Uluslararası Gazetecilik Festivali (IJF) 9-13 Nisan tarihlerinde her yıl olduğu gibi İtalya’nın Perugia kentinde yapıldı. Ana konulardan biri yapay zekânın medyaya etkisiydi.
Google’ın üst düzey yetkilisi Richard Gingras ise Türkiye’den gelen eleştirilere ilk kez yanıt verdi. Hem onun cevabını, hem de festivalde bu yıl öne çıkanları Emre Kızılkaya aktarıyor.
Türkiye’de haber tüketicileri için en önemli platform olan Google, siyasî veya ticarî amaçlarla dezenformasyon ve nefret söylemi yayan iktidar kontrolündeki yayın organlarını her gün milyonlarca ziyaretçi ve yüzbinlerce lira aktararak desteklemek, öte yandan kullanıcılar daha fazla talep etmesine karşın arama sonuçlarında alt sıralara ittiği bağımsız medya kuruluşlarını iflasın eşiğine getirmekle suçlanıyor.
ABD merkezli şirkete yönelik eleştiriler arasında; verdiği söze rağmen Türkiye’de hâlâ özgün gazetecilik yapanlar yerine kopyalayıp yapıştıranları öne çıkarmak, Türkçe interneti ‘SEO çöplüğü’ne çevirenleri ısrarla cezalandırmamak ve bir dağıtım tekeli konumunda olduğu habercilik sektöründe haksız rekabeti körüklemek de var.
Belki de en çarpıcı gerçek şu: Uluslararası bir araştırmaya göre, yanlış bilgi yaydığı bağımsız uzmanlarca saptanmasına rağmen Google’ın ortaklık yapmayı ısrarla sürdürdüğü haber kuruluşu oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye… Şirket, örneğin İngilizce konuşulan ülkelerde hem kamu yararına hem de kendi içerik kalitesi standartlarına aykırı bu tür uygulamalardan kaçınıyor, aksi hâlde ciddi bir kamuoyu baskısı ve yasal yaptırım riskiyle karşılaşacağını biliyor.
Perugia’da dün sona eren Uluslararası Gazetecilik Festivali (IJF) sırasında, Google’ın uzun yıllar bu alandaki en üst düzey yetkilisi olan Richard Gingras’a, bu eleştiriler hakkında ne düşündüğünü sordum.
Festivalde Gingras, Knight Vakfı’nın gazetecilikten sorumlu başkan yardımcısı Jim Brady ile birlikte, 10 Nisan’daki “Haber ve demokrasi: Zor zamanlarda bağlar nasıl güçlendirilir” başlıklı panelde konuştu.
Google’ın haberlerden sorumlu küresel başkan yardımcılığını 10 yıldan fazla yapan Gingras’ın, kısa süre önce sessiz sedasız bu görevinden ayrılıp aynı şirkette ve aynı konuda “kıdemli danışman” olarak devam ettiğini bu vesileyle öğrenmiş olduk.
Google son dönemde habercilikle bağlantılı birçok yöneticisinin görevine son verdi, gazetecilikle ilgili programlarının çoğunu kapattı veya küçülttü. Buna karşın resmî sayfaya göre Gingras, “Google’ın nitelikli gazetecilik için sağlıklı ve açık bir ekosistem yaratma çabalarına rehberlik etmeyi” danışman olarak sürdürüyor.

Gingras: “Her zaman doğru olanı yapmadığımızı bildiğim için eleştiriyi kabul ederim”
Panelin sonunda, Türkiye’den son dönemde Google’a yöneltilen eleştirileri sorduğumda, “Verdiğiniz bu geribildirimi kabul edeceğim ve ekibe ileteceğim” diyen Gingras şu ifadeleri kullandı:
- Açıkçası [Türkiye’deki] durumu bilmiyorum. Bu arada, artık ben [Google’da bu alandan] sorumlu değilim. “Ben hâlâ orada olsaydım böyle olmazdı” demek istemiyorum. İnsanlara sık sık söylediğim gibi, algoritma üstünde yaptığımız çalışma asla tamamlanmış değildir. Ekosistem değişiyor. Ekosistemi kavrayışımız değişiyor. Çeşitli ülkelerdeki haber ekosisteminin doğası değişiyor. Peki biz onunla beraber nasıl değişiyoruz?
