci Kassy Cho, dünya gündemini takip etmek için ana akım medyayı kullandığını belirtti.
Son araştırma, sosyal medya fenomenlerinin artan etkisi karşısında bilgi doğrulama mekanizmalarının güçlendirilmesinin önemini vurguluyor. UNESCO, fenomenlerin medya okuryazarlığı ve güvenilir doğrulama kaynaklarını kullanma becerilerinin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
100 medya kuruluşunun verilerini derledik: Sosyal medya platformlarındaki güncel takipçi sayıları
BBC yayın ilkesini değiştirdi: Ünlü sunucular da siyasi görüşlerini ifade edemeyecek
Ünlüler için gazeteciliğe giriş: Sosyal medya habercilerine tavsiyeler