Lanet Takım: Fatih Terim’in izlemesi gereken film

Milli takımın İzlanda mağlubiyeti sonrası Fatih Terim’e yönelik tepkiler ayyuka çıkınca, izlemek için not aldığım Lanet Takım / The Damned United adlı filmi hatırladım. “Futbol sadece futbol değildir” derler malûm, bu film de sadece futbol filmi değil nitekim. Çok ender rastlanabilecek türden bir insan ve bir ‘başarı’ hikâyesi. Başarı dediğime bakmayın, çok ters köşe bir peri masalı…

1974’te İngiltere liginin en iyisi olan Leeds United takımını ‘imparator’ Don Revie’den devralan genç teknik direktör Brian Clough’un sivridilli medya şovuyla başlıyor film. Takımı tam 13 yıl yöneten imparatoru yerin dibine batırıyor deyim yerindeyse. Brian’ın bunu yapmaya ne hakkı olduğunu anlatmak için altı yıl önceye dönüyor film.

2. Lig’in sıradan bir taşra takımı olan Derby County’nin başındadır o dönem -daha da genç olan- Brian, yardımcısı ve kader ortağı Peter Taylor ile birlikte. Takım bir kupa maçında Leeds’le eşleşince müthiş heyecana kapılır. Küçük takımının küçük olanaklarıyla en iyi biçimde ağırlamak için çırpınır rakip takımı Brian…

İmparator Don ve havalı oyuncuları ise ona ve takımına hiç de umduğu gibi davranmaz; züppe bir şekilde stadyuma gelip iki şaibeli golle maçı alır ve derhal terk ederler Derby’i.

Bu hileli yenilgi ve gördüğü haksız muamele Brian’ı delirtir ve feci şekilde ateşler. Taylor’la kafa kafaya verip takımı üst sıralara taşımaya karar verir, üstelik de bunu başarır. Derby County 1968’in 2. Lig şampiyonu olur ve herkes onların güzel futbolunu ve Brian’ın mucizesini konuşur…

1. Lig’in şampiyonu ise Leeds’tir ve dahası Don Revie Yılın Teknik Direktörü seçilmiştir. Haberi televizyondan alan Brian bütün takımının önünde imparatora meydan okur: “Tadını çıkar… Çünkü seneye biz geliyoruz ve seni yeneceğiz!”

Ne dediyse yapar Brian 1. Lig’de. Leeds’i yenmekle kalmaz takımını şampiyon bile yapar! Ve işte 1974’e gelindiğinde Leeds’in başına geçer. Fakat imparatorun kibirli takımı onu hiç de kabul etmişe benzemiyordur.

Hemen hepsi milli takımda oynayan, kazanmadıkları kupa bırakmayan oyuncuları karşısına dizen Brian’in onlara ilk söylediği; bugüne kadar kazandıkları her şeyi hileyle kazandıkları olur ve maçlarda sergilerdikleri kirli taktikleri bir bir yüzlerine vurur. Şimdi iyi futbolun zamanıdır artık, gerçek şampiyonlar gibi oynamak zorundadırlar bundan böyle…

Fakat futbolcudan çok imparatorun çetesi olan takım hiç hoşlanmaz bu yeni sesten ve yeni disiplinden. Üst üste aldığı yenilgilerle son yirmi yılın en kötü sezon açılışını yapar Leeds böylece. Belâlısı imparator ise milli takımın başına geçmiştir ve Brian’ın peri masalı tamamıyla baş aşağı olur o andan itibaren.

Ama hayat işte! İmparatora da Brian’a da daha ne acayip sürprizleri vardır hayat senaryosunun. İyisi mi, devamını kendiniz izleyin. Hattâ filmin uyarlandığı David Peace romanı Lanet Takım’ı edinin. Bu kült kitabı Türkçeye çeviren Kıvanç Koçak’ın ilgili flood’una da mutlaka göz atın derim. Yok böyle manyak bir hayat öyküsü!

Son olarak, Derby kulüp başkanının ipleri koparan bir kavgada verdiği epik nasihati de ekleyelim:

“Ne kadar akıllı, ne kadar iyi olduğunu düşünürsen düşün, televizyonda ne kadar havalı arkadaşlar edinirsen edin… futbol hayatının gerçeği şudur: Büyük patron başkandır, sonra yöneticiler gelir, sonra taraftarlar, sonra oyuncular ve en nihayet, en son olarak, listenin en dibinde, en aşağıda tek bir kişi vardır ve hepimiz onsuz da yapabiliriz ki o; lânet olasıca ‘teknik direktör’dür!”

* * *

Sinemanın en şifalı yanlarından biridir ki her ‘hastaya’ yazılacak bir film reçetesi vardır ve işte bu da naçizane benim Fatih Hoca’ya reçetemdir. İzlediyse de yeniden izlesin ve iyice düşünsün: Yarın bir gün bir Fatih Terim filmi yapılırsa -ki mutlaka yapılmalı- o öykü nerede başlar, nasıl gelişir ve en önemlisi; nasıl biter?..