- Her zaman doğruyu yapamıyoruz. Öyle değil mi? Son birkaç yıldır bu değişime ayak uydurmayı amaçlayan birçok girişimimiz oldu. Örneğin, dünya genelinde yeni ortaya çıkan çok sayıda haber kuruluşu görüyoruz. [Google olarak] onların varlığından haberdar mıyız? Onların uygun şekilde keşfedilmesini sağlayabiliyor muyuz? Her durumda bunu doğru yaptığımızı asla söyleyemem. Eminim doğru olmayan birçok durum vardır. Gerçekte, ancak bu tür geribildirimler aldığımızda, “Ah, demek ki orada bunlar oluyormuş” diyebiliyoruz. Bu bitmeyen bir süreç. Ve dünyanın farklı bölgelerinde bu süreci sürekli yeniden ele almamız gerekiyor.
- Ekibim, [Google arama sonuçlarında] özgün gazeteciliğin öne çıkarılması konusunda daha iyisini yapmak için iki yıl çalıştı. Sanırım eskiden yaptığımızdan çok daha iyi iş çıkarıyoruz. Ama özellikle özgün gazetecilikle ilgili ilginç bir zorluk var. Bilirsiniz, gazetecilik dünyası rekabetçidir. Bir haber kuruluşu önemli bir özgün haber veriyor. İki saat sonra, şehrin diğer ucundaki rakibi de bu haberi yayımlıyor. Belki bazı yeni içerikler de ekliyorlar. Bu nedenle, bir yandan en taze haberleri sunmak, bir yandan da özgün gazeteciliği üreten kaynağı tanımlamak ve takdir etmek arasında ilginç bir denge var. Bu zor bir şey.
- Tekrarlıyorum, her zaman doğru olanı yapmadığımızı bildiğim için eleştiriyi kabul ederim. Ama bu sürekli devam eden bir çalışma ve buna devam etmek, devam etmek ve devam etmek zorundayız. Her gün daha iyiye gittiğimizi düşünmek istiyorum. Ama yine de ekosistem değişiyor ve yetişmemiz gerekiyor. Yine de bu doğrusunu yapmadığımız zamanlar için bir mazeret değil.
- Özellikle bu kutuplaşmış dünyada, mümkün olduğunca ilkeli ve sorumlu olmaya çalışıyoruz. 2017’de Donald Trump’ın algoritmalarımızın sağcılar aleyhine önyargılı olduğunu söylemesiyle uyandım. Buna verebildiğim en iyi cevap, yayıncı tarafında veya kullanıcı tarafında siyasî eğilime dair herhangi bir değerlendirme yapmadığımızdı. Basitçe söylemek gerekirse, çeşitli kaynaklardan farklı bakış açılarını yüzeye çıkarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bunu bir dizi sağcı düşünce kuruluşuna da söyledim. Onlar da bana, “Richard, sana inanıyoruz, ancak tüm gazetecilik ekosistemi sağa karşı önyargılı” dediler. Ben de “Tamam” dedim. Ekosisteme dair anlayışımızın, neyi öne çıkaracağımıza karar verirken adil ve dengeli olması gerektiğini öne sürecektim hani… Yani bu ilginç bir mücadele ve bitmeyen bir meydan okuma…
Richard Gingras’ın özeleştirisi olumlu olsa da, kullanıcıların çığ gibi artan şikâyetlerine ve yayımlanan somut verilere rağmen Google’ın Türkiye’de yıllardır kamu yararını korumak ve daha sağlıklı bir dijital medya ekosistemi yaratmak için sözlerin ötesine geçip eyleme dönüşen önemli bir girişimde bulunmadığını hatırlamak gerekiyor.
Bu şirket ABD ordusuna taşeronluk yapmaya başlayınca Hürriyet’te “Google karanlık tarafa mı geçti” diye yazmamın üstünden 12 yıl, Facebook ile birlikte birçok ülkede dezenformasyonu nasıl körüklediklerine dikkat çekmemin üstünden 8 yıl, IPI Türkiye Dijital Medya Raporu’nda arama motorunun ülkemizdeki haberciliğe müdahalesine dair ilk verileri yayımlamamızın üstünden 4 yıl geçmiş. Google’ın Türkiye’de gazeteciliğin kalitesine ve vatandaşların haber alma hakkına etkisi ise bu süreçte iyileşmek bir yana, maalesef daha da kötüleşti.
Festivaldeki panellerde bu yıl neler tartışıldı?
Tüm dünyadan yüzlerce gazetecinin ve medya yöneticisinin katıldığı IJF’de son yıllarda aslında hep benzer temalar tartışılıyor. Örneğin 2017’de aynı festivalde konuşulanları aktardığım şu köşe yazısında bahsettiğim yeni algoritmalar, yükselen sosyal medya platformları, habercilikte ürün ve farklı anlatım formatları gibi konular 2025’te de programdaydı.
Ancak konu sayısının ve derinliğinin giderek arttığı görülüyor. Bu yıl festival kapsamında, 8 ayrı mekânda 200’ü aşkın panel ve etkinlik düzenlendi. En fazla sayıda panel, şunları konu aldı:
- Medyada iş modelleri ve sürdürülebilirlik
- Gazetecilikte yapay zekâ
- Haber merkezlerinin yönetimi, kültür ve inovasyon
- Basın özgürlüğü ve gazetecilerin güvenliği
- Çatışma, savaş ve kriz haberciliği
Basın özgürlüğü konusunda bu yıl en çok Donald Trump, Gazze ve Ukrayna’nın tartışıldığı çok sayıda oturumdan ikisinde Kadri Gürsel ve Can Dündar da Türkiye’deki durumu anlattı.
Yerel haberler, araştırmacı gazetecilik teknikleri ve medya etiği gibi daha birçok konunun ele alındığı IJF panellerinin büyük bir bölümünün video kayıtlarını şu sayfada bulabilirsiniz.
Dünyanın önde gelen gazeteleri, yapay zekânın başarısını nasıl ölçüyor?
İzleyebildiğim etkinlikler arasında en faydalı bulduğum, haber merkezlerinde yapay zekânın (YZ) başarısının veya başarısızlığının nasıl değerlendirildiğine odaklanan ve cumartesi günü düzenlenen şu panel oldu.
New York Times’ın (NYT) YZ girişimlerini yöneten Rubina Madan Fillion, Wall Street Journal (WSJ) haber merkezinde veri ve YZ sorumlusu olan Tess Jeffers ile The Guardian’ın “yayıncılıkta inovasyon” lideri Chris Moran kendi kuruluşlarından örneklerle konuyu anlattı (altta).
WSJ ve NYT henüz birkaç hafta önce ilk editöryel YZ araçlarını denemeye başlamış. WSJ son 6 ayda, haber arşivinde gazetecilerin anlamsal aramalar yapmasını sağlayan ikinci sohbet botunu deniyor. Günlük e-bültenindeki tek cümlelik haber özetlerini YZ’ye yazdıran NYT ise sitedeki içeriklere YZ ürünü bölümler eklemekten vazgeçmiş, çünkü bunun okur memnuniyetini artırdığına dair istatistiksel bir kanıt elde edilmemiş.
NYT bu süreçte en çok, haber merkezindeki çalışanlarının geribildirimlerini önemsiyor. WSJ’nin önceliği ise kurumsal (B2B) müşterileri… Dolayısıyla bu iki gazetenin YZ kullanımı şu anda “kurum içi” denebilecek bir aşamada, yani okurlara doğrudan etkisi yok.
The Guardian ise 8-9 ay önce okurlara da etkisi olan bir deneme yapmış. Son dakika gelişmelerini aktardıkları “canlı blog” sayfalarında her birkaç saatte bir düzenli olarak özet yayımlama işini, insan editörden alıp YZ modeline vermeyi denemişler. İlk denemelerindeki metin kalitesinden memnun olmayınca bundan vazgeçmişler.
Haber merkezlerinde yapay zekâ kullanımı için öneriler
ABD ve İngiltere’deki bu gazetelerin yöneticilerinin, kendi deneyimlerinden yola çıkarak diğer medya kuruluşlarına verdikleri tavsiyeler ve uyarılar ise özetle şöyle:
- YZ’nin veri analizi ve araştırmacı gazeteciliği demokratikleştireceği söylenmişti ancak bu henüz gerçekleşmedi. Sadece uzmanların verimliliği arttı, fakat orta seviye çalışanlar YZ’nin potansiyel faydalarını henüz tam anlayamadı ve kullanamıyor.
- “Haber yazmak” medyadaki YZ kullanımında önemli veya başlıca görevler arasında değil. Medya yöneticilerinin YZ’yi sadece bu tür işleri yapabilecek bir araç gibi görmesi, haber kuruluşlarına karşılaştırmalı rekabet avantajlarını kaybettirebilir.
- Günümüzün standart YZ modelleri genelde tekdüze metinler üretiyor. Gazetecilik dilinde ve üslubunda istenen kalitenin yakalanması için bu modellere ince ayar (fine-tuning) yapmak gerekebiliyor. Özellikle hâlihazırdaki bir veri kümesinden (örneğin gazete arşivi) kaynak göstererek metin oluşturmayı sağlayan “bilgi bulmaya dayalı üretim” (RAG) tekniği ise mevcut araçlarla da gayet iyi sonuçlar veriyor.
- YZ’nin haber merkezlerine entegrasyonunda işin teknoloji tarafı ucuz ve kolay. Daha önemli ve zor olan, haber merkezinin katkısını sağlamak. Gazetecilere bu süreçte angarya yaratmamak, bu çalışmanın sonunda işlerini kolaylaştıracağını onlara hissettirmek önemli. Gazeteciler sürekli dinlenmeli ve tüm süreçlere dâhil edilmeliler.
- Haber merkezlerinde merak ve deneme isteği yaratmak önemli. Haberciliğinizi YZ ile güçlendirmek istiyorsanız küçük deneyler yaparak bir an önce işe başlayın. Bunlar çok kapsamlı, iddialı ve uzun soluklu denemeler olmasın. Birkaç gün, hafta veya en fazla birkaç ayda sonuç alınabilecek denemeler olsun.
- YZ’nin başarısını ölçmek için nicel değerlendirmelerin sınırlılıkları var. Editöryel kararlar hâlâ önemli. Bu yüzden önde gelen gazeteler YZ modellerini test ederken insan editörlere kör denemeler yaptırıyor. İç değerlendirme ve sağlamalar yapılmadan YZ’nin hiçbir uygulaması ve metni yayına alınmıyor. Düzenli değerlendirmeler yapmak ve kurulan sistemi sürekli geliştirmek/güncellemek gerekiyor.
Medyamız için bugün lüks gibi görünen bir tartışma
“Yapay zekâ teknolojileri önümüzdeki 5 yıl içinde tüm dünyayı değiştirecek” diye Hürriyet’te yazmamın üstünden 7 yıl, Journo’da ChatGPT gibi yeni nesil sohbet botlarından ve görsel üreten DALL-E gibi araçlardan ilk kez bahsetmemizden bu yana yaklaşık 3 yıl, Türkiye medyasındaki ilk kapsamlı YZ yönergesini yayımlamamızdan beri 2 yıl geçmiş.
Ama dünyanın tartıştığı YZ ile ilgili üstteki konuları bugün ülkemizde kaç medya kuruluşu hakkıyla değerlendirip gazeteciliğinin kalitesini yükseltecek uluslararası standartlarda kapsamlı uygulamalar yapabilir, emin değilim.
Dünyada 50’yi aşkın medya kuruluşunda “Haber Merkezinde YZ” (AI in Newsroom) gibi sıfatları unvanlarında taşıyan yöneticiler görev yaparken Türkiye’de çoğu yayıncı, çalışanlarının son derece düşük ücretlerinin sigorta primlerini bile ödemekte zorlanıyor.
Eskinin “ana akım” medyasının, yerli ve uluslararası sermayenin destek yahut kayıtsızlığının eşliğinde ele geçirilip bitirilmesinin ardından, gazetecilikte bu tür çabalar için kaynağı olanların vizyondan ve istekten, vizyonu ve isteği olanların ise kaynaktan mahrum kaldığı bir dönemdeyiz.
Demokrasinin hemen her unsuru gibi gazeteciliğin bir yandan siyasî iktidarın, bir yandan teknoloji oligarklarının ağır saldırısı altında kaldığı bugünlerde bizde yapay zekâ gibi konuları konuşmak dahi abes görünüyor ama kayda geçsin diye dünyadaki medya yöneticilerinin IJF’de tartıştıklarını kısaca aktarmak istedim.
İLGİLİ:
5 maddede: Uluslararası Gazetecilik Festivali’nde ne öğrendik?
Gazetecilik için ayağa kalk: EFJ ile TGS’nin panelinden ne öğrendik?
Küresel Araştırmacı Gazetecilik Konferansı’nda öğrendiğim 19 dijital araç
Cesur yeni dünya: Habercilikte yapay zekâ stratejisi için 5 tavsiye
Türkiye medyasında yapay zekâ kullanımı: Kervan yolda düzülüyor
Journo Haber Gözcüsü: Bir yıldır topladığımız milyonlarca verinin bize söyledikleri
Seçmen ve medya 20 yılda nasıl böyle değişti? Nobel ödüllü Rus gazeteciye sordum